Gül kokuyorsun bir de
Amansız, acımasız kokuyorsun
Gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
Dayanılmaz bir şey oluyorsun, biliyorsun
Hırçın hırçın, pembe pembe
Öfkeli öfkeli gül
Gül kokuyorsun nefes nefese.
28.bölümün sonunu hatırlayalım. Ne demişti Ömer, elleri Defne'sinin yüzünde? "İyi olalım istiyorum artık. Şu gelgitler bitsin! Yaşayalım..." Ömer, bütün Kiralık Aşk izleyicisinin hasretle beklediği şeyi dile getirmiş aslında. İyi olun, yaşayın artık! Zira şiştik biz.. :( (Buraya daha sonra tekrar döneceğim).
Defne ne demişti peki? "Bir gün sana dertsiz, tasasız, saçmalamayan, dolu dolu seven, yaşayan bir Defne olarak geleceğim."
Yazıma Edip Cansever'in Gül Kokuyorsun şiirinden alıntıladığım bölümle başlamam işte tam da bu yüzden. Kızımız hırçın, kızımız öfkeli... Ama kendine öfkeli… Sıkışıp kaldığı cendereden çıkamıyor bir türlü ve çıkamadığı bu cenderede mecazi olarak kendini kirli hissediyor. Arınmadan, temizlenmeden Ömer'e gitmek istemiyor. Haksız mı? Çok haklı! Çünkü o kirin en ufak bir parçası bile kalsa cehennem zebanisi gibi tepelerinde olacak her zaman. Çünkü eğer Defne o kirden arınmazsa Ömer ve Defne hiçbir zaman tam olamayacak, hep yarım kalacak! Ama deli gibi de âşık Defne. Kopamıyor, uzaklaşamıyor sevdiğinden. Ne yapıyor peki? Hırçınlaşıyor, hırslanıyor, çocuklaşıyor, kavga çıkarıyor. Aslında kendini korumaya çalışıyor. 28.bölümün başını hatırlayalım şimdi de: Ne demişti Ömer? "Emin misin? Bak buradan dönüş yok ama..." Bir kaptırırsa kendini -ki kıyısından dönüp dönüp duruyor esas kızımız; bizim de başımızı döndürüyor! O zaman yukarıda bahsettiğim "cehennem zebanisi" rahat vermeyecek bizim çocuklara. Yani, bu oyun ortaya çıkmadan ne bize ne de bizim çocuklara rahat yok sevgili okuyucu. Hep böyle diken üstünde beklemeye devam edeceğiz. Oyun ortaya çıktığında ise olacakları ne siz sorun ne de ben söyleyeyim :(
Gelelim bölüm yorumuna... Genel anlamda baktığımızda ben bölümü beğendiğimi söyleyebilirim. Hepimiz Ömer ve Defne'nin kavuşmasını istiyoruz, ama bu bölüm Ömer-Defne ve Sinan-Yasemin sahneleri dışında, buram buram aile sıcaklığı kokan, samimi mahalle dizisi kıvamındaydı benim için. Yine de Kiralık Aşk'ı daha da çok sevmeme neden olan ve onu çok özel kılan anlar ruhumu şenlendirdi. "Günlerce yazmaz, aramaz, sormaz, konuşmaz... Sonra bir merhaba der. Yine o kazanır!" diyerek Cemal Süreya'yı anması... Sonra dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, ama Defne'nin graffitisi aslında savaşın simgesi olan, üzeri rengarenk çiçeklerle bezenmiş ve barış simgesinin olduğu bir tanktı ve "Barış"ı simgeliyordu. Hepimiz Ömer'in, aşkından o graffitinin üzerine bir şey çizmeye kıyamadığını düşündük ama asıl mesaj, hepimizin ihtiyacı olan "Barış"ın üzerine bir şey çizmemekti. O duvar "Defo'nun duvarı" ama aynı zamanda barışın da simgesi ve barışın üzerinde hiçbir şey olmamalı! Kalbimdeki tahtın daha da sağlamlaştı Kiralık Aşk. Düşünenlerin, uygulayanların eline sağlık…
İsmail ve Yasemin ilişkisinin kopma noktasına geldiğini düşünüyorum. Hayır, İsmail'in Yasemin'e yüz vermemesinden değil; Yasemin'in Sinan'a asılmasından bahsediyorum. Kadın, resmen, alenen kapıyı açtı Sinan'a yahu. Hadi Sinan'ı biliyoruz. Adamın neredeyse âşık olmadığı karakter kalmadı dizide! Yasemin sen nasıl âşıksın yahu? Senin aşktan anladığın şeyle benimki pek örtüşmüyor maalesef. Korkarım bunun cezasını da ilerleyen bölümlerde çekeceksin!