Özgürcan Çevik: Öldükten sonra hatırlanmak isterim...

Tanıştırayım: Ustura Zeki! (Beş Para Etmez Varyete)
"Kötüyü yapa yapa iyiyi de yapmayı elbet öğrenirler."

DT: Şu an Ankara Sanat Tiyatrosu’ndasın. Seni burada olmaya ikna eden şeyden başlayalım mı? Çünkü Ankara’da yaşıyorsun, Devlet Tiyatroları’nı da tercih edebilirdin? Neden buradasın?
ÖÇ: Burası benim profesyonel olarak meslek hayatına ilk başladığım yer. Mahir (İpek) abi, Hakan (Güven) abi ve Vedat Çuhadar tiyatroyu devraldığında, ben de yeni mezun olmuştum. Kişisel olarak ikisiyle de tanışmıyordum. Hakan abinin daha önce oyununu Ankara Sanat Tiyatrosu’nda izlemiştim. Bölüm başkanımın önerisiyle, aracılar vasıtasıyla tanıştık ve kader birliği yaptık. Onlar da yeni bir maceraya atılıyordu. Bende okulumu yeni bitirmiştim. Birlikte başladık, birlikte çıktık bu yola ve tabir-i caizse bir enkaz devraldık. 2009’dan bugüne kadar çok ciddi bir borç ödendi. Çok sevdiğim insanlar. İş arkadaşlarımın ötesinde abi dediğim ve gerçekten ailem gibi gördüğüm insanlar. Burada sende görüyorsun, çok samimi bir ortam var. Herkes birini çok seviyor. Ben de buradaki insanları çok seviyorum. Burayı evim gibi, kendimi evimdeymiş gibi hissediyorum. Böyle bir ortamda, böyle insanlarla, keyif alarak iş yaptıktan sonra bir insan daha ne ister ki. O açıdan çok şanslıyım. Beni burada kalmaya ikna eden en büyük sebep budur. Burada çok huzurluyum. Evet, Ankara Sanat Tiyatrosu iyi, hoş ama bir de İstanbul’a gidip "Şehir Tiyatroları’nda oynayacağım." ya da "Devlet Tiyatroları’nda şu oyunda oynayacağım." diye bir maceraya atılmak istemiyorum.

DT: Ankara Sanat Tiyatrosu köklü ve güçlü bir geçmişe sahip. Bir geleneği var. Siyasal tiyatronun en önemli sahnelerinden biri. Sence, siyasal tiyatronun işlevi bitiyor da Ankara Sanat Tiyatrosu son kale mi?
ÖÇ: Ankara Sanat Tiyatrosu, Türkiye’deki politik tiyatronun ilk kalesi. İstanbul’da Ferhan Şensoy, Genco Erkal hala devam ettiriyor. Ankara’da bir dönem Ekin Tiyatrosu vardı, sonra kapandı. Şu anda Ankara’da tek diyebiliriz. Evet, ciddi bir misyonu üstlenmiş durumda ve elli iki yıldan sonra bu misyon, izleyici tarafından bir beklentiye de dönüşmüş olabilir.

DT: İstanbul’da Dot, Craft, İkinci Kat gibi önemli sahneler var. Bunların yanında çok fazla da tiyatro topluluğu var. Bu durum tiyatro izleyicinin sayısının arttıran bir durum mu? Yoksa sadece bir enflasyon mu oluşturuyor?
ÖÇ: Zannetmiyorum. Enflasyon yarattığını da düşünmüyorum. Ne kadar olursa o kadar iyi. Tabii ki daha çok sahne olsa, daha fazla tiyatro grubu tiyatro yapsa. Belki, kalbur altı işler yapılıyor ama şu anda bizim beğenmememiz onların ilelebet öyle gideceği anlamına gelmez. Dolayısıyla, kötüyü yapa yapa iyiyi yapmayı da elbet öğrenirler. “Rekabet” çoğaldıkça kalitenin de artması söz konusu olur. Ama izleyici sayısını arttırdığını zannetmiyorum. Türkiye’de, 75 milyonluk ülkede, 1 milyon tiyatro seyircisi yoktur. Örneğin biletler satılıyor ve Devlet Tiyatroları “Bu sene 4 milyon bilet sattık.” diyor. 4 milyon kişi gidip izlemiyor. Devlet Tiyatroları’nın oyunlarında ortalama 800-850 bin kişi döndürüyor. Bütün oyunlara gidiyor ve toplamda 4 milyon bilet satılmış oluyor. Ama her köşe başında bir tiyatro olursa, insanların gözüne bir tiyatro afişi, bir sahnenin tabelası çarparsa belki merak edip girerler ama çok zannetmiyorum. Seyirci artmıyor. Türkiye’de sabit bir tiyatro seyircisi var. Onlar tüm oyunları takip ediyorlar.


"Memleket meselesi, ağır meseledir. Öyle her yiğit bu meselenin altına giremez." Tetikçi


DT: Ankara’da ve İstanbul’da da bilfiil çalıştığın için bu iki şehri kıyaslayabilir misin?
ÖÇ: İstanbul’da çok fazla özel tiyatro var. Ankara’da, Ankara Sanat Tiyatrosu dışında yeni yeni açılan bir-iki özel tiyatro var. Bunlar dışında Ankara Sanat Tiyatrosu olarak yıllardır tekiz. Dolasıyla Ankara’da seyirci ve gişe olarak Devlet Tiyatroları’nın egemenliği var. İstanbul’da da tam tersi olduğunu düşünüyorum. İstanbul’da çok fazla özel tiyatro var ve onlar daha revaçta. İnsanlar daha çok onları tercih ediyor. Ankara’da tiyatro açan, deneyen, her şeye rağmen ayakta durmaya çalışan arkadaşlarımız var. Olmuyor. Seyirci gelmeyince, gelmiyor. Ya da onlar daha fazla direnemiyor. Biz, 52 yıldır buradayız. Bir adımız, bir duruşumuz, bir yolumuz var. Maddi imkânsızlıkları aşınca iyi de işler yapmaya başladık. Son 5 senedir istikrarlı bir şekilde çıkardığımız oyunlar iyiye doğru gidiyor. Dolasıyla seyirci de geliyor. (Hep bir ağızdan “Şükürler olsun.”)


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER