Lakin daha mühimi, Sema’nın hastalığı. Önce ilaçları (ne ilacı acaba?) Ümran Hanım’a hatırlatmasıyla sonra doktorla telefonda konuşmasıyla yine kafaları karıştırıp üzdü. Geçen hafta doktor sık sık kontrole gelin demişti. Bu hafta Sema’ya bir hafta sonrasına randevu verdiğini anlıyoruz. Ama Sema arabada sonuçlarına bakıp kendi kendine gülümsüyordu? Yoksa doktorla anlaştığını bile mi unuttu? Anlamadım ki hafızası kısa süreli mi gidiyor yoksa birtakım şeyleri tamamen mi siliyor? Tamam çok soru sordum. Acıların kadını Sema işte, n'aparsın.

Musa Uzunlar oley
Acı dedim de, arkadaş ne ağlandı bea. Çok uzun ağlamalı sahne sevmiyorum ben, içim bayılıyor. Bahri’nin Despina’nın gözü önünde acısını sonuna kadar yaşayıp tekrar kadının gözüne girmesinden ziyade eski koltuğuyla bakışmasına takıldım ben, geri dönüşünün sinyali gibiydi. Ay hadi inşallah. Sadreddin’in kardeşiyle ilgili pişmanlıklarını herkesin içinde ortaya dökmesi de pek dokunaklıydı. Sadreddin de Begüm gibi yaralı. Ben güzel bir çift olacakları konusunda ısrarcıyım. Yok artık deme. Öyle tesadüfler oluyor ki Taşkafa bile Ümran’a menemen yapacak hale geliyor. Bir Songül’den kurtulmaya bakar o iş. ^.^ Peki Songül’ün kahvaltıda bile baloya gider gibi giyinmesi nedir? Bitti mi lan senin lohusalığın? Kapı dibinde kulak misafiri olmaların sonuncusunu da Ümran Hanım’la yaşadık çok şükür. Garibim yalan da söyleyemiyor. Songül cadısı yemese bari kadını.

Miroğlu'nun tertip Gollum Ufuk
Ufuk’u yakalayıp ellerinden kaçırmaları, sonrasında adamın Ayşegül’ü rehin alması filan tam fiyasko, hiç girmeyecem oralara. O yüzden dedim ya Kurtlar Vadisi mi Arka Sokaklar mı belli değil diye. Zaten hiçbirimiz Ayşegül’e bir şey olacağını düşünmüyoruzdur sanıyorum.

Unutulanlar, unutanları asla unutmazlar. Canısı Tolstoy
Bölümden diğer akılda kalanlar “Dedem içek mi?” (mercimek çorbası), “Varsa bir duble Neşet Ertaş’ını alırım.”, (Behzat Ç.?) “Operasyon hakkında konuşmayın!” X2 (Fight Club göndermesi mi dediniz?), yanmış hali de olsa Zafer Biryol ve bir haftada kış gelmesi ^.^

Winter has come.
Son olarak sahne geçişleri biraz özensizleşti mi sanki? Mezarlıkta ağlama moduna girmişken bir anda Ufuk’un “Öttün mü?” diyen sesini duyunca bi tuhaf oluyor insan.
Zor şartlar altında hazırladığım bu yazının eksikleri için kusura bakma artık, bir dahaki yorumda görüşmek dileğiyle, esen kal sevgili Poyraz Karayelci.