Kiralık Aşk: Aranan kan ilk bölümde bulunmuştur!

Bu mucizeler neden hiç bizi bulmaz?
Kitapkurdu

Kiralık Aşk, ilk bakıldığında çok da orijinal bir hikaye değil. Bu ve benzeri işleri geçmişte çokça izledik, ömrümüz elverirse daha da bir 10-20 yıl izleriz. Sonuçta bu dizi bir romantik komedi ve belli başlı klişeleri elbette kullanacaklar. O yüzden, "o buradan alınmış, bu burada kullanılmıştı" dememeye çalışarak izledim.

Defne (Elçin Sangu) ve Ömer'in (Barış Arduç) birbirleriyle uyumunu sevdim. Bu yaz o kadar çok aynı tarzda dizi izleyeceğiz ki, içlerinden aralarındaki elektriği seyirciye geçirmeyi başaran bu işte bir adım öne geçer. Senarist de böyle düşünüyor olacak ki çiftin ilk karşılaşması uzun bir öpücük (her ne kadar karşılıklı olmasa da güzel bir sahneydi) ve okkalı bir tokatla sonlandı. Bize tek bir sahnede hem aşkı hem de nefreti vaat etti. Aşk ve nefret koalisyonu televizyon dizilerinde son dönemde çokça kullanılan ve daima tutan klişelerden.

Elçin Sangu'yu daha önce izleme fırsatı bulamamıştım. Geçmiş işlerini araştırdığımda dram ağırlıklı rollerde yer aldığını gördüm. O işlerde nasıldı bilemiyorum ama romantik komedi kendisine çok yakışmış. Defne rolü üzerine tam oturmuş. Karakter ilk bölümde kendi ayakları üzerine basan sağlam bir kadın modeli çizdiği için artı puanı aldı benden. Kendimi "ben Defne olsam ne yapardım?" derken buldum izlerken. Çoğu kişi ilk saç modelini çok beğenmiş ben de onlardanım. Maşalı saçlar dizilerde o kadar çok kullanıldı ki, tüm karakterler fabrikasyon ürünü gibi duruyor ilk bakışta. Tahminim aşk olayına derinlemesine girildikçe eski tarzına geri döneceği yönünde. Ömer farklı kişilikteki kadınlardan hoşlanıyor gibi bir izlenim bıraktı. Böyle süs bebeği gibi görünen Defne'yi değil, gerçek havalı saçlı özgür kızı isteyecektir.

Barış Arduç'u Racon dizisinde de çok beğenmiştim. O dizinin ömrü kısa oldu belki ama her işte bir hayır vardır derler. Ömer karakteri son dönem aşk romanı okuyan insanların seveceği bir karakter olmuş. Gizemli, soğuk, takıntılı, yakışıklı ve çok zengin. Tam olarak bad boy/kötü çocuk demek istemiyorum, onun pek kötü özelliğini göremedik çünkü. Ama tüm bu özelliklerin onu en az kötü çocuk karizması kadar çekici yaptığını da inkar edemeyeceğim. Nette birkaç "yerli Grey" yorumu okudum, birazcık da olsa anımsatmıyor değil hani.

Bu tarz dizilerde genelde başroller ön planda olur ama hikayede öyle bir karakter var ki, dizinin ömrü uzun olursa onun taktikleri işimize çok yarayacak gibi duruyor. Kimden bahsettiğimi anladınız. Tabii ki Neriman Yenge. Nergis Kumbasar'ı izlemeyi çok özlemişiz. Karakteri biraz bıçak sırtı olduğu halde beni ilk dakikadan eline aldı. Karakteri yeğeninin arkasından para için iş çeviren, işsiz, güçsüz bir kadın gibi izlerken, bir süre sonra kendimi "bundan sonra Neriman'ın Askerleriyiz!" derken buldum, ekran karşısında. Salih Bademci'yi (Sinan) Ulan İstanbul dizisinde keyifle izlemiş, aşkına kavuşamayıp hikayesinin mutlu sonla bitememesine çok üzülmüştüm. Buradaki karakteri umarım ikinci adam olarak evrilmez.

Uzun lafın kısası ekranda olduğu iki saat boyunca kahkaha attırıp, yetmeyip tekrarını da sıkılmadan izlettiği için Kiralık Aşk dizisi benim için olmuş demektir. Yeşilçam tadında, dramdan uzak, keyifli zaman geçirmemi sağlayan tüm ekibin emeğine sağlık. Yolları açık, reytigleri bol olsun.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER