Cesur ve Güzel: Korludağ'ın eteğinde bir çift güvercin olsak
11 Kasım 2016
İhtişam ayrıntıda gizlidir..
Zeliha Ece Yazıcı
Aslında Türk dizi sektöründe halihazırda bulunan herhangi bir dizi hakkında yapılabilecek her eleştiri Cesur ve Güzel için de geçerli. Genel sorunların önüne geçilemeyeni; 'yarayan bir kanamız' sürelerin uzunluğu ve önüne geçilebilir olan fakat kimsenin pek oralı olmadığı yaratıcılık yönünden sıkıntı büyük.
Elbette kimse münasip bir yerlerinden yeni element falan uyduramaz ama aynı elementler kullanarak yeni hikayeler yaratmak mümkün. Klişelere karşı değilim, Klişeleri klişe yansıtmaya karşıyım. Her mevcut hikayenin farklı yorumlanışı, griftleri ve çözünümleri olacaktır. Bir dizide ne kadar az nüans varsa o iş o kadar kendi dünyasından uzaklaşıyor. Cesur ve Güzel'de kurulan dünya henüz taze ama içinde heyecan verici bir hikaye barındırdığı da söylenemez. Aşina olduğumuz şablonlardan bir karışım ortaya çıkarılmış ve haliyle yaratıcılık magma seviyelerinde. Korludağ ve Alemdaroğlu arasındaki çatışma güçlü olmadığı gibi, güçleneceğine dair bir umut da vermedi. İntikam mı almaya geldin, kız mı belli değil.
Kıvanç Tatlıtuğ'un tüm hünerlerini ortaya koy(a)madığının farkındayız sanıyorum? Performansının potansiyelini en fazla yüzde 50 gösterdi diyebilirim. Bu yerinde bir taktik de olabilir, motivasyon düşüklüğü de. İkincisi daha yüksek ihtimal zira "İlk bölüm gibi bir ilk bölüm." izlemedik. Dizinin atmosferi sakince akan bir nehire kapılır gibi seyirciyi içine çekmesini bildi. Genel havada kendini bilir bir doğallık hüküm sürdü. Bunu olumsuz olarak yorumlamıyorum hatta hoşuma bile gitti. Arabalar, atlar ve Kıvanç Tanrıtuğ dışında hiçbir görkem yoktu. Bu tür iddialı yapımlar adına yüksekten uçmamak daha iyi. İhtişam ayrıntıda gizlidir.
Yaz mevsiminde başlayan her 10 diziden dokuzunda görebileceğimiz "Küstah!", "Senden nefret ediyorum!" gibi nefretin hoşlaşmaya, hoşlaşmanın aşka dönüştüğü ilişki dinamikleri ziyadesiyle can sıkıcı. Yine de Cesur ve Güzel'de iki boyutlu naylon karakterlerin kendi fantastik dünyasının bile sahiciliğinden uzak hareketlerine şahit olacağımızı sanmıyorum. O kadar uzun boylu değil! Vaad ettiği entrikayı, kaosu, gerilimi, manzarayı ve erotizmi bir tık, bilemedin iki tık yükselterek hakkıyla, cıvıtmadan vereceklerdir.
Ben de isterdim üzerinde Freudyen yaklaşımlar yapılabilecek, efendime söyleyeyim homoerotik altmetinleri yorumlanabilecek ya da çeşitli teoriler kastırılabilecek yapımlar görebilmeyi. Ama bu gibi devrimsel yenilikleri kaldırabilecek bir zemin yok, malumu ilam etmeye de lüzum yok. Konak güzelmiş...