DT: Selamün
Kavlen Karakolu
ve Beş Para Etmez Varyete sezon
sonuna kadar Ankara Sanat Tiyatrosu’nda devam ediyor mu?
ÖÇ: Evet. Selamün
Kavlen Karakolu’nun 3.sezonu. Hala kapalı gişe oynuyoruz, maşallah. (Hep
bir ağızdan “maşallah” :) )
Beş
Para Etmez Varyete de geçen sezonun ortalarında çıktı. O da
bu sezonun sonuna kadar devam edecek. Sezon sonu ne olur, devam eder mi,
bilmiyorum.
DT: Yeni
oyunlar var mı?
ÖÇ: Var. Okuyoruz. Aklımızda alternatif bir şeyler var.
Aynı zamanda Mahir İpek ve Mehmet Atay’ın oynadığı Halktan Biri devam ediyor. Tesadüfen
Kadın: Elizabeth var. O da bu sezon başı prömiyer yaptı. Bu arada onu da
hatırlatmak istiyorum. Nisan programımız biraz yoğun ama güzel. Nisan ayında
güzel bir takvimimiz var:
Halktan
Biri - 1 Nisan 2015, Çarşamba, Saat: 20.00 – Sabancı Üniversitesi
Gösteri Merkezi
Tesadüfen
Kadın: Elizabeth - 2 Nisan 2015, Perşembe, Saat: 20.00 - Fuar
İzmir Sanat
Halktan
Biri - 3
Nisan Cuma, 2015, Saat: 20.00 - Hacı Ömer Sabancı Kültür Merkezi Devlet
Tiyatrosu Sahnesi - 17.Adana Devlet Tiyatroları-Sabancı Uluslararası Tiyatro
Festivali kapsamında
Tesadüfen
Kadın: Elizabeth – 4 ve 5 Nisan, 2015, Cumartesi ve Pazar,
Saat 15,00 ve 20.00 – Hacı Ömer Sabancı
Kültür Merkezi Devlet Tiyatrosu Sahnesi –
17.Adana Devlet Tiyatroları-Sabancı Uluslararası Tiyatro Festivali
kapsamında
Beş
Para Etmez Varyete -
7 Nisan 2015, Salı, Saat: 20.00 – Ankara D.T. Cüneyt Gökçer Sahnesi – 1. Ankara
Uluslararası Komedi Festivali kapsamında
Halktan
Biri - 7 Nisan 2015, Salı, Saat: 20.30 - Cadde Bostan Kültür
Merkezi
(Duygu'nun notu 4: Ankara Sanat Tiyatrosu'nun Mart ve Nisan aylarındaki oyunların ayrıntılarını
BURADA bulabilirsiniz.)
DT: Sen
seyirci olarak tiyatro sahnesinde ne seyretmek hoşlanıyorsun?
ÖÇ: Farklı şeyler izlemekten hoşlanıyorum.
DT: Mesela?
ÖÇ: Mesela alışıldığın dışında olmalı ki
seyircinin dikkatini çeksin. Klasik, eski usul geleneklerden bir nebze
sıyrılmak gerekiyor çünkü artık tiyatronun amacına hizmet etmesini istiyorsak
seyircinin dikkatini başka türlü çekmek gerekiyor. Çünkü televizyon, internet
derken seyircinin algısı çok başka mecralarda ve bu tabir-i caizse algısı
dağınık ya da algısı her an başka bir şey tarafından yakalanabilecek seyircinin
ilgisini çekmek için biraz farklı işler yapmak gerekiyor. Biraz daha fütüristik
olabilir. Üslup olarak olabilir. Oyunculuk tarzı olarak olabilir. Klasik de
yapılabilir ama onu da yapacaksak dediğim gibi seyircinin ilgisini çekecek bir
şey olmalı, farklı olmalı. Bu önemli.
DT: Bugüne
kadar hayat verdiğin karaktere bakacak olursak aslında hepsinin bir derdi var.
Orhan, Ustura Zeki, İbrahim, Şevkat son olarak Kemal. İzleyene bir şey
anlatmaya çalışıyor gibilerdi. Özellikle seçtiğin/seçildiğin aşikâr. Bunu neye
bağlıyorsun?
ÖÇ: Benim de bir derdim var. Biraz da tipim oynadığım
karaktere uygun. Televizyon maalesef, ilk etapta fiziksel olarak uygunluğunu
gözetiyor ve oyunculuk ikinci planda kalıyor. Şimdi dizilerden gördüğümüz bu.
Barbie bebek gibi kızlar, güzel güzel çocuklar… Oyunculuk “tık”. Herhalde
seyirci de “Aman çok iyi oynasın”ı, kuş kondurmasını beklemiyor. Tipi güzel
çocuklar, güzel kızlar görmek istiyor. Benim oynadığım karakterlerde fiziksel
olarak bana uygun, belki bazıları karakter olarak bana yakın. Gerçi bu imkânsız
bir şey. Benden bağımsız bir rol nasıl çıkarabilirim ki? Elbette biraz bana
benzeyecek. Zaten bu işin doğası bu. Öbür türlü çok başka bir şey oluyor.
Sağlıklı insan işi değil, hafif deli işi oluyor. Yapan insanlara da çok saygı
duyuyorum.