Benim favori çiftim ise Gökhan ve Cemre. Gökhan’ın
bakışından hissediyorum sanki sevdiğini. Hem Cemre'nin değişmediğinden, eskisi
gibi olduğundan korkuyor hem de Cemre ona iyi davranınca, Emine Hanım’la olan
arkadaşlığını görünce ne yapacağını şaşırıyor. Cemre çok değişti. Belki
Defne'nin dediği gibi mecbur kaldığı bu hayat zorladı onu ama bir şekilde
değişti işte. Birde bunu Gökhan görebilse çok güzel olurdu. Hadi bunu göremiyor
(aslında Cemre'nin gözünün içine bir kez ön yargısız bakabilse anlar ama) keşke Cemre ve Defne'nin
konuşmasına şahit olsaydı. Hani dizilerde hep olan şu ekran
klişeleri devreye girse Gökhan cüzdanını ya da telefonunu unuttuğu için geri
dönmüş olsaydı. Neyse başka bahara artık… Babalardan gittik ya gelecek bölüm
Gökhan’ın babası da diziye dahil olacak. Fragmanda bir kanser muhabbeti vardı
ya bence Emine Hanım değil babası kanser. Babası sırf bu yüzden dönecek ve Gökhan iyice
delirecek bence. Gökhan’ın yanında duran Cemre ve babasıyla olan hesabını
kapatmaya çalışan bir Gökhan izlemek keyifli olur ne diyeyim.

Benim hiç babam olmadı amca. By Emrah...
Bir zamanlar Umut Yolcuları diye bir dizi vardı. Zuhal
Olcay'ın oynadığı karakter şöyle demişti: “ Eskiden ne derlerdi hatırla; çocuk
dediğin düşe kalka büyür. Evde yumuşak tüylü halılar üzerinde düşen çocuklar
onlar. Sokaklar dikenli, sokaklar sert. Sokakta çocuklar bir düştü mü bir daha
kalkamıyor. Sonra zaman geçiyor bir bakıyorsun o çocuklar sokaklardan bile sert
olmuşlar.” Kırgın Çiçekler’de sokakta büyüyen kimse yok. İyi kötü hepsinin bir
ailesi var. Ama onlarda hayatın acı yüzüyle erken tanışan çocuklar. Onlarda bir
kere düştü mü kalkmaları çok zor oluyor. Mesela Güney bir türlü anlamadı
Eylül’ün ne yaşadığını. Büyüklerin bile inanmakta zorlandığı şeyi Gökhan bir
kerede anladı. Çünkü o da yetiştiği hayat kadar sert. O kabuğun kırılması da ne
yazık ki kolay olmayacak.

İki dünür çok uyumluyuz canısı
Nazan Hanım kötü, bencil ve şımarık bir kadın. Ama anne
olarak iyi olduğu su götürmez bir gerçek. Ne kadar kötü olursa olsun
çocuklarından birine bir şey olması ihtimali mahvediyor onu. Normalde
yapmayacağı bir şeyi (Emine Hanım'a izin aldı ya) kızı kaçarım diye tehdit
edince yaptı. Üstelik Mesude ile salonda ki konuşması da hiç yapmacık değildi.
Evladının ne yaptığını nerede olduğunu bilmek için dolmuşa bile bindi kadın.
Var mı ötesi? Ama Serkan ile Eylül’ün evine gidince ben bağırır çağırır diye
beklemiştim. Sakin sakin konuşup, o eski koltuğa oturup Eylül’den çay istemesi
Feride’ye hak vermesi beklemediğim bir şeydi.
Fragmandan hidayete ermediğini sadece Serkan'ın Eylül’den vazgeçeceğini
düşündüğünü anladık sonuç olarak ama sorunu çözen de Nazan Hanım oldu. Yiğidi
öldür hakkını yeme demişler sonuçta.