Kendime
not: Yaşamayı hatırlatan filmlerden uzak dur.
Bazı filmler vardır. O filmi tüm hücreleriniz
bekliyormuş da bir dokunuşla içinizde yeni dünyalar yaratacakmış gibidir. Delibal
bildiğimiz bir romantik drama. Bir yandan da hiç bildiğiniz gibi değil.
Hayat bir dokunuştur aslında.
Perdedeki acılara bu kadar yakın hissedebilmek, etkileyici olmuş.
Elinizi uzatsanız, Efsun'un Barış'ın sakallarını okşadığı anda siz de
dokunabilecekmişsiniz gibi hissettiren yakınlık kendi içsel acılarına döndürüyor insanı.
İnsan kendine bir rutin çiziyor. Ve bu rutinde
koştuğu, durduğu, yaşadığı için her şey normal geliyor. Rutini bozan şeylerde dengeniz de
bozuluyor. Delibal'ı izlerken "nasıl yaşamak istiyorsan öyle yaşa"
diye fısıldıyor biri. Ve bu fena halde dengenizi bozuyor. Üstüne Efsun ve Barış
aşkı eklenince, duvara çarpmış gibi hissediyorsunuz.
Leyla Lydia Tuğutlu’yu Kiralık Aşk dizisinde "İz"
karakteri ile tanıdım. İz karakterinin hikayesi nedeniyle bana yakın gelen bir oyuncu değildi. Ancak bu
filmde, tamamen farklı bir karakter ortaya koymuş ve ilk başta iki karakteri de
aynı oyuncunun canlandırdığına inanamadım. Bu açıdan bakıldığında, Tuğutlu'yu alkışlamak lazım. Ayrıca sesi de çok güzel, çok
başarılı söylemiş filmdeki parçayı.
Yazı devam ediyor...