19 Haziran gecesi
ilk bölümü ile ekranlara gelen Kiralık Aşk dizisinin iflah olmaz gönüllü kiralıkçılarından
biriyim. Defne’nin oyununu kabul etmesi ile başlayıp 22 bölümdür artarak
devam eden bu aşk hikâyesi gibi benim de “Kiralık Aşk” sevdam artarak devam
ediyor.
Yoğun iş hayatında
ve giderek karmaşıklaşan hayat döngüsünden kısa bir süre için nefes alma
ihtiyacı duyduğumda kendimi Kiralık Aşk karmaşık olaylar zincirine atıyorum,
hemen. Bu beni yormuyor aksine hayattan izler buluyorum. Karakterler çok tanıdık
geliyor. Kiralık Aşk’ın bizi kendisine bu kadar bağlamasının nedeni bu aslında;
bizden olması. Bir de mucizelere inanmak istiyorsak demek ki!
Asıl olay, Defne’nin
Neriman’ın yönlendirmesi ile kendisine âşık etmeye çalıştığı adama âşık olması
ile başladı aslında. Oyun planlandığı
gibi gitseydi müşterek partiler istediklerini elde edecek ve geriye başına
gelenleri anlamlandırmaya çalışan paramparça olmuş bir insan kalacaktı. E,
kızımız biraz şanslı çünkü âşık olduğu adam da ona âşık oldu planlandığı gibi.
Ama büyük bir farkla! Ömer Neriman’ın yaratmaya çalıştığı Defne’ye değil
gerçek Defne’ye âşık oldu. Ama kızımızın
henüz bunun farkında olduğunu sanmıyorum.
Neyse.. Defne, 11.
Bölüm sonu Ömer’le beraber uçurumun kenarından düşmeyi kabul ettiğinden
beri anlaşmanın “evlendikten sonra ortadan kaybolma” şartını hiç düşünmedi. Ta
ki 14. Bölüm sonlarına doğru Neriman’dan gelen telefona kadar. Sonrasını biliyoruz zaten; bir peçeteye istek
şarkı yazar gibi boş bir kâğıda bir satır yazarak Ömer’i terk etti. Sinan’ın da
vurguladığı gibi terk etmek kolay olmadı tabii ama mücadele ettiğini de görmedim. Benim açımdan beş dakikalık olaylar nedenler ve sonuçlar döngüsü şeklinde
sarf edilmiş cümlecikler mücadele değildir. Ama şaşırmadım da. Neden mi? Çünkü
ortada emek verilen, uğruna mücadele edilen bir aşk yoktu. Hal böyle olunca
terk etmek zor ama bir o kadar da kolay bir çıkış yolu gibi geldi Defne’ye. Mücadele edip emek vereceksin ki sahip olduğun şeyin değerini bilesin!
Sonrasında
Neriman’ın zorlaması ile şirkete tekrar dönmek zorunda kalan Defne, Ömer’e her
şeyi anlatmaya karar verdi ama bu sefer Sinan tarafından gayet haklı nedenlerle
durduruldu. Aslında haklı nedenler derken bazen duraksıyorum. Ne dedi
Sinan? “Ömer hiçbirimizin senin, benim, amcasının, yengesinin yüzüne bakmaz”. Tamam,
burası doğru ama eksik bir nokta var. Peki ya oyunu öğrendiğinde Ömer’in
hissedecekleri? Ömer, yaşadığı acılar ve hayal kırıklıkları karşılığı
oluşturduğu duvarlarının arkasında yaşayan biri. Kimseyi bu duvarlardan içeri
almıyordu. Çünkü o duvarlardan içeri girerseniz aslında yalnız olan, zaafları olan Ömer’e ulaşırsınız. Ve işte o noktadan sonra Ömer’i
kırabilir, incitebilir hatta paramparça edebilirsiniz. Bütün bu duyguları hissedebileceğiniz organ
kalptir ve 22. bölümde kullanılan “Kalbim Sana Emanet” isimli kitap detayı da boşuna değil
aslında. Evlenme teklifi ve kabulü sonrası Ömer kalbini Defneye emanet etti
bana göre.
Nerden gelmiştik buraya? Sinan, yenge Neriman, amca Necmi ve olaylar
ortaya çıktığında Ömer’in bunların yüzüne bakmaması. Doğru ama bir o kadar
bencilce. Neden mi? Şimdi düşünün, aileden sadece iki kişi var hayatınızda. Tamam,
pek öyle mükemmel değiller ama aile işte. Hele ki amcanızı daha yeni yeni
keşfetmeye dertleşmeye başlamışsanız. (Bu arada Necmi karakterinin bu geçirdiği
evrimin çok hoşuma gittiğini belirtmek istiyorum.) Ve Kardeşim dediğiniz, sizi
en çok tanıdığını iddia eden kişi. Hepsi bir olmuşlar size bir oyun
oynuyorlar. Neden? Amca ve Yengeniz oyun sonunda köşk sahibi olacaklar ve
Sinan kardeşiniz bir gecede apar topar aslında gerçekten âşık olmadığına karar
verdiği kadın olan Yasemin’e giden yolda engel olarak gördüğü sizi ekarte
edecek. Anlaşılacağı üzere oldukça ulvi nedenlerimiz var. Şimdi bunları öğrenen
Ömer’i düşünün neler hissedecek.
İşte ben, Sinan ve Necmi karakterinden
bencilliklerini bir yana bırakıp gerçekten sevdiklerini iddia ettikleri Ömer’e
karşı biraz suçluluk ve vicdan azabı duymalarını bekliyorum. 23. Bölümün 1.
Fragmanında duvarları siyaha boyamaya başlayan Ömer’i gören Sinan’ın yüzünde
beliren ifade beni umutlandırdı. Belki Ömer’i içine attıkları bu kapkara
dünyadan çekip çıkarma konusunda Defne’yi yalnız bırakmazlar artık. Oyun yalanı
bir çığ gibi büyümeye devam ediyor ve Defne’nin çırpınışını nasıl göremiyorlar
anlamıyorum. Hele ki sen Sinan! Defne’nin tüm para bulma çabalarını anlamama konusunda "yılın semesi
ödülü"nü sana takdim ediyorum müsaadenle. Umarım bu açmazdan kurtulmaya çalışan
Defne’ye artık gerçekten yardım etmeye başlarsınız.
Defne’nin bu
oyundaki yeri biraz daha affedilebilir cinsten. Yani aslında büyük oyunu en
gönül rahatlığı ile Ömer’e anlatabilecek kişi. Ömer’in yalandan nefret ettiği
göz önüne aldığında onu kaybedeceği endişesinde haklı ama cesaretinden ötürü de
saygısını kazanacağını düşünüyorum. Ömer önünde sonunda gerçekten âşık ise,
eksik yanını bulmuş ise Defne’yi affedecektir. Ama İz’i affetmemiş dediğinizi
duyar gibiyim. İşte İz ilk aşk olabilir ama eksik yan değildi bence.
Şimdi aynı
olay karşısında farklı kişilere verdiğiniz farklı tepkileri düşünün ve ona göre
değerlendirin. Ama madalyonun bir de öteki yüzüne bakalım şimdi. Sevdiğiniz, âşık
olduğunuz adama bu oyunu açıklayarak aslında bir yalanın içinde yaşadığını
gösterip dünyasını altüst edebilir misiniz? İşte mesele bu ve Defne’nin hala bu
aşamaya geldiğinden emin değilim. Şu anda önceliği kendisi ve dolayısı ile
kabul etmeyi çok istediği ve kabul etmeme ihtimalinde kendini kaybettiği
evlenme teklifi.