Gel gör ki bizim Defne, bir parça
şanssız şu son günlerde. Ömer her söylediğine hesap sormadan "peki" deyip, tatlı
esintilerle dolu harika bir ilkbahar güneşi tablosu çizse de, ne yazık ki kara
bulutlar birkaç atmosfer üstlerinde kol geziyor. Ufacık bir nem farkı her şeyi
mahvedecek, hissediyorsunuz ama engel olamıyorsunuz işte. Aynı Sinan’ın Ömer’e,
Defne’nin zam istediğini söylemesine engel olamadığımız gibi. Ömer o ilk an ne
düşündü bir türlü anlayamamıştım. Yanlış bir şey düşünmesinden deli gibi korktum,
Defne’nin kendisine yapıştırmaya korktuğu para avcısı sıfatını yakıştıracak
falan sandım ama asansörde öyle tatlı tatlı Defne’yi sorgulayınca kendime
kızdım. Ömer İplikçi öyle bir insan mı yani Aslıhan, sen de hayret bir şeysin!
Şimdi size bir itirafta bulunacağım.
Ben galiba ilk bölümlerdeki Sinan’ı çok özlemişim, seviyormuşum ben onun o
halini. Şirkete böyle neşeli neşeli, gülerek girdiğinde gözüm gönlüm açıldı
istemsizce. Onun o kasvetli, umutsuz âşık halleri beni boğmuş da farkına
varamamışım. Neyse yine de yaptıklarını unutmadım! Zaten seni küçükken çok
sevmişler Sinan, bize bir şey kalmamış. Değil mi Korişim?
Ay Koraaay, valla hayatımda
Burhan Altıntop’tan sonra gördüğüm en değişik insansın. Gülmeye başlamam için
seni görmem yetiyor da artıyor. Bir de konuşmaya başlayınca zaten bütün ağ
bağlantımı koparıyorsun. O mantıyı aç da azıcık bize yolla, uzun zamandır
yemedik. Şöyle güzelce sarımsaklı yoğurda bulayıp efendime söyleyeyim yağlayıp
mağlayıp mis gibi yiyelim de midemiz bayram etsin dimi kız! Sen şimdi gittin
Ömer’e Defne’nin para istediğini falan söyledin, iyi mi ettin kötü mü ettin biz
anlayamadık. Amaaan çok da önemli sanki kötülük gelecekse senden gelsin be! Dizimizin
gülü, sen çok yaşa e mi?
E-fendiiiim, gelelim fasulyenin
faydalarına…
Malumunuz elimizde 1 adet safi
kötümüz Deniz Tranba var. Yasemin’in dediği gibi cidden ruh hastası bu adam bence
de. Bir saniye boş durmuyor. Kötülük yemek içmek gibi bir şey olmuş bu
beyefendi için sanki. Adeta her yeni güne yapacağı bütün iğrençliklerin kotasını
doldurmak için uyanıyor gibi. Baktı Ömer hala sıcak kumlardan serin sulara
atlıyor, kışın esamesi okunmamış daha o sularda, girebileceği her çatlaktan
içeri sızmaya çalışan Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası gibi kuşattı gene
Passionisimizi. Kendisine de harika bir piyon seçti yalan yok.
Derya tepeden
tırnağa tam bir Türk kızı dramı. “Belki ben başkayım?” nedir ya, he başkasın sen.
Hep öyle değil midir zaten? Biz hep başkayızdır. Hayır, bir de gittin her şeyi
bir güzel dökülüverdin, ser verip sır vermeyen halin buysa yandık biz desene…
Valla doyamadık biz bu erkeklere kanmaya, her hareketlerine abuk subuk anlamlar
yükleyip kendi kendimize gelin güvey olmaya. Herkesi Ömer İplikçi sanma
sendromuna kapıldık milletçe. Güzel seven bir o vardı elimizde onu da Defne’ye
kaptırdık. Kız kapan sen ol yeter ki, al senin olsun Ömer. Olsun da, evinin
direği çocuklarının babası olsun. Ay haydi inşallah!