Oscar denince aklıma gelen ilk birkaç şeyden biridir
Yekta Kopan. Tıpkı Eurovision deyince Bülent Özveren’in otomatik olarak zihnimize düşmesi gibi. Oscar Ödül Töreni’nin yayın haklarını Digiturk’ün aldığı ilk yıl kendisiyle ayrı kalmıştık ve gözlerimiz ısrarla onu aramıştı. Neyse ki Digiturk yetkilileri sesimizi duydu ve geçen yıl her şey olması gerektiği haline geri döndü.
Bu yıl da bizi Yekta Kopan’lı bir Oscar gecesi bekliyor, üstelik yanında daha da iyi bir partner olacağına inandığım
Ceyda Düvenci’yle. RaniniTv ekibi olarak 28 Şubat’taki
Oscar Ödül Töreni’ne geri sayıma başladığımız şu günlerde fırsat bu fırsat dedim, Yekta Kopan’a konuyla ilgili merak ettiklerimi sordum. Şahane cevaplar için bir kez de buradan teşekkür edip sizi röportajla baş başa bırakayım. İyi okumalar.
● Bu yıl Digiturk ile ikinci canlı Oscar
yayınınızı gerçekleştireceksiniz. Geçen seneki yayınla ilgili olumlu ya da
olumsuz gördüğünüz noktalar, bu sene daha iyi olmasını umduğunuz unsurlar
nelerdir
Geçen yıl Digiturk ekibiyle çok uyumlu
çalıştık. Zorluk derecesi yüksek, izleyicisinin haklı beklentileri olan bir
yayının altından kalkmayı başardık. Stüdyodaki atmosfer olumlu ve sıcaktı,
bunun ekrana yansıdığını düşünüyorum. Bu yıl da aynı özenle çalışacağız. Çoktan
ön toplantılara başladık. Sık aralıklarla buluşup, hem Los Angeles cephesinde
olanlar hem de bizim yayın akışımız konusunda çalışıyoruz. Oscar yayınlarında
her zaman, Amerika yayınının önüne geçmeyen, İstanbul’daki stüdyodan da
samimiyetle seslenen bir yayın olmasını arzu ederim. Bu yıl da aynı
dinamiklerle davranacağız.
● Uzun yıllar boyunca bir ulusal kanalda
Oscar yayınını yaptınız. Digiturk’te yaptığınız yayın sonrası nasıl geri
dönüşler aldınız? Gelen tepkilerde ne gibi farklılıklar gözlemlediniz?Oscar yayınlarının oldukça sadık, özenli ve
bu gece konusunda uzman bir seyircisi var. Eskiden İstanbul yayının açığını
yakalamaya çalışanlar olurdu. Ama geçen yıllarla nasıl bir yayın akışı olduğunu
samimiyetle anlattık ve artık onları da zorluk derecesinin ortağı haline
getirdik sanırım. Geçen yılki Digiturk yayınında en sevindiğim şey, sosyal
medyadan yapılan anlık paylaşımlardaki üslup oldu. Açık yakalamaya çalışmaktan,
ders vermekten çok katkı sağlamaya, hatta yardımcı olmaya çalışanlar vardı. Bu
çok değerli.
Biz o anda yayındayız, Amerika yayının temposunda gözümüzden
kaçanlar ya da bizim yanlış söylediğimiz şeyler olabiliyor. Hemen mesaj geliyor
öyle anlarda; az önce adını hatırlayamadığınız oyuncu şuymuş, Yabancı sitelere
baktım şu oyuncunun yanında bu kişi varmış gibi... Harika değil mi? Sonuçta,
sabaha kadar birlikteyiz ve hep beraber gerçekleştiriyoruz bu yayını. Artık
Amerika yayınındaki aksaklıkları bütün izleyiciler biliyor. Kırmızı halı geçişi
başladığında, beklenen ünlüler dakikalarca gelmez. Aynı görüntüler tekrar
edilir. Bu sırada İstanbul stüdyosunda o tekrarları izleyiciye hissettirmemeye
çalışırız. Kırmızı halının son dakikalarında ise, birden ünlü akını başlar. Bu
sefer de görüntü atlamamaya çalışırız.
Üstelik buradaki yayını Amerika yayının
reklam aralarına göre sürelendirmemiz gerekiyor. İki-üç dakikalık bağlantılar
olabiliyor. Hatta 45 saniyeliğine bile İstanbul’a dönmemiz gerekebiliyor.
Eskiden ben bir konuğun lafını böldüğümde sinirlenen izleyiciler olabiliyordu.
Ama geçen yıllar, bu yayının dinamiklerini hepimize öğretti. Ben bu yıl da,
Digiturk izleyicisinin yayının katkı sağlayıcı birer parçası olacağına
inanıyorum.
● Bu sene programı Ceyda Düvenci ile birlikte
sunacaksınız, Mehmet Açar da değerli görüşleriyle yine yayına renk katacak.
Gelecek diğer sürpriz konuklar hakkında ipucu verebilir misiniz? Yayında size
eşlik etmesini dilediğiniz isimler kimlerdir?
