Bu yılki !f İstanbul’un Karanlık ve Köşeli bölümünün yerli konuğu Ceset filmi. Yönetmeni Pınar Sinan Marmara Üniversitesi’nde İngiliz Dili Edebiyatı okuduktan sonra Beykent Üniversitesi’nde Sinema ve Televizyon yüksek lisansını tamamladı. Kısa filmleri Katil Kim? (2004) ve Gümüş Kaşıklar’ın (2006) ardından ilk uzun metrajı Ceset’i 2015 yılında çekti. Sinemamızda daha önce ele alınmamış bir konuyu masaya yatıran Ceset bu cesur seçimiyle önemli bir ilk film haline geliyor.
Artık bir kız arkadaşım var
Bir hastanede hademe olarak çalışan İhsan silik ve içine kapalı bir adam. Öyle silik ki tıpkı bir hayalete benziyor. Hastanenin koridorlarında kimseler onu fark etmeden dolaşıyor, eşi dostu, arkadaşı yok. Konuşurken sesi bile zor çıkıyor. İhsan’ın görünür olduğu anlar insanların ona iş buyurduğu anlar sadece. “İhsan, filmleri getir. İhsan dosyaları taşı, İhsan iğne bitmiş alsana.” diyorlar ona sadece. Böyle yaşamaktan mutsuz olduğu her halinden belli olan İhsan hiç tepki göstermiyor bu olan bitene, susup işini yapıyor. Eski püskü bir evde yaşıyor, alt kattaki meraklı ev sahibesiyle birlikte. İhsan tam da “bu adamın kesin bir yamuğu vardır.” diyeceğimiz türden bir adam. Nitekim film ilerledikçe İhsan’ın morgda bekleyen cesetlerle ilişkiye giren bir nekrofil olduğunu anlıyoruz. Bununla da bitmiyor, İhsan kadın hemşireleri gözetliyor giyinip soyunurlarken, çantalarını karıştırıyor, eşyalarıyla oynuyor. İhsan’ın bunları neden yaptığı, nasıl böyle bir adama dönüştüğü çok açık değil. Çocukluğunda başından geçen bir olaydan bahsediyor filmin ortalarında bir yerde; ancak bu hikâye kısa tutulmuş ve temellendirilmemiş bizce. Sorunlu insanların geçmişinde travmatik olaylar vardır klişesiyle karşı karşıyayız. Peki, her travmatik çocukluk insan yetişkinliğinde sorunlu olur mu? Bu soruların cevabı çok kolay değil, keşke altı biraz daha dolu olsaymış filmde de.

Hayata değil ölüme aşık olmak
İhsan bir gün hastaneden görür görmez âşık olduğu bir cesedi çalıyor. Filmin geri kalanı bu tuhaf aşk öyküsüne adanmış gibi. Aşkından havalarda uçan İhsan bir yandan mutluluğu bir yandan da suçluluğu ve saklanma zorunluluğunu yaşıyor; karmaşık duygularının altında eziliyor ve trajik sonuna hazırlıyor kendini.
İhsan karakterini canlandıran Mehmet Yılmaz Ak’ın oyunculuğu yerli yerinde. Filmin yan karakterleri; doktorlar, hemşireler, ev sahibi gibi insanlar oldukça karikatür duruyorlar ve varlık sebepleri sadece “hepimiz günahkârız” olgusunun altını çizmek. Bir kadın yönetmenin elinden çıkan Ceset filminin ölüseviciliği romantize eden hali tartışmaya bir hayli açık. Her âşık gibi günden güne neşelenen, cesaretlenen, fiziksel anlamda iyi yönde değişime uğrayan İhsan’ın bunu istismar ettiği ölü bir beden üzerinden başarıyor oluşu etik olarak nasıl bir yerde durur, karar vermek zor. Senaryosuna, başkarakterinin kişiliğine ve yaşadığı duruma daha çok derinlik getirebilse karşımızda çok daha iyi bir film olacağı kesin. Her şeye rağmen böyle bir konuyu ele almasındaki cesareti kutluyor ve Ceset’e şans vermenizi öneriyoruz.
İyi seyirler.