Uraz Kaygılaroğlu: Doğaçlama oynamayı, aklıma gelen şeyleri denemeyi seviyorum

İşte Haluk! Kendisi ekranda 10 kaplan gücünde ^^
● Haluk’un da böyle enteresan çıkışları var. Bir yanda züppe, çılgın bir adam; diğer yanda yaşlı aristokrat havasında biri. Bu iki kişilik arasında nasıl denge kuruyorsun?
İlk başta çok kafa yormuştum buna. Aslında dizinin başladığı zamanlarda Haluk’u bu kadar komik yapma taraftarı değildik. Bu karakter bana verildiğinde elimdeki malzeme belliydi: Çok ciddi bir iş adamı, yurt dışında eğitim almış, Türkiye’yi çok bilmeyen, babasıyla mesafeli bir ilişkisi olan, annesi tarafından küçük yaşta terk edilen ama bir yandan da kendini beğenmiş ve ‘’her şeyi ben bilirim’’ tavırlarına giren ve babasının eski usul iş tarzının yanlış olduğunu düşünen biri. Belki o aristokrat tavrı burada aldığım verilerden oluşmuştur. Fakat o ‘yılışık’ tavırlarını ben eklemiş olabilirim (Gülüyor). Çok da işime yarıyor bu. Geçişleri kolaylıkla yapabiliyorum. Kimse Haluk’un davranışlarını garipsemiyor. Hatta bir komiklik yapmayınca izleyiciler üzülüyor.
 
● ‘Ben Kalender Meşrebim’ şarkısını söyleyip dans ettiği sahne de eminim izleyicileri çok mutlu etmiştir. Sen bu denli mutlu olduğunda Haluk gibi saçma şeyler yapar mısın?
Evet, dans ederim, hoplar zıplarım. Bu yönüm Haluk’ta gösteriyor kendini. Ben de eğlenmeyi seven bir adamım. Herhalde o kadar olmasa da ona yakın şeyler yaparım ama ‘Ben Kalender Meşrebim’ şarkısıyla da koşturmam (Gülüyor).
 
● Haluk’un en tipik diğer huyu da kolaylıkla âşık olmayacak bir yapısı var. Ruh ikizini bulması gerekiyor ve Ece de öyle. Peki, gerçek hayatta eşin Melis, senin hangi açıdan tamamlıyor?
Melis, çok organize ve planlıdır. Ben aynı günde, aynı saatte sekiz kişiye birden randevu verebilirim. Melis bunu unutmaz. Unutacak da olsa defteri vardır ve her şeyi yazar. Sabah vitaminimi vermeden evden çıkarmaz. Kahvaltımı ettiğimden emin olur. Haftanın neredeyse yedi günü çok yoğun çalışıyorum. Ve her sabah erkenden kalkıp gece çok geç saatte eve geliyorum. O, bütün bu karmaşık hayatımı düzenliyor. Yoksa bunun dışında Melis’le aynı olduğumuzu söyleyebilirim. İkimiz de Yengeç burcuyuz. O 29 Haziran doğumlu, ben de 30 Haziran. Bu arada çok sabırlıdır o ki bende bu özellik pek yok. Ben hemen parlarım. O bekler ve ‘’Sinirin geçti mi?’’ deyip durumu açıklamaya başlar. Bu anlamda benden üstün özellikleri var diyebilirim.
 
● Oyunculuğunu eleştirir mi?
Tabii o konuda hiç çekinmez, beğenmezse direk söyler. ‘’Burada çok Uraz olmuşsun, hiç gerçekçi değil’’ der. Açıkçası bu iyi de oluyor çünkü çok pohpohlandığın bir dünyadasın ve birinin sana gerçekleri söylemesi gerekiyor. Bu da çok değerli bence.
 
● Sen ama bu dünyaya reklamdan geçtin galiba, değil mi? Yazma veya yönetme isteği var mı hâlâ?
Evet reklam okudum. Açıkçası zaman zaman niyetleniyorum yazmaya fakat vaktim olmuyor.
İlk dizim ‘Milyonda Bir’den sonra sadece altı ay boşluğum oldu. O günden beri de yaz kış çalıştım hep. Yazmak ve yaratmak meselesi özen isteyen ve disiplinle oturup kafa yorman gereken bir iş. Bir de ben boş zamanlarımda eşi dostu görmeyi çok seven biriyim. Tabii ayrıca playstation hastasıyım. Gezmeyi, dışarıda yemek yemeyi seviyorum. Onun için benim bir sürü şeyi bitirip oynama açlığımı da bastırdığım zaman bu sürece girebilirim. Özellikle komedi filmi yazmak çok isterim.
 
