*“Ağır karanlığın sisli gecelerinde bir çığlık yükselir… Sadece vicdanı olan duyar.”

*“Ağır karanlığın sisli gecelerinde bir çığlık yükselir… Sadece vicdanı olan duyar.” Ceyhun Yılmaz’ın çok sevdiğim mısralarından biridir bu. Bir yerlerde her zaman çığlık sesi yükseliyor. Ama sadece vicdanı olan duyuyor. İşte Nefes’in çığlığını da, Tahir duydu. Hem de canı pahasına… Mevzu sadece onun canı olsa o kadar umurunda olmazdı, kesin. Ama işin içinde ailesi var. Olaylar ne boyuta gelecek heyecanla bekliyor olacağım.


2014'te bunu bizim mahallenin duvarına yazmıştım. Kötü yazım için özür dileyerek... 

Uzun zaman sonra, bir diziyi izlerken hem sürenin uzunluğunda boğulmadım, hem de gerçekten uğraşılmış, emek verilmiş hissine kapıldım. Kullanılan mekanlar, müziklerin tatlılığı, sahnelerin geçişi ve yazılan sahnelerin doğallığı hepsi tam kıvamındaydı. Ekranın başından memnun bir şekilde kalktım. Üstüne bir de bu satırları yazıyorum, siz düşünün. ^.^
 
Mehmet Ali Nuroğlu’nu çok severim. İki yıl gibi bir aradan sonra ekranlara dönmesine çok sevindim. Bu tip karakterleri canlandırmak ve ciddiyetine inandırmak hiç kolay bir iş değil. Dozu ayarlamak çok önemli. Nuroğlu kesinlikle o dozu şahane ayarlamış. Psikopat ve takıntılı bir adamın duygu geçişleri ancak bu kadar güzel yansıtılabilirdi.

İrem Helvacıoğlu’nu Tuğçe ve Pelinsu gibi karakterlerden sonra, böyle anlatacak hikayesi, bir şeyleri anlatma derdi olan bir rolle dönmesine de sevindim. Onun da rolüne yakıştığını ve başarıyla canlandırdığını düşünüyorum. İlk bölümden, Ulaş Tuna Astepe’yle olan, karşılıklı sahnelerdeki enerjiyi de çok sevdim. Tahir ve Nefes, çok güzel şeyler hissettirecekler ve çoğu şeyi bir kez daha sorgulatacaklar bize eminim. Sevgiyle hiç tanışmamış bir kadının, hem özgürlük hem de aşk hikayesi olacak Sen Anlat Karadeniz.
 
Öykü Gürman’ın sesini çok severim. Oyunculuğunu da çok başarılı bulduğumu itiraf etmeliyim. Asiye Kaleli, Trabzon ağzı dışında hiçbir yerde itmedi beni. Eşiyle olan cilveleşmelerine, göz süzmelerine, kayınvalidesiyle olan atışmalarına bayıldım. Bence hikayenin en önemli renklerinden biri Asiye. Dram sahnelerinin arasına serpilip, bizleri tatlı tatlı gülümsetti bölüm boyunca.


 
Kısa kısa notlar
 
Babam ilk günden beri, sıkı bir Diriliş Ertuğrul izleyicisidir. Çarşamba günleri mümkünse, telefon bile çalmasın ister. O yüzden, kendimi bölümü sonradan izlemeye şartlandırmıştım ki, çok tuhaf bir şey oldu: Babam, bizle beraber oturup, Sen Anlat Karadeniz’i izledi ve çok beğendi. Bunu tarihe not edelim. ^.^ Ayrıca, kendisi ne kadar İstanbul’da doğmuş büyümüş olsa da, neticede anne ve baba tarafından Trabzonlu. Kan çektiyse demek ki. ^.^
 
“Zaman, bütün hayallerimin ağzının payını verdi.” Yazdım bunu bir kenara, çok iyi replikti.
 
Bölüm sadece kadına şiddet değil, nikah konusunun da üzerinde durdu. Bu da çok önemli detaylardan biriydi benim için.
 
Aynı zamanda, Nefes, Vedat’la nikahlı olmadığı için, içime: “Bu Deli Tahir, Vedat’ın elini kolunu bağlamak için, Nefes’le nikahlanır.” gibi doğdu. 
 
En sevdiğim detaylardan biri de, Nefes’in gayet normal bir giyim tarzının olmasıydı. Genelde dizilerde, başroldeki iyi ve saf kadınları tek bir kalıp içine sokup, o klasik basma elbiselerden giydiriyorlar çünkü. En çiçeklisinden…
 
Benim iyi mekanizmamın, “Tekrar tekrar izleme hissi”yle çalıştığını bilmeyen kaldı mı? Dram türü işlerde bu duygu kolay kolay hissetmem ama; tüm samimiyetimle söylüyorum ki, bölümü baştan sona tekrar izleyebilirim.
 
Dilerim ki; hep bu tempoyla, her hafta üzerine biraz daha koyarak ve sadece fiziksel değil; ekonomik, psikolojik, sözel şiddete de değinilir. Çünkü bu ekibin, bir derdi ve bizlere anlatacak hikayesi var…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER