Ölene Kadar, benden de buraya kadar…
Merve Yıldırım
Yeni bir diziyi izlemeye başladıysam, bölüm boyunca dikkatim dağılmadan hikayenin peşinden gitmek isterim. Bir sonraki adımı tahmin ediyor olsam da o ana kadar geçecek olan zaman diliminde heyecanlanabiliyorsam göstere göstere gelen sahnelerden rahatsız olmam. İyi tasarlanmış klişeleri de çok severim.
Ölene Kadar, hikayesiyle ve tanıtımlarıyla yeni şeyler sunmuyordu. Zaten ben de yeni şeyler izlemek için değil rejinin bana hissettireceklerini, oyuncuların hikayeyi nasıl yorumlayacağını ve tahmin edebildiğim şeylerin bile beni nasıl şaşırtacağını görmek için ekran başına geçtim. Ekran başına geçtiğimde ne mi buldum?
Özellikle ilk yarım saatte her an bir şey olacakmış gibi bir hisse bürünmekten rahatsız oldum. Zaten neler olacağını biliyorduk. Hiç beklemediğimiz bir anda olsa o ‘şey’ daha iyi olmaz mıydı? Ya da sonrasında uzun uzun bir sorgu sahnesi izlememiz şart mıydı? Sorgu sahnelerini, ilerleyen bölümlerde flashbacklerle ziyaret etmek daha iyi olmaz mıydı? Nihayetinde ilk bölüm ne kadar tempolu olursa reyting yarışında tutunmak o kadar kolay olmaz mı? Sadece sorgu sahnesinin uzunluğu da değil, bölümün genelinde iki ileri, bir geri durumu vardı ki bölüm bittiğinde geçen iki saatime üzüldüm.
Bölüme dair en sevdiğim kısım açılış sahnesi oldu. Dağhan’ın 11 yıl öncesiyle başlayan hikayeye daha ilk andan Selvi’yi de dahil etmek iyi fikir. Bu sayede Selvi’den de kopmadım. Fahriye Evcen’in oyunculuğuna karşı nötr durumdayım. Ama ilk sahnedeki duruşu, bakışı sayesinde Selvi’nin hikayesini merak ettim. Fakat Dağhan ve Selvi tekrar bir araya gelene kadar da kendime sıkıntılardan sıkıntı beğendim.
Ölene Kadar’ın hikayesi sanki haftalardır ekrandaymış gibi temposuzca akarken, reji de beni heyecanlandıracak hareketlere girmedi. Hatta oldukça karanlık sahnelerle hikayeden daha da kopmamı sağladı. Evet, 11 yılı kaybolan bir adamın hayatını günlük güneşlik resmedemezsiniz ama bu kadar karanlığa da ihtiyaç var mıydı bilemedim. Karanlık atmosferleri çok severim ama benim sevdiğim şey böyle bir şey değil.
Engin Akyürek, çok güzel bakan oyuncularımızdan. Dağhan’a da keyifle eşlik edecektir. Fahriye Evcen’le yan yana geldiklerinde de çok uyumlular ama başrollerimizin kimyası beni bu hikayede tutmaya yetmez.
İki saatin sonunda televizyonumu kapattığımda Ölene Kadar’ın bana bıraktığı hiçbir şey olmadı. Üzüldüm. Zaten ikidir yeni dizilerin başından üzüntüyle ayrılıyorum. Emeği geçen herkesin emeklerine sağlık, yolu açık olsun. Ben burada müsaadenizi isteyerek Vatanım Sensin’le yürümeye devam edeceğim.