Shane’den korktum. Gerçekten
de o psikopat havası o kadar güzeldi ki onun her sahnesinde gerilmemek elde
değil. Finalde yapmayı planladığı o ihanetin gerçekleşeceğini de biliyorduk
elbette. Birbirinden bu kadar farklı iki düşünceye, iki ayrı yola sahip bu iki
insanın geçmişlerinde çok yakın arkadaş olmaları da, yine gökten düşen
zombilerin sadece insanları parçalayıp yemediğini, aynı zamanda dokunmadan,
etkileşim kurmadan, sadece psikolojileriyle oynayarak nefislerini
sislendirdiğinin bir göstergesi.
Her gün biraz daha çirkinleşen ve bile bile, o
tetiği çekmeyeceğini bile bile, sadece bir şeylerin sonunu getirmek amacıyla
noktalanan bir uzatıştı Shane’in o silahı doğrultması. Konuşmak, içinde
biriktirdiklerini dökmek ama yeter ki sonlandırmak. İşte o zaman daha mutlu
olacaktı, zira kaçabilirdi, tek başına yeni bir hayat kurabilirdi ama yapamadı
çünkü Shane bile cümlesinin sonuna noktasını koymadan yazısını bitirmek istemeyen
bir insandı; her ne kadar mürekkebi öldürdüğü insanların kanı olsa da…
Hakkında bolca konuşulup
makaleler yazılabilecek bir sezondu. Bütün bunları bir hastalıktan ibaret
olarak görüp, ta ki sevdiği insanlar kurşunlanıp yine de yürümeye devam etmelerine
şahit olduğunda her şeyin sonuna geldiği inanç sahibi bir adama da şahit olduk,
uçurumun kıyısında babasından gizli aşk kaçamakları yapan bir genç de gördük.
En önemlisi ve benim içimi en çok yakan şey ise: küçücük bir çocuğun gözlerinde
vicdan azabına şahit olmak. Bu mümkün mü? Ailesi tarafından şımartılıp kendi
minik hayatını yaşaması gereken bir çocuğun, belki on yıl sonra tanışacağı
duyguyu daha şimdiden kucaklayabilmesi mümkün müdür gerçekten? Böyle bir dünya
olsaydı, biz daha sakal tıraşı yapmaya başlamadan vicdan azabı çeken, katil
olan ve silah taşıyan çocuklar mı görecektik?
Çocuk, şimdi yaşayacağı
vadinin vaadiyle büyümeye çalışan bir yetişkin olduysa, insan medeniyetini de
kaybetmiştir, masumiyetini de…
Onlara kolay gelsin, sabır
versin. Oturduğumuz yerden yakınıyoruz hayatımıza ama bu “fantastik,
bilimkurgu” gibi ‘gerçeküstü’ diye günümüzde “adamdan sayılmayan” ucubeler bize gerçeği daha iyi anlatmıyorlar mı?