Tunus çekimlerinden sonra, yapım Londra’daki Elstree stüdyolarına taşındı ve burada aylar boyunca inşa edilmiş olan etkileyici setlerde çekimler devam etti. Ekip filmin çocuklar için olduğunu düşünüyor, oyuncular rollerini ciddiye alamıyor, bağımsız filmcilikten gelen Lucas’ın fikirleri klasikçi ekiple sürekli çatışıyordu. Üstelik filmin bütçesi, Lucas’ın hayal ettiği kostümleri, maskeleri, tuhaf uzaylı tipleri yaratmasına engel teşkil ediyordu. Film programın gerisindeydi, stüdyo seti kapatması ya da filmi bitirmesi için Lucas’a baskı yapıyor; yönetmen bir setten diğerine koşturuyordu.
Filmin 1976 noelinde yayınlanması planlanmıştı. Lucas çekimleri bitirip kurguya geçmişti ancak filmin ilk halini hiç beğenmemişti. ILM firmasında da işler kötüydü. Ekip, o güne dek görülmemiş özel efektler oluşturmak zorundaydı ve bütçelerinin yarısını harcamış ancak henüz işe yarar bir sonuç elde edememişlerdi. Film için yeni belirlenen vizyon tarihi 1977 yazıydı artık. Lucas ILM’de devam eden sürece el koydu. ILM’de yüzlerce sahne altı ay içinde çekilmek zorundaydı. Lucas, uzay savaşı sahneleri için eski 2. Dünya Savaşı filmlerindeki sahnelerini temel aldı. Böylece efektlere hız ve ritim kazandırdı. Film şekillenmeye başlamıştı.
Filmin müziklerini bestelemesi için Lucas, Oscar ödüllü meşhur sanatçı John Williams’ı tuttu. 1977 yılının Mart ayında John Williams, Londra Senfoni Orkestrası ile bu uzay operasının klasik film müziğini kaydetti.
Stüdyo bir fragman yayınlamak istiyordu, ekip hâlâ film üzerinde çalışırken, filmdeki karakterleri, droidleri ve uzay yaratıklarını gösteren bir fragman yayınlandı. Film sektörü filmin batacağına inanıyordu. 40’tan az sinema salonu filmi göstermek istemişti.
Nihayet film gösterime girerken, George Lucas, oyuncular ve yapım şirketi; kendilerini en kötüsüne hazırlamışlardı. 25 Mayıs 1977 günü ilk kez sinema perdesinde “a long time ago in a galaxy far, far away…” yazısı belirdi. Ve John Williams’ın harikulade müziği eşliğinde, ekrandan kayan yazılar geçmeye başladı. Bu yazılar filmin en önemli çekimlerinden biriydi. Ve ardından ekranın tepesinde bir uzay gemisi belirdi… Hemen ardından devasa Yıldız Destroyeri ekranı kapladı… Kimse o güne dek böyle bir şey izlememişti. Bu denli gerçekçi özel efektler görülmüş değildi. Çiftçi çocuğu Luke Skywalker’’ın (Skykiller ismi değiştirilmişti), serseri Han Solo ve lafını esirgemeyen Prenses Leia ile serüvenleri; ışın kılıcı düelloları, patlayan uzay istasyonları; bizzat efektleri yapan ILM ekibini bile şoke etmişti. George Lucas’tan başka kimse, filmin bitmiş bütün halinin nasıl olacağından haberdar değildi. Ve film harikuladeydi. George Lucas, bir fenomen yaratmıştı.