Bugün bir dizi ile tanıştım, adı Şahsiyet

Bugün bir dizi ile tanıştım, adı Şahsiyet

Diyorlar ki senaryosunu Hakan Günday’ın yazdığı bir dizi var ve başrolünde Haluk Bilginer oynayacak. Hem de internet dizisi, sansürsüz, kısa… NE? Bu iki isim heyecanlanmama yetti. Doğrusunu söyleyeyim hiç dolambaçsız, Onur Saylak’ın yönetmenliğini, Daha filmini izlemedim. Zaten çok kısa süreli ve çok az salonda gösterime girdi, yakalayamadım. Ya da yakalama çabam olmadı bunun da yalanını söylemeyeyim. Onur Saylak’ın yönetmenliği beni o kadar da heyecanlandırmamış-tı. Şahsiyet fragmanını izleyene kadar. 17 Mart saat 21’in gelişini dakika dakika saydım, herkes bunu paylaşsın herkes bu diziyi izlesin istedim, sebepsiz. Sanki PR’ını ben üstlenmişim gibi. Arkadaşlarıma her şeyi attım, fragmanı buymuş, jeneriği buymuş, Cansu Dere de varmış, Metin Akdülger… Sonra Necip Memili açıklandı, ben Necip Memili için ileri sarıp sarıp sadece onun sahnelerinde Dila Hanım izlemiş insanım, al işte yazıya bir itiraf bırak! Yani uzun lafın kısası benim ismimi, bu diziyle, bu sitede çokça göreceksiniz gibi geliyor; ben hissediyorum.

Hiçbir zaman “Ayy Türk dizisi meeeh!” insanı olmadım ne münasebet, ama jenerik öyle bir müzik, öyle bir tasarımdı ki daha önce hiç benzerine rastlamadığım bir şeydi. Hakikaten de “Türk dizisinde böylesi oluyor muymuş ya…” derken buldum kendimi. Müziği için Sertaç Özgümüş ve Güntaç Özdemir'e teşekkür ediyorum. Hep söylediğim gibi ben teknik, çekim açısı, color falan bilmem. Düz izleyiciyim ama öyle hayran kaldım ki, kaliteye hasretmişim galiba.

Haluk Bilginer’in oyunculuğuna iyiydi, beğendim diye yorum yapmak tabii ki haddim değil.. Gerçi kimseye değil de… İzlerken bilgisayar ekranına yapıştığım oldu. Neyse, Agah Beyoğlu’nun “karıncayı bile incitmeyen” tavrının, hayatının değişecek olduğunu öğrenmesiyle tam tersine evrilmesi insan varlığının tam da özeti işte. Yanlış giden bir şeyler olunca karakterden sapmak, acı ama gerçek. Yine de asla kadına değer veren özelliğinden vazgeçmedi ve öldürdüğü kişilerin kadına şiddet uygulayan insanlardan olması, bir yerden umut koparmaya çalışan bünyeme ışık oldu. Yine de bu insanlar ne yapmış olabilir de bu Agah Beyoğlu’nu acımasız bir katil yapmaya itti, bunu çok merak ediyorum mesela. Gerçekten tek bir Alzheimer teşhisi midir cinayet işlemeye sebep? Biz bir seri katil olmasına rağmen neden Agah’tan irite olmuyoruz mesela?


Nereden alındığını bulmadan peşini bırakmayacağım ceket...

Cansu Dere’nin bu rolde olması beni oyunculuğu açısından tatmin etti çünkü Anne dizisinde rol alırken bile o pek çok insan için Eyşan’dı. Şimdi, bu erkek egemen dünyada ürkek Nevra oluşu ters köşe oldu, tabii ki ileride tuttuğunu koparan sert bir karaktere evrilir gibi de şimdilik ben bu açıdan mutluyum.

