Delibal: Akademi zirzop, aşk şahane!

Delibal: Akademi zirzop, aşk şahane!
İçerikteki duygular aşırı derecede ruhsal bozukluk yaratabilir.
Perdede akan yazılar. Fonda Sezen Aksu…
 
Elim telefona gidiyor. O sesi duymam lazım. Sevgilimin sesi değil.  Ceren'nin sesi. Telefon çalıyor. Ceren soruyor: "Esra nasılsın, ne oldu?" Sadece, "bir film izledim ve sesini duymak istedim" diyebiliyorum. Gözümün önünde Barış’ın bakışları,  Efsun'un gözyaşları, fonda Sezen Aksu...

Delibal, Çağatay Ulusoy ve Leyla Lydia Tuğutlu’nun baş rollerinde yer aldığı, iki gencin romantik dramını anlatan bir film. Yerli bir romantik drama pek çekici gelmeyebilir ama Delibal izledikten sonra tanıdık bir sese ihtiyaç duymanıza neden olan türden başarılı bir film. Başarısı oyunculuklardan kaynaklanıyor ama bu filmden etkilenmeniz içinde olduğunuz ruh haline de bağlı. Tüm filmler böyledir denilebilir ama Delibal’ı daha önce izlediğimiz yerli yapımlardan ayırıp, kişisel tarihimize yerleşmesini sağlayacak şey huzursuz, hüzünlü, çakırkeyif bir modda olmanız. Çakırkeyif derken alkolden değil; aşktan ya da aşk acısından kafanızın dönüyor olması lazım.

 Mutluluk sonsuz olsun.

Filmin ilk 20 dakikası çok hızlı akıyor. Kim nasıl, ne çabuk aşık oldu pek anlayamıyoruz. Ama zaten bahsettiğim gibi kafanız çakırkeyif ise bir sebepten bu çabukluk sizi yine de içine alıyor. Sanki Barış sizi elinizden tutmuş, kendi çevrenizde birkaç tur çevirmiş ve bırakmış gibi oluyorsunuz. Aşktan başınız daha da dönüyor.

Filmin aradan önceki kısmı ise ince ince işlenerek gidiyor. Aşkın da, ilişkinin de, seçimlerin de karanlık yanlarına şahit oluyoruz. "Seçenekler sizin değilse seçim sizin midir" sorusu ile zihnimiz başka türlü dönmeye başlıyor. Filmin son kısmı ise biraz kopuk geliyor. Barış karakterine dair, daha önce ipucunuz var ise Barış’ın değişen ruh halini anlıyorsunuz. Ancak Barış karakterine dair, filmin bel kemiğini oluşturan noktaya dair ipucunuz yoksa, film o noktaya sizi altını doldurmadan getiriyor. “Çağatay güzel oynuyor, güzel aşık adam oluyor, bana yeter” diyorsanız bu da bir seçenek. Ancak film, seyircisinin hikayenin sonuna  “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” diyerek getiriyor. Barış'ın içinde bulunduğu ruh halini, sonunda gösterilen flashbacklerle anlıyoruz ve “heee şimdi oldu" diyebiliyoruz.


Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER