Can’ı pamuk gibi
kalbi olduğuna inandığım kadar gözü karalığına da inanıyorum. Rest çekmekten korkmuyor.
Gerçek anlamda “kaybetmenin” ne demek olduğunu bilmediği için olabilir. Annesi,
babası, Elif, Murat, Handan, bu isimlere ilave olarak kariyeri, emekleri…
Elindekileri çok hor kullanıyor bu çocuk, çok! Tüm bu saydığım isimlerin tek
istisnası İsmail Dede!
Yaaaa İsmail
Dede! Çok seviyorum onu! Hani bazen öyle şeyleri, öyle zamanlarda söylüyor ki
sanki birisi kalbimi gıdıklıyormuş gibi oluyorum. İçime işliyor resmen! İzlediğimiz
on beşinci bölümde kırılan tabak ve kalp benzetmeleri ve "Evliliğin
sahtesi olur ama aşkın olmaz." sözleriyle kalbimi gıdıkladın Dedeciğim. Hayattan
öğrendiklerim madde 1948: Babaanneler, ananeler, dedeler ne diyorsa, ne
giyiyorsa, ne yiyorsa aynısından!
Şirketi devretseymiş daha ekonomik olurmuş.
Murat’a
gelince… Birinci bölümün birinci saniyesinden, on beşinci bölümün son
saniyesine kadar tutarlı en adam! En baştan bu yana kartları hep açık oynadı.
Sadece Ayşegül’e karşı değil. Elif’e ve Can’a olan tutumları hiç değişmedi. Olgun
ve sakindi. Ayşegül’e “N’olur beni seeeeeevvvvvvv!” demedi; “Seni sevmeme izin
misin?” diye sordu. Koşulsuz, şartsız Ayşegül’ün hep yanında ve ona destek
oldu. Parça parça bakınca pek bir şey ifade etmiyor ama resmin bütününe
baktığımda Murat’ın mutluluğu daha çok hak ettiğini düşünüyorum. (Bu bölüm
romantikliğinin arş-ı alayı geçmesinin bir alakası yok. (ÇARPILDI.)) Muratçıyım’dan
kastım Ayşegül ile Murat olsun değil; Murat mutlu olsunmuş, bunu bu bölüm
anladım. Sosyal medyadaki kullanımıyla “ElMur” da olur ama Murat’ı üzmemek
şartıyla. ^.^
(Unutmadan söyleyeyim
Murat’ın, Ayşegül’ün Can’dan boşanabilmesine karşılık film sözleşmesini iptal etme
teklifini çok adil buldum.)
Bu kıza yalnızlık hiç yakışmıyor yalnız, söyleyeyim.
Elif! Ah
Elif, ah! Bu hırslı hareketlerin ne kadar tanıdık. Adeta bir déjà vu! Elif, Murat
için aşkından ölürken, bir baktık ki meğerse Can’a karşı da boş değilmiş. Meğerse
Elif’in için cepteki elmanın hiçbir önemi yokmuş; Mesele daldaki elmaymış. Peki, o daldaki elmalar bitince ne olacak? Beynini ve kalbini başkalarının hayatıyla doldurmasa ne kadar mutlu olacak
aslında. Bu bölüm Murat’ın evine gidip-ki ondan önce Can’ın evine de gitmiş-
Murat’a “Sen daha çok beklersin.” tutumu gerçekten Elif’e hiç yakışmamıştı. Çok da
kötü bir şey söylemek istemiyorum ama kimsenin ahının kimsede kalmadığının
canlı bir örneği gibiydi Elif. Murat’ın evinden bir hışımla çıktığında
merdivenlerden yuvarlanmasına başka bir açıklama bulamadım.
Şefler yarışıyor. Şefler, şefle, şefl, şef, ŞEEEF!
Yorumumun
buraya kadar olan kısmı biraz 14 bölümün değerlendirmesi + 15’e bakış gibi
oldu. Şimdiiiiii herkes ceplerinizdeki misketleri çıkarsın, kimde neler var görelim!
Ayşegül’ü
beklerken, aslında Ayşegül’ün romantik bir ortamda Can’ın yanında olduğunu
öğrenen Murat,
Murat’tın
evinden ayrılmasının ardından merdivenlerden düşen ve başına ne geldiğini
bilmediğimiz Elif,
Hazırladığı
tüm güzelliklere, itiraflara, pişmanlıklarına rağmen boşanma evraklarını
imzalayan Can,
Ve elinde kâğıtlar,
gözünde yaşlar, dilinde “Elveda canım (ya da Can’ım) kocam sözleriyle kalan
Ayşegül.
Gecenin özeti.
Sözün
bittiği yerdeyim. Bir maniniz yok ise haftaya yoruma yine beklerim!
Kurgu
dünyayı gerçek gibi anlatan, bizi her saniyesine inandıran, zor ve uzun çalışma
koşullarına rağmen elinden gelenin çok fazlasını yaptığına inandığım tüm ekibe
kocaman sevgiler, teşekkürler.
Not: Son sayfada İlişki Durumu: Karışık'ın 15.bölümünde dinlediğimiz Sezen Aksu'dan Elveda, Müslüm Gürses'ten Affet parçalarını ve 16.bölümün fragmanını bulabilirsiniz. :)