Çoğu kadın âşık olduğu
adamdan evlat sahibi olmayı arzu eder. Ondan gelecek genlerin, kendi genleriyle
karışmasını ve bu karışımdan dünya harikası bir meyve oluşmasını diler. Nitekim
Gülru da içinden bu duyguları geçirmiştir. Hem kim istemez ki aşk meyvesini?
Ama atladıkları şey; onların hiçbir zaman normal bir ilişkiye sahip
olamamasıydı. Hayat, her insana gösterdiği zorlu sınavlarını Ömer ile Gülru’ya
da gösterdi. Kavuştuklarına, bir olduklarına alışamadan ilişkileri ellerinden
kayıp gitti.
Iıığğğğ... Ömer! Bunun doğumu da var.
Salih Efendi’nin ölümünü biz
izleyiciler olarak hafife almışız. Gülfem ile Cahide Hanım’a karşı intikam
savaşı diye biliyorduk. Yanılmışız. Aslında Güllerin
Savaşı’nın derinden sarsacak tek dönüm noktası Salih Efendi’nin ölümü
olmuş. Gülru intikam yemini ederken sevdiği adamı kaybetmeyi göze almıştı.
Kaldı ki kaybetti de. Evet, Ömer’in de dediği gibi bu süreçte çok şey yaşandı. Her
ne yaşandıysa yaşansın, bir daha söylüyorum, Gülru bir kadın olarak Ömer tarafın
öyle yüzüstü bırakılmayı hak etmiyordu.
Jr. Salih Sipahioğlu
Başta da dediğim üzere kim
istemez bebeğinin aşk meyvesi olmasını? Bebek Hekimoğlu – Sipahi (ne olduğuna
karar veremedim), annesinin gözünde hiçbir zaman intikam bebeği olarak
görülmeyecek. Çünkü Gülru bebeğinin bu gerçeği öğrenmesini ömrü elverdiği
sürece izin vermez. Ömer’e gelince ise daha bebeğinin varlığını annesinin ölümü
ile öğrenen biri olarak Gülru’ya rahat vermiyor. Bebeğinin ultrasondaki kalp
atışlarını duyduktan sonra da babalık haklarından vazgeçeceğini hiç sanmıyorum.
Ömer, Gülru’nun hayâlini alırken; Gülru, Ömer’in gerçeğini çalabilecek mi?