Bana ne ya… Ben de Ömer İplikçi istiyorum!
Evet, şu cümle benim 20 bölümlük Kiralık Aşk izleyicisi
ve naçizane yorumlayıcısı olmamın özetidir arkadaşlar. Kendime daha fazla engel
olamadım. ‘’Üzgünüm.’’ demek isterdim ama değilim. Meriç Acemi Ömer gibi bir
karakteri yazarken bizi hiç düşünmüyor madem, ben de aşkımı ve gerçek hislerimi
ilan etmemek için kendimi bu kadar tutabildim. Mutlu musunuz Meriç Hanım? Ömer
ile arşa diktiniz çıtayı, anneciğim daha kızı evlensin diye beklesin dursun.
Neyse ben de evlenmeyi düşünmüyordum zaten…
Gelelim bu hafta Kiralık Aşk’ta neler olmuşa. Geçen
haftaki yazımda, ‘’Doktor bu ne?’’ diyerekten inceden bir sitemde bulunmuştum
Kiralık Aşk’ın gidişatına dair. Boş bir word dokümanına yazdığım şikâyetlerin
bir hafta içinde tersine döneceğini bilseydim, başka şeylerde dilerdim hayatıma
dair. Şaka bir yana, geçen hafta diziyi izlerken ne kadar sıkıldıysam bu hafta
da aksine yüzümden gülümseme eksik olmadı.
Ömer bana aşık, BANA!
Defne’nin bu aşağılık kompleksini ne yapacağız biz? Böyle
ifade edince kötü gibi duruyor ama kendine olan güvensizliği, hepsini geçtim
Ömer’e olan güvensizliği can sıkıcı bir boyuta geldi. Tamam, statü olarak çok
farklılar, klişe olacak ama ayrı dünyaların insanları, ona da okey ama tüm
bunların yanında Defne çok büyük bir gerçeği göz ardı ediyor ki; insan izlerken
hayret ediyor. Ömer’in aşkı en başından beri bakışlarından, davranışlarından,
ona karşı kullandığı ses tonundan bile belliyken Defne’nin sürekli bunu
unutması ya da önemsizleştirmesi, bir beni deli etmiyor değil mi? Kendine
güveni geçtim, bari adamın aşkına güven Defne. Şirketteki çoğu kişi görmüyor
olabilir ama adam “Sana aşığım!” diye bağırıyor resmen. Hoş, şirketteki bir
sürü adam nasıl anlamadı Ömer ve Defne ilişkisini ben onu da çözemedim ama bu
da başka bir soru tabii.
Neyse ki Defne yaptığı hatadan çok çabuk geri döndü de
olay büyümedi.