● Böyle bir filmde hangi oyuncuların rol almasını istersin?
Yıllardır birlikte çalıştığım arkadaşlarımla birlikte hayranlıkla izlediğim isimler de varı. Mesela İlker Aksum, Binnur Kaya, Olgun Şimşek ve Engin Günaydın’ın rol almasını çok isterim. Bu isimler bizi komediyle tanıştırdı Türkiye’de. Bununla birlikte Ahmet Mümtaz Taylan da çok iyi olur. Zaten bu ustalarla çalışmak bence okulla eşdeğer. Ben zaten izleyiciyken bile bu isimlerden bir şeyler kapıyorum. Çok dikkatli izlerim çünkü. Hatta kendimle övünebileceğim en önemli özelliğimin bu olduğunu söyleyebilirim. Film veya dizi izlerken Melis kızar bana bezen; ‘’İki işi aynı anda yapamıyorsun’’ der. Çünkü resmen detaylarda kayboluyorum o sırada.
 
● Şu an yayında olan dizilerden hangilerini izleme şansı buldun?
Açıkçası kendi dizimi bile yayın gününde izleyemiyorum. Sonra kayıttan izliyorum. Fakat Melis’le birlikte yeni başlayan işlerin ilk bölümlerini izlemeyi severiz. Siz RaniniTV’de nasıl yazıyorsanız biz de kendimizce yorumlarız (Gülüyor). Mesela bu yüzden Ranini’yi okumayı çok seviyorum. ‘’Onlar da benim gibi görmüş mü?’’ veya ‘’Aaa... Ben bunu nasıl kaçırmışım?’’ diye yakından takip ediyorum siteyi.

Dizilerde ilk bölümü izlemekle birlikte uzun süre sonra yeniden o yapıma bakmayı seviyorum. Geçenlerde ‘Güneşin Kızları’na denk geldim. Şaşırdım epey; dizi evin genç çocukları üzerine dönmüş. Aynı zamanda arkadaşım olan Anıl Altan ekibe dâhil olmuş. İşin içinde olduğun zaman hikâyeye inanmakta da güçlük çekebiliyorsun. Çünkü kamera arkasını tahmin ediyorsun. Özellikle dram dizilerinde böyle oluyor. Çünkü kaydı kestiğin an komiksin. Bu nedenle pek dram dizilerinin gerçekliğine inanamıyorum. Tabii inananları da yargılamıyorum. Ben komedi dizilerinin hastasıyım. En son Pelin Akil ile Sarp Levendoğlu’nun oynadığı ‘Ne Münasebet’i izlemiştim. Pelin çok iyiydi bence.
 
● Oyunculukla birlikte bir de aşçılık yönün var. Şef olmak istemişsin galiba, değil mi? Yetenekli misindir?
Hem yetenek var hem de yemek yapmayı çok severim. Eskiden şişman bir adam olduğum için tabii karnımı doyurma açısından güçlük çekerdim (Gülüyor). Kendime ait bıçak setlerim vardır. Yemek yapmak bana rehabilitasyon gibi geliyor. Fakat kuru fasulye, yaprak sarma gibi anne yemekleri yapmam. Yeni jenerasyonun tarifleri üzerinden, daha çok dünya mutfağından yemekler yaparım.
 
● Kariyerinde hiç rol aldığın bir yapımdan ötürü pişman oldun mu?
Hiç olmadı. Tabii ki oyunculuğumu beğenmediklerim var. Mesela şu an ilk oynadığım işe bakıyorum ve ‘’Allah’ım bunu nasıl yapmışım?’’ diyorum. Ki ben konservatuar mezunu da değilim. İçimden gelenleri, gördüklerimle ve deneyimlerimle birleştiriyorum. Her geçen yıl da daha iyi sonuç alıyorum. Bir yandan Melis de beni özel sahnelerden önce konservatuar teknikleriyle çalıştırır.
 
● Oyunculuğunda kendine en çok sinirlendiğin huy veya davranış nedir?
Gözümü hiç kırpmadan konuşuyorum. Günlük hayatımda da böyle. Bu yüzden gözümde çok çapak olur. Sonuçta insanlar gözlerini kırpar ve bu doğaldır. Fakat bende tam tersi bir durum söz konusu. Galiba her zaman etrafımı gözlemlediğim için gözümü kırpmıyorum (Gülüyor).
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER