"Televizyonculuğun internete kaydığını düşünüyorum ve daha hayırlı görüyorum."
DT: Televizyondaki
durumu, senin işlerinden, Ruhumun Aynası,
Fatih Harbiye ya da Türkan’dan,
soyutlarsak; sence televizyonculuk nereye gidiyor? Bunlar yine iyi günler mi,
yoksa bugünler de aranacak mı?
ÖÇ: Benim düşüncem televizyonculuk git gide daha acımasız
bir hal alıyor. Oyuncu tarafı bir yana işin bir de set çalışanları var. Apar
topar bir iş başlıyor, ona göre hazırlıklar yapılıyor. Yine apar topar o iş
bitiyor. Tekrar başka bir işe başlayabiliyorlar ama birçoğu da işsiz
kalabiliyor. Ona güvenip kredi çekiyorlar. Belki acil bir ihtiyaçları var. Dizi
bitiyor, ödeyemiyorlar, zor duruma düşüyorlar. Tabi bizim içinde geçerli bu
durum ama biz işin ön tarafındayız ama işin mutfağındaki insanları da biraz düşünmek
lazım. Evet, televizyonculuk acımasız bir hal alıyor. Reytingler iyi
gitmediğinde, anında, dizi iyi, yapım şirketinin, kanalın güvendiği
bir iş olsa bile reyting iyi değilse iyi değildir. Ben, televizyonculuğun yavaş
yavaş internete kaydığını, internetin git gide daha değerleneceğini
düşünüyorum. Artık akıllı televizyonlara, dekoderlere doğru gidiyor. Ben bir
şey izleyeceğim zaman öyle izliyorum mesela. Açıyorum, Apple TV'den ya da
Digitürk’ten izliyorum. Dolayısıyla zaman içinde böyle bir şeye ihtiyaç
kalmayabilir. Sonuçta dizi yapımcıların da para kazanmaları lazım. Reklam
almaları gerekiyor. Bunun yolunu nasıl bulurlar, internet üzerinden mi reklam
alırlar, Youtube, Vimeo, Dailymotion gibi bir siteyle anlaşıp onun üzerinden mi
bir anlaşma yaparlar, bilmiyorum ama televizyonculuğun internete kaydığını
düşünüyorum ve daha hayırlı görüyorum. Çünkü daha özgür, yapımcı ve kanal
baskısından bir nebze daha sıyrılmış olacaklar.
DT: Türk televizyonculuk tarihinin önemli işlerinden biri olan Türkan da 26 bölümde bitti. Naif, sıcak ya da bir mesajı olan
diziler bir türlü olmuyor. Hardcore dram bağımlısı olduk, diyebilir miyiz?
ÖÇ: Bunu kim belirliyor, toplumun bir dalgalanması mı var,
bilmiyorum ama dizi piyasasında kuşaklar oluyor. Mesela bir dönem, bizim Türkan zamanı, dram dönemiydi. Türkan, Fatmagül’ün Suçu Ne?, Yaprak Dökümü derken bir dram
dalgası vardı. Sonra komedi dalgası başladı. Her dönem, her türde dizi olur ama
genel olarak üzerine gidilen bir tür oluyor. Bir dönem bir komedi dalgası esti
geçti. Sonra polisiye dalgası, sonra absürt modası oldu. Ama genel olarak
toplumumuzda genlerinde, bilinç altında bir dram var.
DT: Seviyoruz?
ÖÇ: Dram seviyoruz, evet.
DT: Yakın zamanda televizyon dizisi olarak başlayan Ulan
İstanbul dijital ortamda yayınlanmaya başladı. Ancak sadece altı bölümünün sonunda final kararı aldı. Biz henüz dijital/televizyon veya
televizyon/dijital geçişine hazır mıyız?
ÖÇ: Hazır olmayıp, ne olacağız ki?! Zaten biz hiçbir şeye
hazır değiliz. Bize bir şeyler sunuluyor ve biz alıyoruz. Sokağa çık bak.
Herkesin elinde akıllı telefon var. Asgari ücret ile çalışan bir adamın iki bin
liralık bir telefon kullanmasını benim aklım almıyor. Buna da hazır değiliz ama
kullanıyoruz. Dolasıyla biz hazırlanıp beklemiyoruz. Bize böyle bir şey sunulursa ve başka bir alternatif
çıkmazsa mecburen alacağız. Dizi izlemeden yapamayız. Dizi izlemeden,
televizyon seyretmeden, bir şeylere bakmadan yapamayız. En kötü hiçbir şey
olmazsa inşaata bakıyor adam. Seyretme bağımlısıyız biraz. Dijital ortamda
sunulursa ve alternatifi olmazsa yürür.
DT: Televizyon
izlemeye vaktin oluyor mu?
ÖÇ: Oluyor.
DT: Peki,
sen neleri tercih ediyorsun?
ÖÇ: Çok klişe olacak ama çok izlemiyorum. Günde ortalama
bir, bir buçuk saat. En fazla o da. Bazen hiç izlemiyorum. Aramıyorum özellikle.
Bazen eve yorgun gidiyorum. Koltuğa oturuyorum, şöyle bir televizyonu açıyorum.
Haberler, enteresan tartışma programı yakalarsam, komik futbol tartışma
programları. Gerçekten tahammül edemiyorum bir noktadan sonra da hani bir şey
yakalarsam diye bakıyorum. Genel olarak zapping. Ama daha ziyade belgesel
izliyorum. “Ne, nasıl yapılır?” gibi belgeseller var. Bir de gezi programları. Ayhan
Sicimoğlu’nu çok seviyorum. İzleyecek bir şey bulamadığımda kayıtlı kanalların
içinden Anthony Bourdain bulup izliyorum. Yemek programları izliyorum. Ama dizi
izlemiyorum.