Ama bütün bir belgesel sadece Leonardo DiCaprio, konunun anlatımı ve çeşitli grafiklerle yürümüyor tabii ki.
Mesela son olarak Mars'ta kolonileşmeyle ilgili planlarını açıklamasıyla dikkat çeken teknoloji dahisi Elon Musk, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ve Leo'ya Oscar kazandıran Diriliş (The Revenant) filminin yönetmeni olan Iñárritu belgesele konuk olan isimlerin ilk etabı.
Belgeselde Leonardo'nun görüştüğü ve küresel ısınmanın ne derece ciddi bir konu olduğuna dikkat çeken açıklamalarda bulunan birçok isim de bulunuyor. Ünlü aktör maşallah olsun, neredeyse herkesle görüşmüş. Genç bir aktörken o dönem çevre ile ilgili çalışmalar yapan Başkan yardımcısı Al Gore ile görüşmesinden başlayıp günümüze kadar geliveriyoruz.
Eski başkan Bill Clinton, Dış İşleri Bakanı John Kerry, Başkan Barack Obama ve hatta Papa!
Karbondioksit, buzulların erimesi, karbon vergisinin önemi, geleceğimizi kurtarabilmek için yapabileceklerimiz ve ineklerin ürettiği metan gazının etkilerine kadar da hep birlikte parça parça içine giriyorlar. Ne ararsan var, portföy geniş bu belgeselde.
Ancak ben belgeselde özellikle beğendiğim iki noktadan bahsetmek istiyorum:
İlki belgesel boyunca konunun üstüne eğilirken tarafsızlığı ellerinden bırakmamaya çalışmaları. Çin'in atmosfere karbondioksit salınımında bir numara ülke olduğundan bahsediyorlar ama iki numaradaki Amerika'yı bu işin dışında bırakmıyorlar. İsveç'in küresel ısınmaya karşı kullandığı alternatif ve çevreci yolları överken, Afrika ülkelerini göz ardı etmeyip onların yaşadığı imkansızlıkları ve zor durumları es geçmiyorlar.
Penn State Üniversitesi profesörlerinden Michael Mann'in konuyla ilgili çalışmaları yüzünden aldığı tehditleri ve kötü medyayı gözler önüne sererken, aynı zamanda dünya genelindeki büyük şirketleri eleştirmeyi ihmal de etmiyorlar. Mesela devam eden Amerikan seçimlerinde Cumhuriyetçilerden başkan adayı olan Donal Trump bile buna dahil. Koch Industries, James Inhofe, BP, Shell veya Cumhuriyetçiler'in önde gelen pek çok ismi de 'gerçeklerden' nasibi alıyor.
İkinci nokta da
Dünyevi Zevkler Bahçesi isimli tablonun kullanılması. Üç parçadan oluşan bu ünlü tabloyu belgesel boyu giriş, gelişme ve sonuç açısından etkili bir şekilde kullanıyorlar ve konuyla güzel bir bağlantı kurarak insanın ilgisini daha da çok çekiyorlar. Düşüneni tebrik etmek gerek açıkçası. Tüm bunlarla birlikte 95 dakika da akıp geçiyor işte.
Konu ve Leonardo DiCaprio ilgisi şart değil, Tufandan Önce dünyanın son haliyle ilgili biraz fikriniz olması için bile izlenesi olarak tavsiye edilesi bir eser olmuş.