Ceyda hem gerçek bir sinemasever, hem
tecrübeli bir sunucu, hem de arkadaşım. Geçen yıl bir başka arkadaşımla, Meltem
Cumbul’la da gayet rahat çalışmıştık. Bu yıl da Ceyda o bayrağı en iyi şekilde
taşıyacak, buna eminim. Gecenin moda editörü Ceylan Atınç. Ceylan hem harika
bir stil danışmanı, hem de ekran önünü gayet iyi bilen bir isim. Geçen yıl da
birlikteydik. Ceylan çok çalışkan. Şimdiden her toplantıya tablolar,
fotoğraflar, karşılaştırmalarla geliyor. Kırmızı Halı sırasında Ceyda ile
Ceylan’ın ne yapacağını çok merak ediyorum açıkçası. Bu bölümde Ceylan’ın
önemli bir konuğu var: Tuvana Büyükçınar. Gecenin kıyafetlerini, takılarını, saçlarını
ve genel olarak tarzını Ceylan ve Tuvana değerlendirecek.
Samimiyetle
söyleyeyim; yayının en zorlu dilimlerinden biridir bu. Bir anda herkes moda
uzmanı kesilebilir. Oysa stüdyodan yapılan yorumlar özneldir ve amaç
gördüklerimizin üstüne sohbet etmek, izleyiciyi bilgilendirmektir. Ben bu yıl
Ceyda’nın da katkısıyla Ceylan ve Tuvana’nın bu bölümde çok güzel sohbetler
gerçekleştireceğine inanıyorum. Ve ödül tören başladığı andan itibaren Mehmet
Açar ve Melis Behlil stüdyoda olacak. İşte bunlar zorlu dakikalar. Verilen
ödüller üstüne abartılı yorumlar yapmaya hem gerek yok, hem de zamanımız yok.
Bunu biliyoruz. Mehmet bu yayınların olmazsa olmazı, gerçek bir uzman. Melis de
akılda kalıcı ve dikkat çekici yorumlarla gelecek. Ama sizin sorduğunuz sürpriz
isimler bu isimler değil biliyorum. Kırmızı Halı yayını başlamadan, İstanbul
stüdyosundaki bölümde kimlerin bizlerle olacağını soruyorsunuz. Bu isimleri ben
değil de Digiturk cephesi açıklasa daha doğru olur. Bütün isimler hazır ve çok
heyecanlılar; şimdilik bu kadarını söyleyeyim.
● Geçen sene patlak veren, bu sene de bir
arpa boyu yol alınamayan “Beyaz Oscarlar” meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sizce de bu büyük bir sorun mu? Yapılan hamlelerle kısa vadede düzelme
sağlanabilecek mi?
Akademi’nin yapısı ile ilgili sıkıntılar
yıllardır sürüyor. Her yıl sorunların çözümlenebilmesi için yeni düzenlemelere
gidiliyor. Düşünsenize tam adı Sinema Sanatları ve
Bilimleri Akademisi'nin olan Akademi’nin üyelerinin yüzde 93'ü beyaz, yüzde
76'sı erkek ve yüzde 86'sı da 50 yaşın üzerinde. Böyle bir dağılımdan
yenilikçi, farklı listeler oluşmasını beklemek zor. Üstelik izleyici yaşının
giderek gençleştiği bir dünyada. Oscar, bir geleneği ve o yaldızlı halleri
olmasa, dünya üstündeki bazı festivallerle ya da yapısı kendisine benzeyen ödül
törenleriyle yarışmakta iyice zorlanacak. Bu yılki tartışma aslında geçen yıl
“Selma”nın yönetmeni Ava DuVernay’ın aday gösterilmemesiyle kendisini
hissettirmişti. Önemli bir tartışma olduğunu düşünüyorum. Akademi kısa vadede
bir çözüm üretmek zorunda. Şu anda alınan kararlar bir düzelme getirir mi; emin
değilim. Palyatif olmayan çözümler için daha radikal kararlar gerekiyor belki
de. Ama bu kadar büyük bir sektörün, o çözümleri de üretebilir herhalde.
Bekleyip göreceğiz.
● Oscar’ları bir kalite etiketi olarak
görüyor musunuz? Yoksa Hollywood sakinlerinin birbirlerini tebrik ettiği,
şaşaasıyla da biz sıradan insanların gönlünü eylediği bir gece olduğunu mu
düşünüyorsunuz?
Bu tanımlamanız harika: Hollywood
sakinlerinin biz sıradan izleyicilerin gönlünü eğlediği bir gece. Haklısınız,
bir yanıyla öyle. Ama şunu da unutmamak lazım. Dünyadaki film üretiminin,
özellikle de ticari sinemanın bazı dinamiklerini belirleyen bir yapıdan söz
ediyoruz. Oscar ödüllerinde gelecek yılların üretimine dair bir işaret etme,
ışık düşürme var. Gelecek üretimlerin ruhunu deşifre eden bir liste oluyor
karşımızda. Bu durumu bir kalite etiketi olarak göremeyiz ama belirleyici
olduğunu da göz ardı edemeyiz. O geceye ve dağıtılacak ödüllere sadece
Hollywood bakmıyor. Dünyanın da gözü o gece Los Angeles’ta oluyor.
Yazı devam ediyor...