Yaklaşık on yedi yıldır sıkı bir dizi takipçisiyim. Yazmayı çok seven ve kendini bu yönde geliştirmeye çalışan biri olarak ‘iyi yazılan’ her işi izlediğimi düşünüyorum. Ama şöyle bir durup düşündüğümde yıllar önce seyrettiğim dizilerin en çok da jenerik müziklerini hatırlıyorum. Hangi diziyi gözümün önüne getirsem aynı anda zihnimin içinde şarkıları çalmaya başlıyor.
1997 yılında bir Kara Melek fırtınası esti ekranda. Sanem Çelik, Ece Uslu, Mehmet Ali Alabora ve Mustafa Alabora gibi birçok güçlü ismin yer aldığı dizinin hikayesi de oyuncuları kadar güçlüydü. Birçok dizide hikâye iyi karakterlerin etrafında şekillenirken Kara Melek’in hikâyesi Sanem Çelik’in başarıyla canlandırdığı kötü karakter Yasemin’in etrafında şekillenmişti.
Kara Melek hikayesi ve karakterleriyle olduğu kadar jenerik müziğiyle de seyircide unutulmayacak bir iz bıraktı. O dönemde diziyi izlesin izlemesin televizyon ile bir şekilde bağı olan hangi seyirciye sorsak “Hem melek hem de şeytan ağlayan da ağlatan da aynı insan, kimsin sen?” dizelerini hatırlamayan yoktur.
Geçmişe yolculuk yapmak isteyenler için şarkıyı şöyle bırakayım:
Deli Yürek, Kurtlar Vadisi’nin ilk iki sezonu, Çemberimde Gül Oya, Bir İstanbul Masalı gibi üzerinden yıllar geçen dizilerin bile müzikleri hala seyircisinin kulağından silinmiş değildir.
Yıllar geçtikçe sektör büyüdü. Yapılan işlerin sayısı da çeşitliliği de arttı. Bunlarla beraber diziler için yapılan müzikler de çok daha fazla önem kazandı. Seyirciye verilmek istenen duygu şarkılarla daha da güçlendirildi ve dizilerin hafızamızdaki kalıcılığı arttı.
An itibariyle yayınlanan diziler arasında gerek şahıslarına münhasır kullanılan müzikler, gerekse sahneler için seçilen doğru şarkılar seyirciyi çok daha fazla etkiliyor.
Bu konuda çok başarılı bulduğum ve final yapsalar dahi ne zaman o şarkıyı duysak gözümüzün önünde bu dizilerin sahneleri belirecek.
Müzikleri konusunda iddialı iki diziden biri Poyraz Karayel... Sadece jenerik müzikleriyle değil seçilen şarkılarla da seyirciyi kalbinden vurmayı başarıyor.
Hele ki bir de Poyraz eline gitarı alıp şarkı söyleyince tadından yenmedi. Tam da bunları düşünürken Ayşegül ve Poyraz’ın balkonda oturduğu sahne canlanıyor zihnimde. “Mutsuzum çok hastayım güldür beni doktor...” Şarkısını muhteşem bir performansla söylüyor İlker Kaleli. Daha sahnenin sonu gelmeden benim gibi birçok kişinin elleri klavyeye gidiyor ve öğreniyoruz ki bu bir Can Bonomo şarkısıymış. İnternete girip bakarsanız “‘Poyraz Karayel’den sonra şarkı dilime dolandı.” yorumlarını çokça görebilirsiniz.
‘Kaç Kadeh Kırıldı’ şarkısını şimdi açıp dinlesek hangimizin gözünün önüne beyaz takım ceketi ve kırmızı gömleğiyle Poyraz gelmeyecek ki? Peki ya beyaz kösele ayakkabılarını unutabilecek miyim? Hayır... Çünkü tüm bu detaylar beynimize bir şarkıyla yazıldı ve muhtemelen de silinmeyecek.
Aslına bakarsanız tüm bu sahneleri izlerken dinlediğimiz şarkı bizi kendi yaşadıklarımıza götürüyor ve belki de o sahneyi kendi yaşadıklarımızla ilişkilendirip kodladığımız için daha kalıcı bir yer ediniyor.