Fuller House: Tam bir deja vu!

Fuller House: Tam bir deja vu!

İlk kez izleyeceklere ve izlemeye doyamayanlara..

Ne varsa eskilerde var. Bu cümleyi ne çok kullanırız. Oysa ki daha dün olan da bugünün eskisi değil mi? Hayatım boyunca eskiyi saklamayı, biriktirmeyi, hatırlamayı ve hatırlatmayı çok sevdim. Annemin dünkü çöpçü kızı, bana sorarsanız bu günün koleksiyoncusu ya da arşivcisiyim. Aslında bu ağabeyimin bana vermiş olduğu bir sorumlulukla ortaya çıktı. Kendisi üniversiteyi ikinci öğretim okuduğundan onun kaçırdığı televizyon programlarını VHS kasetlere çekiyordum. (VHS kaset de nedir diyenler için. Açıklamasını aşağıda bulabilirsiniz.) Polis Akademisi, Bizim Ev, Geleceğe Dönüş, Süper Baba favorilerimdi. Tekrar oynat tuşunu ağlatırdım. (Tabii ki tekrar oynat tuşu bugünkü 4.5G hızında değildi) 

Replikleri beynime kazır, büyük marifetmiş gibi onlara eşlik ederdim. Abime sorsanız, “Kendi suyunu kendisi dolduramaz ama Geleceğe Dönüş'te saat kulesine yıldırım düşeceği sahneyi dakikasıyla söyler” derdi. Doğru! Sayı ve tarih hafızam hep iyi oldu. Zannetmeyin ki Plevne Muhaberesi'nin tarihini biliyorum. (1877-1878) Bildiğim "Sergen, Beşiktaş’ın hangi tarihli maçında frikikten gol attı? Süper Baba’da Fiko, Deniz’e ne zaman açıldı? Yalın ilk şarkısı Zalim’i ne zaman çıkardı? Anaokul arkadaşım hangi gün doğdu?" gibi aslında bana hiçbir yararı olmayan olaylar ve tarihler. Tarih hafızam zamanla çevremdekilerin hayretle ve hayranlıkla karşıladığı, iddialaşamadıkları bir duruma dönüştü.  Tek rakibim Google yani. Aslında hatırlayabilmemin sebebi çok basitti. Tek yaptığım tarihi, o an ki hatıralarımla senkronize etmekti.

İşte bu da onlardan biri. 1995 yılı. Doğduğum mahalleden taşındığımız gün. Her zaman kalabalık bir aile içinde, gürültülü evlerde büyüyen ben, o sessiz yeni eve girince nedense yalnızlık hissettim. Bizim Ev (Full House) dizisi ile tanışmam da o güne denk gelir. Onlar çocukluk arkadaşım gibi, kalabalık ailemin beyaz camdaki yansımasıydı. San Francisco, o ev, eşyalar, müziği, çocukluğu 90'larda geçen, neredeyse herkesin aklındadır. Jeneriğinde geçen, Golden Gate köprüsünde üstü açık kırmızı arabada, saçlarının dalgalandığını hayal eden bir tek ben değildim herhalde. Bizim nesil sadece bu dizi yüzünden Amerikan rüyasını iliklerinde hissetmişti. İşte bende okuldan dönüp, sıcak anne kurabiyesine çayın eşlik ettiği, jeneriğin aktığı o anlarda basardım düğmeye. 3-2-1 Kayıttayız.

Çekirdek aileyi takdimimizdir...

Full House, Amerika’da 1987’de başlayıp, 1995 yılında sonlandı. Dizide anneleri öldükten sonra, baba Danny Tanner’ın, arkadaşı Joey ve Jesse Dayı ile birlikte üç kızı büyütme hikayeleri esprili bir dille anlatılıyor. DJ, Stephanie ve Michelle. Geçen 8 yılda kızların büyümesine şahitlik ediyorsunuz. Danny, San Francisco’da sabah programı sunan, fazlasıyla titiz biri. Jesse Dayı müzisyen. Elvis Presley hayranı, yeğenleriyle müthiş ilişkiler kuran biri. Joey, komedyen, taklit ustası, zor zamanların kurtarıcısı. 

Benim ise dizide en yakınlık kurduğum karakter en büyük kızları DJ. Kardeşi Steph ile tatlı rekabetleri ve büyüdükçe oluşan dostlukları altı çizilesi güzelliktedir. Michelle ise kızlardan en çok akıllarda kalan karakterdir.Bebekliği o kadar tatlıdır ki onu izlerken ağzınızı büzerek konuşmanıza sebep olur. İzlerken o yaşta bir çocuk bu tepkiyi nasıl verir dersiniz. Michelle karakterini dizide Olsen ikizleri canlandırmıştır. Bir de DJ’in en yakın arkadaşı Kimmy Gibbler vardır ki kendisi Tanner ailesinin baş belasıdır.

Full House, 8 yılın sonunda damağımızda tadını bırakarak veda etti ama ara sıra karşımıza çıkarak kendini hatırlattı. 90'lar nostaljisi yaptığımız sohbetlerde hep vardı. Bu arada, o zaman Full House’u izleyen küçük kırmızı rugan ayakkabılı kızı, yani beni, kırmızı stilletolu bir kadına dönüştürdü. Hafızalara yeni tarihler kazıyarak. Adresim değişti. İşim gereği Los Angeles’a yerleştim. Tam da o sırada zaman, yine bana gel de beni hatırla dedi ve önceleri fısıltı şeklinde dolaşan Full House geri dönüyor haberleri, 2015 yılında Netflix tarafından resmi olarak açıklandı. Hem de yeni ismiyle. Fuller House!

Zaman zaman, zaman zaman, ah o zaman..

Bu sefer DJ Tanner Fuller’ın eşini kaybettikten sonra üç çocuğuyla baba evindeki hikayesini izliyoruz. İlk bölümde neredeyse tüm aile yine aynı evde.Yüzümüzde gülümseme yaratan flashbackler yaparak, üç çocuguyla ayakta durmaya çalısan veteriner DJ’in imdadına Steph ve Kimmy yetişiyor. Michelle’i oynayan ikizlere dizinin yeni versiyonuna katılmadıkları için onlara bolca gönderme yapılıyor. Ünlerini bu dizi sayesinde kazandıklarından vefa adına bir bölümde konuk oyuncu olabilirlerdi diye düşünüyorum. Diğer aile büyükleri gibi… 

Yeni versiyonda DJ’in çocukları Jackson, Max (favorim) ve Tommy ile birlikte Kimmy’nin kızı Ramona ile tanışıyoruz. Bu çocuklar günümüze uygun “dijital çocuklar”. 90'ların çocukları ile günümüz çocukları arasındaki en belirgin fark, teknolojinin varlığı dizide tamamen hissediliyor. Selfieler, tabletler vs. Dizide belki de en sevdiğim kısım da bununla bağlantılı. İkinci bölümde Joey çocuklara bakmak için geldiğinde çocukların elinden tüm dijital cihazları toplayıp gerçek oyun nasıl oynanır gösterdi. Onu alkışlıyorum. Eski havasında ama yeni bir tatla Fuller House evimize 13 bölümle konuk oldu. Bu haliyle en çok yaşlanıp da hala çekiciliğini kaybetmeyen Jesse dayı, çocuksu ruhuyla Joey ve enerjisiyle Steph dikkatimi çekti.

Yine benim için zamanlaması harikaydı. Özlemle karışık, alışma dönemime ilaç gibi geldi. Ben bu anı önceden yaşamıştım hissi verdi. Arşiv kayıtlarıma da itinayla geçti. İkinci sezon için onayını alan dizinin devamını merakla bekliyorum. Acaba yüreğimin hangi notasına dokunacak bu sefer? Belki de bir 30 sene sonra tekrarlanıp, The Fullest olarak geri gelecekler. Kim bilir? Ama annemin sıcak kurabiyesini, demlenmiş taze Türk çayını ve kırmızı rugan ayakkabılı küçük kızı hatırlatacağı kesin.

Not : VHS Kaset yaniVideo Home System bir video kayıt formatıdır. Bu günlerin DVDsi..

Bu da dizinin yeni jeneriği…




BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER