This Is Us: İyi insanlara inanıyorum*

This Is Us: İyi insanlara inanıyorum*
This is Us’ı izlemeyi uzun zamandır istiyordum ama bir türlü olmamıştı, denk gelmedi. Başka diziler vardı, başka işler. Uyarlamasının yapılacağını okuyunca ‘Aman uyarlanmadan bir izleyeyim, en azından birkaç bölümüne bakayım da ne olur ne olmaz’ dedim. Bir başladım ama sonra bırakmam mümkün olmadı, arka arkaya aktı gitti ilk sezon. Her bölümü suratımda bir gülümseme, kalbimde onlarca ton ağırlıkla bitirdim, izlerken mendiller eskittim.

Sonra öyle bir şey oldu ki ben artık eski ben olamadım, biz eski biz olamadık. Canımızın içi, ailemizin gözbebeği kuzenimi kaybettik ani bir kalp krizi ile. Kuzen bazen öyle dümdüz bir kelime ama işte bazen de kardeş, ağabey, en iyi arkadaş, sırdaş, akıl fikir sorduğun, en güvendiğin, eline doğduğun, birlikte büyüdüğün canın demek. Benim için ikincisiydi, darmadağın olduk haliyle.

This is Us bana bambaşka bir şey anlatmaya başladı şimdi. Pearson Ailesi etrafında gelişen ve hayatlarına giren diğer insanlarla şekillenen o hikâye o kadar gerçek, o kadar net bir yerden gelmeye başladı ki... Ailenin o inişli çıkışlı, birbirlerine girmeli, kavga etmeli barışmalı hallerini birbirlerine duydukları ve hiç şüphe etmedikleri sevgilerinden oluşan bir emniyet ağı üstünde yaşamalarının kıymeti daha net görünüyor gözüme. İnsanın ailesine ve elbette aile bildiği kimler varsa onlara (kan bağı kimseye fazladan haklar vermez çünkü aslında) ayırdığı vaktin ve gösterdiği özenin en çok kendisine iyi geldiği bir kere daha kazınıyor aklıma.



Jack ve Rebecca’nın iki kişilik dünyalarını beş kişilik bir aileye çevirmeleri ile başlayan yolculuk, çocuklar, çocukların eşleri, sevgilileri, torunlar, biyolojik ebeveynler derken gittikçe büyüyor ve bize de bu yolculuğa yarı ağlayıp yarı gülümseyerek eşlik etmek düşüyor. Özellikle Milo Ventimiglia tarafından canlandırılan Jack Pearson öyle muhteşem bir baba ki ileride ne yaşarlarsa yaşasınlar hayata ve birbirlerine küsmeyen çocuklar yetişiyor gözlerimizin önünde. Jack’i öyle çok seviyoruz ki kusurlarını sarıp sarmalamak, saçının teline zarar gelmesin diye başında beklemek istiyoruz.

Dizinin her anı ayrı bir güzel ama en sevdiklerimden bir tanesi de Kate ve Toby aşkı. Toby’nin Kate’i olduğu gibi, her haliyle sevmesi (ve burada sadece Kate’in kilolarından bahsetmiyorum asla) ve içindeki mutlu kadını büyük bir sabırla çıkarması yaşlar dolduruyor gözlerime her anında.

Bir an bile sıkmayan bir senaryo, abartısız bir dram, şahane oyunculuklarla herkese önerebileceğim bir dizi This is Us. Çok özel bir şeyi çok sıradanmış, sanki kim yapsa aynısı olurmuş gibi usulcacık izletiyorlar bize, iyi ki de öyle yapıyorlar. Dilerim uyarlaması hakkını verir bu dizinin, kalbim çok kırılacak yoksa. İyi seyirler dilerim.


*İlk sezondan bir cümle. Ben de öyle yapıyorum. Başka çare var mı devam etmek için bildiğiniz?


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER