● Oscar ile kişisel geçmişinizden biraz
bahsedelim. Eskiden de adaylarla ilgilenir, Oscar’a adı karışan filmleri
özellikle izler ve ödülleri umursar mıydınız?
İlgilendirdim. Ama öznel kararlarım her zaman
ön planda oldu. Yani sevdiğim bir film aday gösterilmedi ya da aday olup ödül
alamadı diye, beğenimde bir azalma olmaz. Elbette Oscar gecelerini sunmaya
başladıktan sonra, ilgimde bir değişiklik oldu. Aday filmleri “iş yapma”
ruhuyla izler oldu. Notlar alarak, yapımcısından senaristine kadar geçmiş
işlerine de bakarak, Oscar gecesine gelene kadar neler yaptığını izleyerek
hazırlanmam gerekiyor.
Açıkçası o gece, taraf tutan-yorum yapan biri olmayı
sevmiyorum ama ufaktan da hislerimi söylüyorum. Sadece Oscar ödülleri ya da
sinema sektörünün diğer ödülleri için değil, genel olarak ödüller için düşüncem
şudur: Mutla değildir ödüller. Onlarca değişken bir araya geliyor ve bir
listeden bir isim çıkıyor. Başka bir jüriden, başka koşullarda farklı isimler
çıkacaktır. O yüzden ödüllerden çok kendi sanat algımıza, sinema zevkimize
güvenmeliyiz. Ne yani sevdiğimiz bir film, Oscar alamadı diye, kişisel
tarihimizdeki değerini yok mu sayacağız?
● Sizin de sunuculuk geçmişiniz son derece
başarılı etkinliklerle dolu. Bir Oscar Ödül Töreni sunucusundan ne
beklemeliyiz? Golden Globe Ödülleri’ndeki Tina Fey-Amy Poehler ya da Ricky
Gervais seviyesinde eğlenceli bir sunuşu mu; yoksa Oscar’ın ağırlığıyla kendini
biraz geri çeken tarzda bir sunuşu mu daha çok seviyorsunuz?
Bu yıla kadar izlediğim Oscar
sunucularından hangisini daha çok sevdiğimi düşündüm şimdi. Ben hala Billy
Crystal döneminde mi kaldım acaba? Yok, yok kendimi güncellemem lazım. Sunucu
kim olursa olsun, sahneye her çıkışında bir komiklik yapması, salondan bir ünlüye
laf çakması, önceden kırk kere çalışıldığı çok belli bir şakayla kahkaha
toplamaya çalışması yoruyor beni.
Kamera açılarına, hangi açıda kaç saniye
kalınacağına kadar çalışılmış bir yayındayız. Bütün o akışın içinde,
kendiliğinden olan bir şey, beklenmedik bir şaka daha samimi geliyor bana. Ama
tüm dünyaya satılan bir yayından söz ediyoruz. Milyonluk yatırımlar,
Türkiye’deki bir televizyoncunun “Şöyle olsa, böyle olsa” sayıklamalarına
teslim edilemez değil mi? Açıkçası ben, sunucudan çok ödül alanların
konuşmalarını merak ederim. Zaten geceden aklımızda kalanlar da daha çok onlar
olmuyor mu?
● 2000’ler sonrasına bakacak olursak, en
sevdiğiniz 3 tören sunucusu kim oldu? Bu sene Chris Rock’tan nasıl bir
performans bekliyorsunuz? “Beyaz Oscarlar” meselesi bu kadar gündemdeyken
politik olarak sivri bir çıkış yapacak mı sizce?
Hmmm... Zor soru. Tam da bir önceki
sorunuzda, geçiştirdiğimi sanıyordum. Düşüneyim... Billy Crystal iyidir. Ellen
DeGeneres ve Jon Stewart’ı da sevmiştim. James Franco-Anne Hathaway ikilisi
fenaydı açıkçası. Seth Macfarlane’i de pek sevmemiştim. Ama işte yayının daha
çok izlenmesi, genç izleyicini ekran başına çekilmesi falan gibi bir sürü karar
var bu işin arkasında.
Elbette farklı isimler deneyecekler. Chris Rock’un işi
zor. “Oscar çok beyaz” tartışmalarının gölgesinde sahneye çıkacak. Kendi
ırkıyla ilgili keskin şakalar yapmasıyla tanınıyor ama bu yıl o sulara
girebileceğini sanmıyorum. Böyle bir tartışma yaşanmamış gibi de davranamaz. Şu
anda törenin metin yazarları harıl harıl bu işe çalışıyordur. Hem bu sorunu
sahiplenmeleri gerekiyor hem de yumuşak geçişler yapmaları. Kolay iş değil.
● Bu seneki tahminlerinizi alalım. En İyi
Film / Yönetmen / Kadın Oyuncu / Erkek Oyuncu / Yardımcı Kadın Oyuncu /
Yardımcı Erkek Oyuncu ödülleri kime gidecek? Sizce de Leonardo DiCaprio, Brie
Larson ve Sylvester Stallone heykelleri için evlerinde çoktan yer açmış mıdır?
Leonardo
DiCaprio’nun evinde çoktan bir yer hazırlanmıştır. Hollywood’un sevdiği ekibin,
önemli bir üyesi. Bu yıl beklentisinin çok yüksek olduğunu tahmin etmek zor
değil. Ödüle yakın görünen diğer isimler için de aynı şeyleri söylemek mümkün.
Üstelik geçen yıllar, en az sürprizin bu kategorilerde olduğun söylüyor. Çünkü
birlik oylarında en az bölünme buralarda oluyor.
Tahmin vermeyeceğim. Çünkü
yayın gecesinde bir filmin tarafı olmak istemem. Dediğim gibi benim oradaki
görevim, sabaha kadar sürecek bir yayının idaresinde hata yapmamaya çalışmak.
Of, çok kaçamak oldu değil mi? Ne yalan söyleyeyim, yıllardır bu yayını ve
benim yazılarımı takip edenler nasıl bir sinema anlayışına yakın olduğumu
bilirler. Hadi isim vereyim o zaman. Bu yıl Spotlight ve The Big Short,
meseleleriyle beni heyecanlandıran işler oldu. İkisi de iyi yönetilmiş, çok iyi
oynanmış filmler. Bir yandan da listede kendine yer bulamayanlara bakmak lazım.
Düşünsenize, en iyi film listesinde Carol yok.
● Son olarak, sizce seslendirme Oscar'ları olmalı mı? Olsaydı bu yıl en iyi seslendirmeci
kadın ve erkek ödüllerini kime verirdiniz?
Hiç düşünmemiştim
bunu. Animasyonların yüksek gişe yaptığı, o kategorinin merakla beklendiği bir
sektörde önemli bir ödül katkısı olurdu. Buna seslendirme demeyelim de
‘mikrofon oyunculuğu’ diyelim hatta. Öyle isimler yer alıyor ki filmlerin
seslendirme kadrolarında. Bu yıl böyle bir ödül verilseydi David Thewlis ve Amy
Poehler isimleri öne çıkabilirdi. İlk aklıma gelenleri söyledim gerçi. Çünkü
böyle bir kategori olsaydı daha birçok isim de görebilirdik listede.