Biraz da Levent Sülün’ün performansından bahsedelim. Daha önce bazı kanallarda kısaca ibretlik hikayeler dediğimiz televizyon filmlerinde bu tarz performanslarını biliyordum ama John Smith’in üstüne böylesi bir performans gelince gerçekten bayıldım. Bakışları, mimikleri, vücut diliyle muhteşemdi. Bana da bol bol kahkaha attırdı. Helal olsun.
Sabri Ağa nihayet çıktı ama çıkar çıkmaz da çöktüler. Mervan Ağa araya girmese kafasına da sıkarlardı ya o kurtardı. Ariel, "Ya malın ya canın” dedikten sonra yeni sevkiyatı tekrar ona emanet etti ya, yıkıldım diyebilirim. Evet yıkıldım. Ariel bu değil. Böyle olmamalı. Önce 20 bin verdiğin adama suikast yaptırmaya kalk. Sonra önceden denenmiş adamı tekrar dene... Ferdinand’cığım bence sen Ariel’i şöyle 2-3 hafta bir memleketine yolla kendine gelsin. Zira Einstein der ki, “Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar ummak aptallığın kanıtıdır.”
Kenan nihayet abisine neler olduğunu öğrendi. Aslında biz de bir şeyler öğrendik. Yusuf’u Öktem Hoca’nın yetiştirdiğini öğrenmiştik zaten ama sanırım tüm o karete kid yeteneklerini de Öktem hoca sayesinde edindi. Aslında bu bana mantıksız geliyor. Yusuf iyi bir sokak dövüşçüsünden çok daha öte bir adam. E kimse “evladım sen bunları nerden öğrendin” diye sormuyor mu? Bugüne kadar sorgulamamalarını bu eğitimden haberdar olmalarına bağlamıştım ama anlaşılan Vadi o yoldan gitmeyecek.
-: Vallahi Mülkiye'de bile bu kadar çok kitap defter işine bulaşmadım Cahit..
Polat ardı ardına Gölge’ye karşı başarılar kazanıyor ama bu konuda epey zorlandığı da bir gerçek. Yelek meselesini çözene kadar çatladı adam. Çözdüğü anda Cahit’e bence bu yüzden bağırdı. Zira bu aralar kimsenin merkür retrosundan şikayet ettiğini duymadım. Tabii soluğu kolayca malum terzinin yanında aldılar. Polat ona da bağırdı ama buna takılmayalım.
Esas takıldığım ve hoşlanmadığım şey ceketin yakasını gelişi güzel kesmesiydi. Ne yalan söyleyeyim bir anlıkta olsa, girdiği mekanda mutlaka bir şeylere zarar veren üçüncü sınıf haraççı mafya babaları gözümde canlandı. Polat eskiden de mekanlara girerdi ama hiçbir zaman gereksiz zarar vermezdi. Adam onu ne uğraşlarla dikiyor yahu yazık. Onlar hep emek…
-: Bundan sonra Gölge'ye o kadar şık takım dikmek yok! Bu ülkede modayı ben belirlerim.
Tam bu noktada kameradan Gölge’nin Polat’ı izleyişini gördük ki zaten terzinin samimi olmadığını biliyorduk. Gölge, “İşte şimdi elime düştün” dedi ama bu avantajını nasıl kullanacağını hiç kestiremedim. O da geçmişte kalan 384587 kişi gibi pusuya düşürerek halledebileceğini sanıyorsa şimdiden geçmiş olsun diyeyim. Fakat farklı bir şey düşünüyorsa heyecanla izlerim. Bu sahnelerde etkileyici olan Polat’ı tuzağına düşürmesinden ziyade yelek konusundan işin kendisine dayanacağını tahmin edip önlemini almasıydı. Gölge, namının hakkını verdi. Arkasından izlerini nasıl ustalıkla kapattığını bize gösterdi. Ona da helal olsun.
Bölüm sonunda bir sürpriz olacağı ilan ediliyordu. Fakat konunun nerden nereye bağlanacağı hakkında zarf gelene kadar net bir fikrim yoktu. Yusuf zarfı açtı, gaza geldi ve soluğu otelde aldı. Halbuki Kenan aynı bilgilerle oteli kendi ayağına getirtti. Yusuf için bu da eksi bir puan olarak haneye yazıldı. Elindeki çekice yeterince alışırsan herkesi çivi olarak görürmüşsün. Yusuf da yumruklarına fazlaca alışmış. Halbuki gücünü zekadan almayan yumruk anca kum torbası döver.
-: Alo? Salim abi? Ya hiç şirkete gidesim yok ocakbaşına kaçalım mı?
Kenan’dan telefon geldikten sonra Yusuf’un hareketlerine tek bir mantıklı açıklama getirebilmem mümkün değil. Ulaşmak istediğin kadını kardeşin kafese sokuyor ve sen arabada oturmuş Azra’yı arıyorsun. Hadi tamam aradın geçti gitti diyelim. Ne diye hastaneye gidiyorsun? Şirketin yakınlarına gitmen gerekmiyor mu? Kenan adamları sonsuza dek orada mı tutacak?
Hastaneye gitmek gibi anlamsız bir hareketi neden yaptığını sonradan anladık. Meğer Yusuf, Asya’nın annesi olduğunu orada öğrenecekmiş. Öncelikle şunu söyleyeyim ki Vadi’de bir noktaya getirilmek istenen konunun bu kadar kötü örüldüğünü uzun zamandır görmemiştim. Yine de buna nazar diyeceğim. Kaç haftadır iyi gidiyordu bu da nazarı olsun. Fakat sürpriz de pek sürpriz olmadı. En azından benim için olmadı zira bu konuyu biz zaten yorumlarda tartışmış yaş hesabı da yapmıştık. Yaşlar tutmadığı için pek imkan vermiyordum ama yine de olan oldu. Artık hikayeyi böyle kabul edeceğiz. O değil de ister misiniz ilerde Polat da Yusuf’a üvey baba olsun? Konu gerçekten ilginç noktalara varacak. Haydi hayırlısı…
Kurtlar Vadisi Pusu seyircisi beni hep hatırlayacak değil mi?..
Tabii ki unutmadım… Süha Baba’dan gelen ölüm haberi bir Vadi sever olarak beni de çok üzdü. Bölüm boyunca izlerken çok değişik duygulara kapıldım ki yakınlarını düşünemiyorum bile. Allah gani gani rahmet eylesin. Her ölüm zamansız, her ölüm acıdır. Allah yakınlarına ve ekibe sabır versin. Yine de Rahmetli’nin ardından takılmadan edemeyeceğim. Süha Baba iki çay verdin gençlerin eline kitapları tutuşturdun ama bizim insanımız okumaktan çok dinlemeyi sever. Ben sana diyeyim bir dahaki sefere onlar çaylarını kahvede içer :)
Kurtlar Vadisi Pusu 273. Bölüm'ün sonuna geldik. Siyasi mesajlar açısından geçmiş bölümlere göre zengin, karakterleri daha iyi tanımamız açısından doyurucu ama aksiyon ve tempo açısından pek de parlak olmayan bir bölümdü. E arada bi olacak öyle… Şimdi önümüzde bir aile krizi ve yeni bir pusu var. Pusu neyse de aile krizi hayli ilgimi çekiyor. Bekleyip göreceğiz.
Haftaya görüşürüz.