Televizyonun gerçek anlamda fenomen olmuş dizilerini saymaya kalksak, bir neslin hayal dünyasını etkileyen, komplo teorilerine yatkınlığını tetikleyen The X-Files'in adını anmadan geçemeyiz. 5-9 Ekim 2015 tarihleri arasında Fransa'nın Cannes şehrinde düzenlenen en büyük içerik fuarı olarak bilinen MIPCOM'da, dünyanın her yerinden katılan televizyon içeriği üreten basın mensuplarına bir The X-Files ön gösterimi yapıldı.
Palace'nin en büyük sinema salonu (Evet, Cannes Film Festivali de aynı salonda yapılıyor) ağzına kadar doluydu. İçeri girmek için o kadar uzun bir kuyruk oluştu ki gösterim planlanandan 15 dakika geç başlamak zorunda kaldı.
FBI Ajanı gibi giyinmiş teşrifatçılar izleyicileri salona aldı. Güvenlik had safhadaydı. Kolay değil, ta Ocak ayında tüm dünyanın izleyeceği, heyecanla beklenen bir dizinin ilk bölümü salon dolusu insana önceden izletilecekti. Defalarca uyarı yapıldı. Eliniz telefonunuza gittiği anda gözünüze ışık tutarak uyaran "sert" görünümlü ajanlar eşliğinde fenomeni bekledik. Elbette öncesinde bu fenomenin yaratıcısı Chris Carter sahneye geldi ve soruları cevapladı.
Carter salondaki seyirciler tarafından dakikalarca ayakta alkışlandı! Muhteşem bir histi, şahit olmak ilginçti. Carter'in 20 dakika kadar süren soru-cevap seremonisinden sonra salon karardı ve 13 yıl sonra geri dönmeye karar veren The X-Files'in sadece 6 bölüm olarak planlanan geri dönüşünün ilk kareleri perdeden akmaya başladı. Sizler bölümü Pazartesi sabahı tüm dünya ile aynı anda, sabah 05:00'te izleyeceksiniz. Sabah uyanamam diyenler için bölümün tekrarı gece 23:30'da
FoxCrime'da olacak.
Ertesi gün de yani Salı akşamı 20:45'te iki bölüm peş peşe, kombo!
Chris Carter, Ekim ayında Cannes'da bulunduğu süre içinde önceden planlanmış röportajları kabul etti. Sıcak, güler yüzlü, kendinden çok emin ve doğal olarak çok meşgul bir adam. Cannes sürecinde Carter ile yüz yüze röportaj yapma şansını Vatan gazetesinin televizyon yazarı Oya Doğan kaptı. Az sonra okuyacağınız bu röportaj ise 11 Aralık'ta düzenlenen lansman toplantısında gerçekleşti.. Umarız sorular ve cevapları The X-Files hayranları için keyifli bir okuma olur. Öyleyse buyrun bakalım, Chris Carter bu heyecanlı dönüş hikayesi için neler söylemiş..
Serinin yaratıcısı Chris Carter, başrol oyuncularıyla birlikte
● Mulder ve Scully karakterleri 90’ların bir ürünüydü. Zaman içinde nasıl değiştiler ve
2016’ya nasıl uyarlandılar? Bence
onlar hep geçerli karakterlerdi, daha önce de şimdi de. Benim için daima modern ve güncel bir içeriğin parçasıydılar. 2002’de bu seriyi bitirdiğimizde dünya çok farklı bir noktadaydı, şu an çok farklı bir noktada,
2016’da yeniden yayınlamaya başlayacağımız zaman da bambaşka bir noktada olacak.
Bence "sorular" yeni. Ilk bölümü izlediğiniz zaman göreceksiniz, yani en son
yayınlanan The X-Files’dan biraz farklılaştırıldı ve komplo teorileri
bambaşka bir boyut aldı.
● The X-Files’ın çekimlerini yine Vancouver’da yapıyorsunuz. Bu geri dönüşte neler hissettiniz ve bu şehrin diziye sağladığı katma değerden bahseder
misiniz?
Kesinlikle mükemmel bir geri dönüştü. Bence Vancouver, The X-Files’ı çekmek için
en mükemmel yer. 90’ların başından ortalarına kadar bütün ekip oradaydık ve hayatımızın 5 yılını orada geçirdik.
İleride tekrar bir arada olmamızı sağlayacak ilişkiler geliştirdik. Örneğin görüntü yönetmeni
Joe Ransom, The X-Files’ın son iki sezonunda orada çalıştı. Prodüksiyon dizaynından sorumlu Mark Freeborn ikinci filmi yaptı ve Millennium’un üç senesini orada geçirdi.
Cast yönetmenleri Coreen Mayrs ve Heike Brandstatter gibi. Geçen zaman içinde tabii
ki o zamanki ekibin büyük çoğunluğu daha büyük işler yapmaya başladı ve kariyerlerinde çok
yükseldi ama grubu tekrar bir araya getirmek inanılmazdı. Vancouver’a
gelince, diziyi çekmek için oradan daha iyi bir şehir olabileceğini düşünemiyorum.. O kadar farklı destinasyonu
var ki, farklı atmosferleri... Bu sene daha çok yaz aylarında çekim yapmamız
da bize uzun günler ve kısa geceler vererek farklı bir ambiyans
yakalamamızı sağladı. Söylemem gerekir ki, çok güzel bir yaz oldu ve bu da çekimlerimizi
çok kolaylaştırdı. Ama o kısa gecelerde çok sıkışık ve hızlı bir şekilde gece
çekimlerini yapmamız gerekti.
● 11 Eylül’den sonra X-Files’in hikayesini günümüze
nasıl uyarlıyorsun?
Biz 2002'de son bölümümüzü yayınıladığımızda tüm dünya halkları, devletlerinden onları ve bizleri korumasını bekliyordu. Devlet bazlı komplo teorilerinin tartışıldığı bir zaman değildi
artık. Herkes dış mihraklı komplo teorileri ve terörizmle doğan kaosu düşünürken şimdi dünya ters yüz oldu ve herkes kendi devletini birincil şüpheli
olarak görüyor. Şu
anda üzerimizde ciddi bir denetim ve gözetim var. Ve şunu söylemem gerekir ki
The X Files da modern sorunlara 90 derece dönüş yaparak devletin komplo
teorilerini sorgulayan bir gidişata girdi.
● David
ve Gillian ikilisini tekrar bir arada görmek nasıldı? Özellikle 10-15 yıl
aradan sonra...
Oyuncular
ve hepimiz tabii ki yaşlandık; bilgeleştik ve her şeyden önemlisi olgunlaştık. Bu sebeple rollerde de dürüst davranarak daha olgun karakterler yarattık. Yaşlandıkça o her şeyle dalga geçen, şüpheci halimizden arınmamız lazım.
Bence hikaye tam olarak onların şu an kim olduğuyla ilgili, ve her ne kadar karşılarına çıkan
bazı şeyler yeni olsa da aynı görevin peşindeler. Bir de unutmamak lazım ki hayatta ileriye gitmeye
devam ettikçe savaşmanız gereken şey "pes etmek" kavramıdır. Bu his bölümler ilerledikçe
oldukça sesli bir şekilde belli oluyor.
● The
X-Files bir bilim-kurgu fenomeni ama aynı zamanda büyük bir aşk hikayesi. Sence
Mulder ve Scully aşk hikayesi The X-Files’ın başarısından ayrılamaz bir öge
mi?Aynı zamanda karakterlerin ilişkilerini ve özelliklerini 13 sene öncesiyle
karşılaştırırsak ne göreceğiz?
Bence
dizinin başarısı, diğer her şeyin yanında "Mulder-Scully" ilişkisini merkeze
alması. Buna bir aşk hikayesi diyorsunuz ama bana kalırsa pek çok yönden bir
platonik ilişki, ortak paylaşılan bir ilgi. Bence karakterler dünyada izleyen
herkesin fark edebileceği ve hemfikir olacağı bir şekilde birbirlerinden beslendiler. Bu ideal bir
ilişki, yin ve yang gibi. Aralarındaki kimyayı ilginç yapan da bu. Ters kutupların
birbirini çekmesi durumu ama aynı zamanda iki farklı bakış açısından tek bir
doğruya ulaşma görevi.
Şu
anki ilişkileri oldukça sağlam ve bence bunun sebebi aradan geçen zaman, değişen
davranışlar ve hayatta neyin önemli olduğuna dair değişen fikirler. Bence
ikisi, her ne kadar bir görev için tekrar buluşmuş olsalar da daha dikkatli
baktığınızda tekrar birleşmek için umutsuzca bir sebep arıyorlar. Ve bu durum, ilk
bölümde oldukça belirgin ve devam eden bölümlerde de kendini çok net gösteriyor.
● Biraz
geçmişe gidip dizinin nasıl geri geldiğini, arkasında yatan sebebi ve
içinizdeki kuşkuları anlatabilir misiniz?
Hiçbir kuşkum yoktu. Neden kuşkum
olmadığını da söyleyeyim, Fox International Channels beni aradığında oyuncuların da gayet ilgili olduklarını söyledi. Oyuncuların konuya sıcak baktığını duyduğumda doğal olarak ben de dahil olmak istedim çünkü onların pozitif olmaları ve
istekli tavırları çok önemliydi. Aslına bakarsak bu hikayeyi geri getirmek çok kolaydı, düşünüyorum da elime her gazete
aldığımda bir X-Files hikayesiyle karşılaşıyorum. O yüzden düşündüm ki, şu an
X-Files hikayelerini ister televizyonda, ister sinemada anlatmak için mükemmel
bir zaman. Bu soru bir yıl kadar önce geldiğinde düşünüyordum fakat o telefon
gelince hemen yapabileceklerimiz fikri kafamda oluşmaya başladı. O yüzden birden
fazla hikaye anlatmak, büyük tek bir hikaye anlatmaktan daha iyi olabilir diye
düşündüm.
● Kuşkusuz
televizyon dünyası yayını bıraktığınız son 13 sene içinde oldukça değişti, bu
yapmak istedikleriniz ve ne tür bir iş çıkaracağınızın üzerinde etkili oldu mu?
Şunu söylemem
gerekir ki çıkış noktamız daima harika X-Files hikayeleri anlatmaktı. Ve tabii ki de,
televizyonda çok şey değişti ve şu anda çok iyi diziler yapılıyor. Ama tüm bu
değişikliklerin yanı sıra unutmamak gerekir ki X-Files’ın kendine has bir hikaye anlatma tekniği var. Eskiden yaptığımız gibi 4 kısım yerine, 5 kısım* ile tekniği
değiştirmiş olsak da, ritim hâlâ aynı ve bence hikayelerin yoğunluğu da aynı,
korkunçluğu da, mantığı da aynı, hem de 13 sene geçmiş olmasına
ragmen.
● Daha önceki söyleşilerinizde bölümlerin birbirinden bağımsız olduğundan bahsettiniz. Bize biraz bundan bahseder
misiniz? Mesela Haftanın Canavarı formatındaki bölümlerden de bilgi
verebilirseniz harika olur..
Evet
bunlar olacak. Üçüncü
bölümü daha önce ikinci ve dördüncü sezonlar arasında bizimle olan ve
belki de dizinin en sevilen ve en komik dört bölümünde imzası olan Darin
Morgan yazdı. Bunun dışında iki tane "Haftanın Canavarı" bölümümüz olacak. Ama bu sefer canavarlar insana mümkün olduğunca benzer formatta düşünüldü... Örneğin Eugene Tooms, Peacock Ailesi ya da Flukeman bölümlerindeki gibi. Çok farklı ama hepsi puzzle’ın bir
parçası gibi.
● Bir
film yapmayı da düşünüyor musunuz yoksa The X-Files’ın TV için daha uygun bir
yapım olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Son raddede bu yalnızca beni bağlayan bir karar değil. Bu hikayenin her iki biçimiyle de aynı şekilde
ilgiliyim. Tabii eğer daha fazla TV serisi yapacaksak öncelikle reytingleri göz
önünde bulundurup iyi bir iş çıkarmamız gerekecek ve kesinlikle dünyanın başka
yerlerindeki insanlar için bir şey ifade eden bir seri çıkarmamız lazım.
Bence Ocak ayında yayına girdikten sonra ve yayın öncesi bazı gelişmeler bize
bu konuda net bir şeyler söyleyecek.
Bir
film daha yapma konusu ise, bence The X-Files içinde kesinlikle bir film daha
var hem de ilk yaptığımız gibi büyük bir hikaye anlatan bir film. Küçük bir
hikaye ile ikinci bir film yapmayı denedik ve bence insanların sinemada görmek
istediği olağanüstü bir şova benzeyen güçlü bir hikaye.
● Filmlerden bahsetmişken,
ikincisi çok başarılı olamadı. Merak ettiğim bu durumdan film yapmak konusunda
nasıl dersler çıkardığınız.
Bence ikinci filmde
bizden yapmamızı istedikleri bir nev-i insanüstü güçler gerektiren bir işti.
Bizden küçük, küçük bütçeli, genel izleyiciye hitap edebilecek ve yaz döneminde
yapılan 100-200 milyon dolar bütçeli filmlerle yarışacak bir film yapmamızı
istediler ve bence biz de arada kaybolduk. Fakat aynı zamanda bu film X-Files hayranlarıyla, bir şeyler izlemek için para ödeyen
insanlarla, direkt olarak iletişim kurdu. Onlar ilk filmdeki gibi, karakterleri
ve ilişkileri tutarlı, belli bir bakış açısı olan, enteresan fakat hayatla
bağlantılı teorilerin olduğu bir film istiyorlardı.
● Bize hikayeye eklenen yeni
karakterlerle ilgili biraz bilgi verebilir misiniz? Örneğin yeni yüzler var, Lauren Ambrose, Annet Mahendru, Robbie Amell ve Joel McHale?
Bunu bir süredir
düşünüyordum. Mulder ve Scully’nin gençliğini yansıtan karakterler eklemekti
düşüncem ve zaman geçtikçe kendilerine aynadan bakabilecek halde olacaklardı.
Enteresan bir hikaye anlatımı olabileceğini düşündüm. Robbie ve Lauren
inanılmazlar ve özellikle 5 ve 6. Bölümde onlardan müthiş bir performans göreceğiz. Annet
Mahendru bize geldi. Yani Robbie ve Lauren’i audition ile seçmiştik ama Annet
bize geldi ve bizzat tanıştık. İnanılmaz yetenekli ve işe kendini veren bir oyuncu. Bize gelip ilginç sorular soruyordu. The Americans’daki performansını
da bilen bilir, müthişti. Şimdi ilk bölümde aynı mükemmeliyeti The X-Files’a da getiriyor. Ve Joel McHale, tabii
ki... Onu Washington Correspondence sunumunda gördükten sonra oyuncu seçmelerine
davet ettim. Kesinlikle çok komik biri, ama öyle bir karakter oynuyor ki... Scully ve Mulder'e, farklı bir komplo teorisi de olabileceğini gösteren bir karakteri
oynuyor.
● Serinin yayınlanmadığı süre
boyunca dünyada olup bitenlerle ilgili hiç "evet bunun olacağını biliyordum" ya
da "dizide bu zaten oldu" dediğiniz bir şey oldu mu?
Aklıma
hemen söyleyebileceğim bir şey gelmiyor. Ama bilimsel olarak bakarsak aslında klonları konu almıştık. Ayrıca
farazi de olsa devletin her hareketimizi izlemeye alması da dizide biraz işleniyordu. Bence The X-Files’ın ruhu hiç olmadığı kadar canlı bu dönemde.
● Diziyi fenomen
yapan şey nedir sizce?
Bence işin sırrı
enteresan ve farklı hikayeler anlatıyor olmamız. Serinin
sıra dışı ve istisnai bir yönü var ve biz bunu bu hikayenin yolculuğu boyunca keşfettik. Bizim hikayemiz bazen komedi ağırlıklı, bazen yoğun, bazen de korkutucu. Hep alakalı, hep
eğitici. En temel amacımız bilimin bu şovda en doğruya yakın şekilde
yansıtılması. Benim için en gurur verici şey insanların bana gelip, "The X-Files
sayesinde bilim adamı ya da FBI ajanı oldum, olmak istiyorum" demesi. İnsanlar bu seriyi bir ilham kaynağı olarak görüyor, eğlenceden çok. Mulder ve Scully
açısından baktığımızda ise 23 yıldır hala bilinen ve insanların empati kurabileceği karakterlerle
karşı karşıyayız.
● Seriye ilk başladığınızda
bilimsel kanıtlara ve buluşlara mümkün olduğunca yakın olduğunuzu biliyorduk,
aradan yıllar geçti ve bilim ve kullanılan teknikler çok gelişti, hikaye de
bıraktığınız yerden devam edecek mi?
Evet, hikaye kaldığı
yerden devam ediyor ve aradaki yılları es geçmiyoruz. Karakterler 23 yıl daha
yaşlı ancak itiraf etmeliyim ki David ve Gillian bir gram yaşlanmamışlar ve ekranda
çok iyi duruyorlar. Dolayısıyla iki yaşlanmış karakterden çok iki güzel olgunlaşmış
karakter göreceğiz. Evet
haklısın bilimde çok ilerleme oldu. Kesinkle ilk ve son bölümde teknoloji ve
bilimi en son noktasına kadar kullanıyoruz ve bilim kurgunun uçlarındayız. Ama
Scully’nin son bölümde üzerine çalıştığı bilimsel olaylar kesinlikle en çok
bilimle ilintili bölüm olabilir.
● Sizce teknoloji insanların
uzaylılar konusundaki inançlarını değiştirdi mi ve sizin uzaylılar konusunda
fikriniz nedir?
Komik bir durum,
aslında. Mesela şu an "uzaylı ve UFO gördüm" şeklinde yapılan ihbarların sayısı internetin
hayatımıza girmesiyle azaldı. Çünkü şimdi bu durumları fotoğraflayan insanlara
ve görüntülere doğrudan internetten ulaşılabiliyor. İhbar etmiyor, yayınlıyorlar. Bu yüzden bence hala güncel bir
konu. Bu konularda bazı toplantı ve konuşmalara da katıldım ve birçok insan hâlâ bu olayın
peşinde. Hala uzaylıların varlığına inanıyor ve gerçeğin orada bir yerde
olabileceğini düşünüyorlar. Ben ise hala bir şüpheciyim, bu konuda Scully gibi düşünüyorum. Birinin bana kanıtlamasını
bekliyorum. Ama aynı zamanda da Mulder gibiyim, inanmak istiyorum.
* Chris burada "act" kelimesini kullandı. Act, en kolay haliyle örneğin 50 dakikalık bir bölümde, "iki reklam arasında" kalan "kısım" olarak izah edilebilir.