“Selim’in babası Ertan!”
Mukaddes, Ertan gerçeğini yakalamayı başardı. Buradaki önemli nokta ise, bu kozu hemen kullanıp, kullanmayacağı. Aslında normal şartlarda Mukaddes gibi birinin direk ortaya atlamasını beklersiniz, ama özellikle Gülsüm Hanım'dan şamarı yemiş bir Mukaddes, adımlarını muhakkak daha dikkatli atacaktır. Şahsi kanaatim önce Ertan'la gizliden gizliye görüşmeye çalışacaktır. Neden mi? Sonuçta Ertan'ı, Zeynep'in üstüne salması, elbette Fatih ile Zeynep'in arasının açılması ve Mukaddes'in de bu fırsatı kullanması için bir fırsat olacaktır da ondan. Ha belki o sırada Ertan ile Zeynep'i barıştırmaya da çalışabilir alttan alttan Ertan'a yardım ederek, kökten çözüm olması nedeniyle. Fakat başta da dediğim gibi, bence Zeynep'in o yola girme ihtimali yok..
Bu arada Mukaddes, bence sen dediğin gibi deli numarası yapmıyorsun, sen bile isteye terbiyesizlik yapıyorsun. Senin takındığın bu tavır, patavatsızlığı şiar edinmiş tiplerin kendini savunmak için “Ama ben açık sözlüyüm.” demesine benziyor. İnsan nerde ne zaman konuşacağını da kime nasıl hitap edeceğini de iyi bilmeli.. “Bu ne avamlık, bu ne çirkin konuşma tarzı!” gibi çıkışlar senin ağzına oturmuyor bilesin. Zaten Gülsüm sultan ne de güzel yapıştırdı cevabı, bir gün tanışmak nasip olursa ilk işim o mübarek ellerini öpmek olacak..
“Ben de Serin Fehmi’ye bağlarım..”
Fehmi’nin kendisine atış yapmasını öneren Şevket’e karşılık olarak, "Ben tövbeliyim!" çıkışını yaptığını hatırlıyorsunuz değil mi.. Bu Serin Fehmi lafı, sadece öylesine sallanmış bir detay değildi bence. Geçmişten gelen bir iz var belli, ama henüz sadece çok küçük gölgelerini yakalayabiliyoruz. Bakalım bu durumun altı ne zaman net olarak doldurulacak ve Fehmi'nin geçmişinden ne gibi yaralar çıkacak.. Belki de Fehmi'nin, Mukaddes'e bu kadar müsamahalı davranmasının sebeplerinden biri de bu geçmişten gelen hikayede Mukaddes'in bulunduğu yerdir, kim bilir..
“Cahit öldüğünde her şey bitecek zannettim, Vahit’i hesaba bile katmadım..”
Sonunda, aylardır ısrarla inanmadığımı vurguladığım "Meryem hikâyesinin" tamamen gerçek olmadığı, apaçık ortaya çıktı. Peki ama hikayenin ne kadarı yalan, ne kadarı doğru? İşte onu hala bilmiyoruz.. Hep ne diyordum? "Kara Meryem gibi bir kadın, nasıl olur da 30 sene boyunca sırf bir tehdit yüzünden Cahit'e boyun eğer? Gerekirse Cahit'i çeker vurur ve ailesini öyle korur." Şimdilik ortaya çıkanlara göre Cahit'i öldüren Meryem gözüküyor. Ama ben hala neden 30 sene beklediğini anlayabilmiş değilim. Hikayenin tamamı ortaya çıktığında, ortada gerçekten korkmuş bir kadın mı olacak, yoksa kocasını en yakın arkadaşıyla aldatmış biri mi göreceğiz. Tam da Meryem'in, Şevket'e “Sen bana güvendin Şevket, bana güvendin!” demesinden sonra ortaya çıkan bu durum, benim aklımı fazlasıyla kurcalıyor..
Bitirirken..
Selin’in konaktaki varlığı, hikâyeye beklediğim kadar hizmet etmiyor. Ben onun evdeki varlığının, herhangi bir çatışma unsuruna dönüşeceğini düşünmüştüm. Ha tabii ki bu ihtimal hala var, ama Selin son zamanlardaki etkisiz haliyle, bildiğin yancı gibi kalıyor şu anda..
O değil de, ya Fatih ne adamsın! Öldüreceksin bir gün gülmekten hepimizi. Neydi o sigortaları kapadıktan sonra, fırsat bu fırsat diye Zeynep’e el atıp oh çekmen. O yüzündeki nasıl bir ifadedir.. Gerçi Fatih, sen bizi ne kadar şaşırtıyorsan, Zeynep de bir o kadar şaşırtmıyor. Hani son zamanlarda, "Acaba mı?" diyordum ama yok. Haritanın gösterdiği yeri bulunca, saniye düşünmeden nasıl da sattı Cevat ile Kamil'i..
Bu arada Ayfer'in kazanova kocasıyla da tanıştık sonunda. Pek muhterem bir zat belli.. Peki, kendisinin adını biliyor muyuz? Ben hiç hatırlamıyorum da. Belki de benim gözümden kaçtı, emin değilim..
Son olarak belirtmek istediğim bir şey daha var. Vahit karakteri olarak Tunca Aydoğan'ı fragmanda gördüğümde, ne kadar sevindim anlatamam. Günümüzde dahi, hala daha birçok yapımım ısrarla düştüğü, "Karakter iyiyse çok iyidir, köyüyse rezilliğin dibindedir." mottosunu, bundan 15 sene önce yıkan biriydi kendisi. Şimdiden hoş geldin sefalar getirdin demek istiyorum, umarım hikayesi uzun soluklu olur..
Valandil..