Günümüz insanının karşılaştığı sorunlar dile getirildiğinde boşanma, sorunlu evlilik, “eşsizlik” gibi kavramların öne çıkmasının bir sebebi var: Sevgisizlik. Leviafan (Leviathan) filmiyle adını hafızalara kazıyan yönetmen Andrey Zvyagintsev’in yeni filmi Nelyubov (Loveless) yani Türkçesiyle Sevgisiz filmi bizlere aşina olduğumuz bir hikayeyi, kaybolan oğullarını arayan bir çifti anlatıyor. Ancak yönetmen Zvyagintsev bu sıradan hikayeyi modern toplumun en büyük sorununu mesele edindiği bir sorgusal sürece dönüştürerek “sevgisizlik” kavramını tartışmaya açıyor.
Filmde boşanma arifesindeki bir kadın ve bir erkeğin evine
konuk oluyoruz. Boris (Aleksey Rozin)
karısı Zhenya’dan ( Maryana Spivak)
Zhenya da Boris’ten bıkmış usanmış artık. Evliliklerinin sonuna gelmişler,
ikisi de ayrı hayatlar yaşıyorlar ancak henüz boşanamıyorlar. Nedeni ise evdeki
istenmeyen misafir, oğulları Alyosha (Matvey
Novikov). Boris ve Zhenya her zamanki gibi hararetli bir tartışmanın
içindeyken Alyosha onların kavgasına kulak misafiri oluyor, evden kaçıyor ve
ortadan kayboluyor. Boris ve Zhenya da oğullarını bulmak için birlikte hareket
etmek durumunda kalıyor.
Konusu itibariyle her ne kadar sıradan bir polisiye gibi
görünse de Nelyubov filmi kalıpların
dışında bir hikaye ile çıkıyor izleyicinin karşısına. Her ne kadar Rusya’daki
bürokratik süreci eleştirse, modern toplumlarda sivil toplum örgütlerinin
üstlendiği rolün önemini ve devletin yapması gerekeni çok daha profesyonel ve
etkin bir şekilde yapabildiklerini gösterse de filmin özü adından da
anlaşıldığı üzere sevgisizlik. Ancak sevgisizliğe geçmeden önce bu boşamaların,
anlaşmazlıkların, dışarıdan mutlu görünen ancak aslında sorunlarla dolu
evliliklerin anlatıldığı hikâyeleri, romanları, filmleri, yaşanmışlıkları
gözden geçirmesi gerek belki de. Zira çoğunun ortak noktası aynı, günümüz
endüstriyel kuruluşlarının yönettiği, yönlendirdiği hayatları yaşıyor olmaları.
Beceri toplumunun (skill society) insanı sürekli yenilenmeye, kendini yeniliklere
adapte etmeye zorlaması.
İşlerin, kuruma bağlılığının sanayi toplumlarının
aksine kısa vadeli oluşu, geleceklerine dair güvencenin verilmemesinden dolayı
sadakat ve aidiyet hissinin oluşmaması, iş hayatındaki sadakat yoksunluğunun
özel hayata aksetmesi. Kolay vazgeçebilen, sadakat duygusunu yitirmiş olan
insanın özel hayatında ilişkisi için mücadele etmek yerine aynı yeni bir iş
arıyor gibi sorun gördüğü yerde çözmek, savaşmak yerine yeniye yönelmesi. Sevgisizlik
de bütün bu zoru görünce kaçma hali ve daha az uğraştıran, beklentisi olmayanın
“iyi” olarak nitelendirilmesi ile ilişkili.

Son filmi Leviafan ile
iktidar mekanizmalarının insanı nasıl tükettiğini, nasıl kendi istediği amaca
doğru sürüklediğini hem toplumsal alan hem de ev içi düzen üzerinden irdeleyen Andrey Zvyagintsev, Nelyubov ile de –Leviafan ile birlikte
düşünüldüğünde– sınıfsal farklılıkların
iktidar mekanizmalarınca nasıl yönetildiğini gözler önüne seriyor.
Sevgisizliğin günümüz endüstri kuruluşlarının insan üzerindeki dayatmalarından kaynaklandığını
gerçeğini sürükleyici bir hikayenin içine yerleştirerek aktarıyor. Gözle
görünmeyen ancak günümüzün en önemli sorunları arasında üst sıralarında yer
alan “sevgisizlik” kavramını bu denli yalın bir dille ortaya koyuşuyla yılın en
değerli yapımları arasında kendine bir yer edinmeyi başarıyor. Yabancı Dilde En
İyi Film Oscar’ını alması dileğiyle…