Şebnem Bozoklu’yu en son Cebimdeki Yabancı’da izlemiştim, kendimi “Burada da mı alkolik yani??” derken buldum, neyse bu Şahsiyet’i ilk izleyişim olduğu için filmi unutup sadece Zuhal olduğuna inanacağım bir süre sonra. Agah ve eşinin bu kadar nezih bir hayat yaşadığına ikna olmuşken kızları neden avama kaçar bir karaktere itilmiş, bunları izler miyiz acaba ileride? Hadi Zuhal de böyle olsun, diye yazılmış bir rol mü yoksa bir sebebi var mı bunları öğrenmek isterim.

 Metin Akdülger’i ilk bölümde görmedik, ikinci bölümün ortasına kadar hatta. Kandırıldık mı ya, diye sorarken dj olarak karşımıza çıktı. “Orkun Civanoğlu olmuş bu?” diyecektim, hatta o rolüyle kıyas yapmaktan bu hikayedeki yerini anlayamadım, tamam gazeteci de o olmadan da çözülemez miydi, sadece soruyorum.

Deva karakterini oynayan Recep Usta için tahminim “Kesin bir Instagram fenomeniyken keşfedilmiştir, graffiti önünde havalı kıyafetlerle çekilmiş bir sürü fotoğrafı vardır.”dı. Hesabına girdim, aaa 500 küsur takipçisi var ve gerçekten tiyatrocu. Yani o yansıtmak istenilen depresif ergene o kadar da inanmadım.

Onlarca yıl Arka Sokaklar izleyen bu millet için gösterilen Cinayet bürosu fazla abartılı geldi bana. Yani hayatımda Allah da düşürmesin ehliyet almak dışında hiç karakola uğramadım, sanmıyorum öyle polisler olacağını… Güneş gözlüğüyle takılan artistik tipler çok gerekli miydi, o kadar da “Vooovv bu nasıl Türk dizisi!” olmayıverelim.

Küçük notlarım var:

1) İnternet dizisi olduğu için televizyonu fırlatma sahnesi bana komik geldi ama ileride Fi gibi, kanalların birinde yayınlanmaya başlarsa bu sahne kesilir mi, bilmem.

2) Nevra tuvaletteyken Firuz’un bağırdığı sahnede tuvaletin kapısında KADIN yazıyordu, şık hareket.

3) Bu dizi etiket makinesine olan talebi üçe beşe katlar, şimdiden edineyim de fiyatı artmasın.

4) Gündemde tam da taksi/Uber tartışması varken Zuhal’in Agah’a “Yolu çok uzattın taksiciler gibi!” demesi tesadüf mü acaba?

5) Cansu Dere’nin rüya sahnesi olmazsa olmaz mıydı, sadece soruyorum.

6) “Sağlığını hiç düşünmüyorsun, asansör yerine merdivenden insene!” beni güldüren bir replik oldu, beşinci katta oturuyorum valla eve her çıktığımda ağlıyorum asansör diye… Her ne kadar sonu cinayetle bitse de eğlendiğim bir sahne oldu sonra vicdan yaptım kendi kendime.

7) Durdurduğum sıradan bir sahne bile bir fotoğraf gibi, muhteşem karelerdi. Feza Çaldıran, sizinle tanıştığım için çok mutluyum.

8) Müjde Ar’ı tanıyamadım, ne kadar benziyormuş Cansu Dere’ye gerçekten.. İleride Agah ile bir meselesi olduğunu göreceğiz at fav’a diyormuşum, ne kadar da kimsenin aklına gelmeyen bir düşünce.

9) Kendimi gecenin bir yarısı Başak Dizer Tatlıtuğ’a mesaj atmak üzereyken buldum “Yalvarırım Cansu Dere’nin giydiği kahverengi ceketin markası nedir söyleyin.” diye, atmadım ama. Belki bileniniz vardır, ha?

Özetle, bir sonraki bölümü sabırsızlıkla beklediğim bir dizi oldu. Herkesin emeğine sağlık, teşekkür ediyorum.. 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER