Bu sezon kara listemi güncelledim. Takdir edersiniz geçen sezondan ne Kurdoğlu ne Titus ne de Üstad kaldı.. Onlar zaten bu sezondakilerin yanında kara listeye değil olsa olsa sütlü kahve tonlarında bir listeye yaraşırlardı. Bu sezon liste uzun, çekişme çetin. Kendi içlerinde yarıştırıyorum kötüleri. Noyan liste başı. Kocabaş ve Tangut ikincilik için yarışıyorlar. Aytolun üç numarada çok şık duruyor. Tuğtekin ise dördüncülüğü, bu hafta obayı duman eden Hamza’ya bıraktı. Bir de listeye almaya kıyamadığım, bir türlü gerçeği göremeyen Korkut Bey ve sevdasından ne yaptığını bilmeyen Gökçe var. Tuğtekin, Korkut Bey ve Gökçe vakti geldiğinde Selcan ve El aziz gibi hakikati keşfedip yaptıklarından büyük pişmanlık duyacaklardır diye tahmin ediyorum.

Aynada kendini görmelisin!

Gökçe son üç bölümdür kapı dinlemeyi âdet edindi. Hep bir çadırın önünde yakalıyoruz kendisini. Selcan Hatun’daki pozitif değişiklikten ne kadar memnunsam Gökçe’nin kalbini esir alan hırs ve kinden dolayı o kadar üzgünüm. Bakın aslında burada neyi görüyoruz? Bir insanı iyi ya da kötü diye sonsuza kadar yaftalayamayacağımızı.. İnsanoğlunun kalbi salt kötülük ya da iyilikten ibaret değil işte. Kalp iyiliği de, kötülüğü de içinde barındırıyor. Akıl kalbe hükmedip isterse kötülüğü, isterse iyiliği seçiyor. Geçen sezon iyiliği, asilliğiyle gönüllere taht kuran Gökçe bu sezon Halime’yi kafasına takmış, kalbinde kullanmayıp bir köşeye attığı ne kadar kötü duygu varsa hepsini aktif hale getirmiş.

Her köşede birine ayar veriyor. Halime’ye hakaretler, Hayme Ana’ya akıl vermeler, Tuğtekin’e öğütler (!), Selcan’a lânetler.. Hele dün Halime için sarf ettiği “Ertuğrul’a yol gösterecek kadar güçlü bir kadın değil, Bey karısına yakışmayan bir kadın” sözleri nefretinin boyunu da haddi de aştığının en bariz alâmetiydi. Oysa Halime Hatun gerektiği yerde susmayı, yeri geldiğinde sesini yükseltmeyi bilen, yeryüzünde bir başına kalsa yine de kimseye boyun eğmeyecek bir kadın resmi çiziyor bize. Ertuğrul Bey’e bırakın yol göstermeyi çıktığı kutlu yolda hakkıyla yoldaşlık yapıyor. “Yoldaş olak, düşek yola” der bir Kerkük türküsü’nde.. Halime Sultan ve Ertuğrul Bey’e her baktığımda aklıma o geliyor. Bu sevdanın bir türküsü olsaymış o olurmuş gibi hissediyorum.

Yürek yemiş Hamza

Makamlar ve vazifeler, kendilerini hak etmeyen insanlara teslim edildiğinde netice kaçınılmaz ihanet oluyor. Bakınız Hamza Alp. Alçak bir iftiraya uğradı diye kendisine yanıp dururken şimdi “iyi ki..” diye iç geçiriyoruz bakıp bakıp. Son sahnede Ertuğrul Bey’i esir alıp “Obanın yeni beyi benim” dedi ya.. Refleks olarak bir gülme geldi bana. “Gel dedim bir sen eksiksin”. Öyle değil mi ama? Korkut Bey, Dodurga’nın Beyi ama Kayılar’a kol kanat geriyor diye Kayı Beyi imiş gibi bir hava.. Hayme Ana zaten prensipte Kayılar’ın başında. Tuğtekin desen iki obaya birden Bey olma arzusunda. Gündoğdu’nun da içinde uyuyan eski bir arzu. Süleyman Şah kalbimizde yaşayan beyimiz. Ertuğrul Bey o makamı lâyıkıyla dolduracak yegâne isim. Noyan’ın Kayı için planları zaten mâlum.. Hülâsa herkesin Kayı üzerinde bir hayâli ve hüküm sürme arzusu var. Ne kadar da Türkiye değil mi? Şâirin dediği gibi “göklerden gelen bir karar vardır” fakat. Ve bu karara îtikâdımız noksansızdır.

Bu hafta yine fragmana yakalandım ve gözlerim kocaman açıldı. O Tuğtekin Kayı sancağını mı indirdi? Haftaya diziyi izlerken yanımda dil altı bulunduracağım. Bunca yangın yerinin, cehennemin ardından Kayılar hakikaten küllerinden doğacak. Evet biraz gecikti ama dönüp dolaşıp “bir haftada 120 DAKİKALIK” bölüm yetiştirildiği gerçeğinin önünde diz çöküyorum. Dillendirdiğimiz bazı hataların ya da eksiklerin de tamamen bundan kaynaklandığı fikrindeyim.

İbn-i Arabî’nin Ertuğrul’a “haydi uyan” deyişi boşa değildir. Bunca bekleyişin ardı elbette güneşli bir sabah olacaktır. Bunu tarih de böyle yazmıyor mu?

*Dinlediğim güzel bir müzikten, okuduğum bir kitaptan ya da şiirden alıntılar yapmayı seviyorum. Bu hafta başlık için seçtiğim cümle geçtiğimiz günlerde okuduğum bir kitaptan; yazar Harun Bora Tunç’un Kara Kama Günlükleri adlı eserinden alıntıdır. İki kapak arasına rüyânın da, gerçeğin de sığdırıldığı; okuyana dönüşü açık bir yolculuk vaad eden bir fantastik roman Kara Kama Günlükleri. Okumanızı tavsiye ederim.

Hayrânım sana, tavrına, sakince karşımda durup meydan okuyan o tavrına..

Ertuğrul ve Halime Sultan sevdâsının bir türküsü olsaydı bu olurdu demiştim. Nermine Memmedova ve Sinan Seid’in muhteşem yorumuyla Evlerinin Önü Yonca türküsünü de buraya bırakayım. Bana yazarken ilham verdi, size de okurken yoldaşlık eder belki..

Emek veren herkesin eline sağlık.
Haftaya görüşmek dileğiyle.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER