Hunger Games: Distopya, kahramanlar ve Katniss saçı!

Katniss’in Açlık Oyunları’nın önce yazınsal sonra görsel dünyasından bir fenomen olup çıkması, sadece Jennifer Lawrence için şan şöhret ve “arzu nesnesi” olma kapılarını aralamadı. Katniss sektörün “kadın kahramanlar erkekler kadar çok sevilmiyor” algısını da yıkan kadın kahramanı aynı zamanda. Bunun uzun vadede, edebiyat ve sinema için -hatta daha alt katmanda toplumdaki kadın algısı hususunda da- Açlık Oyunları’nın milyon adetlerle, milyar dolarlarla ölçülen getirisinden bile daha büyük etkileri var. Çünkü Katniss, alabildiğince standartların dışında bir kadın figürü. Gücünü, beyaz perdede izlediğimiz diğer kadın kahramanlar gibi sevimliliğinden, albenisinden, hazırcevaplığından, komikliğinden; hatta -tamam, daha rasyonel olalım- fiziki yeteneklerinden veya kıvrak zekasından değil; en temelde, küçük yaşta sırtlanmak zorunda kaldığı ağır yükleri taşımak için geliştirdiği gerçek ve mecazi kaslardan alıyor.

Katniss, figürünü ortaya çıkaran dar latex tulumlarla savaşan “dişi” kahramanlardan da değil. Yetenekli ve başarılı, ama bunu belki en fazla herkesten çok ve önce kendine güvenmesine; iyi yürekli, yardımsever fakat daima şüpheci ve tetikte olmasına borçlu. Flörtöz olamayacak kadar ciddi, veya flörtü karşılayamayacak ağırbaşlı Katniss, ve fakat  buna rağmen onu ağzı açık biçimde rol model olarak izleyen milyonlarca genç tarafından soğuk ve itici de bulunmuyor.

Katniss’in içine yarı sokulduğu yarı düştüğü “aşk üçgeni”, onun hikayesinin belki en zayıf noktası. Ve hatta “aşk” mevhumunun kendisi de, diğer kadın kahramanların -ve aslında rolüne kahramanlık hamuru bulaşan tüm kurgu kadın karakterlerin- aksine, Katniss’in kişiliğini, hikayesindeki rolünü tanımlayan bir fors olmaktan çok uzak. En temel çatışmasını mutlak suretle ve daima “aşk”a dayandıran tüm genç yetişkin edebiyatına ve sinemasına tezat olarak “aşkı”; işlediği tüm diğer kavramların kat kat “yüzeyinde” işleyen Açlık Oyunları, hedef kitlesi nezdinde buna rağmen -veya bir ihtimal tam da bu sebeple!- muazzam bir başarı yakalayan belki de türünün tek örneği.

Katniss ile “kahramanların standart mükemmellik seviyeleri” arasında da her zaman sağlıklı denebilecek bir mesafe var. Yaşadıklarından öğrendikleri, çokça doğruysa da bir çok zaman da yanlış şeyler. Kendinden emin ve inatçı Katniss, emin oldukları konusunda elim yanılgılara düşmekten, kimi zaman dayanılmaz kayıplar vermekten kurtulamıyor. Katniss’te kahramanlık klişesini en temelinden çatlatan unsur ise, eninde sonunda asla “kazanan taraf” olamaması belki de, kazandığında bile.

Tıpkı kurgu olmayan hayatta da var olan; yanı başımızdaki daima savaşması, mücadele etmesi, isyan bayrağını bırakmaması gereken tüm gerçek kahramanlar gibi.

Katniss’i izleyin, izletin kısaca.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER