Apolas Lermi’nin "Mektup" şarkısı bu sözle başlar. Bu aralar
dizilerde bol bol dinlediğimiz bu güzel şarkının en çok bu cümlesi etkiler
beni. Dizinin adı Kırgın Çiçekler; dizide çalınan şarkı da Mektup olunca başka
bir başlık yazmak istemedim açıkçası. Gelelim bölüme ve bölümle başlığı nasıl
bağdaştırdığıma. Yakın zamanda diziye bir baba karakteri eklenecek. Senaristler
sürekli anneleri kötülememizden sıkıldı sanırım. Diziye giren her yeni karakter
bizi biraz daha şaşırttığı içinde Songül’ün babası nasıl biri merak ediyorum.
Bakalım Sadullah Bey nasıl bir çiçek olarak girecek diziye? Banu Hanım’da ki
gibi ters köşe mi yapacaklar (malum başta iyi olduğunu düşünmüştük) yoksa Emine
Hanım'ın geldiğinde olduğu gibi “Aaa iyiymiş mi diyeceğiz? “

Oğlum bak git!
Songül ve Güney sahnelerini bu bölüm izlemekte zorlandım
ben. Tamam, seveni çok ama kişilik olarak cıvık hareketlerden hoşlanmadığımdan
olsa gerek tiyatro sahnesi çok abartı geldi bana. Hele ki orada bir hoca var.
Merak ediyorum hocayı salak yerine koymak niye? Yani şimdi öğretmenleri anlamadı
mı bunların birbirine yazdığını. Belki de anlamıştır dediğim gibi sahneyi
izlemedim. Okul dediğin yerin bir ciddiyeti olmalı. Hadi o matematik dersine
neyse dedim ama şunu da biliyoruz ki okullar böyle rahat yerler değil. Gerçeğe
daha yakın olmalı diye düşünüyorum. Mesela daha önce güven çalışması
yaptıklarında rahatsız olmadım. Halbuki o sahnede birbirlerine güvenip
güvenmediklerini göstermek için yazılmıştı. Belki oyunu oynasalar rahatsız
olmazdım bilemiyorum. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Saçlar neyse de gözlükler olmamış tatlım bizımla diılsınnn...
Cafe’de ki sahneler ise tek kelimeyle efsaneydi. Şimdi
diyeceksiniz ki hani sen sevmiyordun cıvık hareketleri? Evet, sevmiyorum ama
herkesin içinde rezil olmak pahasına yapılanları sevmiyorum. Ayrıca cafedeki
sahne bana kalırsa daha komikti. Songül’ün o Hedoş’un deyimiyle yavru fok gibi
olan bakışları mesela. Düşündükçe kahkahalarıma engel olamıyorum. Şunu da
tekrar belirtmekte fayda var bir kız isteyince baya çekilmez olabiliyor canlar.
Neydi o tripler öyle. Güney bir daha Songül'e değiş demez sanırım. Sahne eğlenceli
olmasına eğlenceliydi. Karakterler sahnenin hakkını vermişlerdi. Ancak ben
Songül’ün saçlarını kıvırcık yaptığı, Güney'e içini döktüğü kısımları daha çok
sevdim. Haftalar önce Güney'e güvenip kendini arkaya bırakamayan (güvenmekle
ilgili oyundan bahsediyorum) Songül kızlara bile anlatmadığı babasını Güney'e anlattı. Güven sorunu aşılmış oldu. Bence siz değişmeyin. Kendi usulünüzce ama
emin adımlarla devam edin. Bir de mümkünse yaşınıza uygun aşklar yaşayın da biz
de ekran başında delirmeyelim.