Ahmet'in tecavüz sonucu doğmuş bir bebek olduğuna
çok kolay inandırmıştık kendimizi. Ama güm! Bir ters köşe daha! Meğer bütün
olay Haluk'un annesinin doğum sonrası bunalımıyla alakalıymış. Olmaz mı? Olur.
Game of Thrones'da pek sevgili Tyrion'a bu sebepten nefret duyulabiliyor da Haluk neden Ahmet'e neden duyamasın? Bir de dizilerin şarkı isimlerini jenerikte verirler
ya hani... Ben onların mekanlar için olanını da istiyorum. Dizilerin çekildiği
yerlerle bizim yaşadığımız İstanbul aynı mı, merak içindeyim.
Melisa'dan korkmak şart. Onu özenle çizilmiş bir
karakter olarak görüyorum ve merak da ediyorum. Çünkü elinde maşasıyla
ortalıkta salınan cazgır biri değil o. Aksine yolunu sinsice tüneller kazarak
buluyor. Hal böyle olunca karşınıza ne zaman çıkacağını da kestiremiyorsunuz.
Yine de Nazlı sıradan bir dizi karakteri gibi ''Geçmiş olsun canım yhaaa''
demedi de ''Senin canın tatlıdır be'' minvalinde diklendi ya, ba-yıl-dım!
Fulle depoyu yoksa bedelini ödersin!
Tolga Sarıtaş ve Emre Kınay benzerliğine ne demeli?
Fiziken değil ama o kötü gülüş var ya, Haluk'un fotokopisi çekilmiş de Ali'nin
suratına yapıştırılmış gibi... Ama Selin'e Emre'ye gitmesini söylerken oyuna mı
devam etti, Emre'yi mi kurtarmak istedi pek emin olamadım. Belki de kendiydi
kurtarmak istediği, bu şiddetli ve yakıcı aşktan...
Nazlı babasına yılların özlemini sunsa da Zafer için
artık o 'korkmama' halim geçerli değil. Peri'yi nereye götürmek istediğini fena
halde merak ediyorum. Bu kadar şeyin içinde denize düşünce sarılmamız gereken
yılan Haluk mu yoksa Zafer mi, artık ondan bile emin değilim.
Aşk mı bu? Sıcacık...
Ve elbette ki Selin'in aşk itirafı... Öyle güzel bir
itiraf oldu ki, hepimiz derinden bir ah çekmişizdir. Selin gibileri gerçek
hayatta pek fazla yok. Ama Ali gibileri neredeyse hiç yok. Bu saatten sonra
Selin'in saçına dokunan için kıyamet is coming derim... Hande Erçel'in
güzelliğine bakmaktan çoğu sahnede replikleri kaçırdığım doğrudur. Gözümüz de
nazarımız da değmesin tatlı yüzüne. İsyan sahnelerinde birazcık zayıf gördüm
kendisini. Ama bunca güzel şeyin içinde uçup gidiyor o minik detaylar da
işte...
Gelecek hafta görelim bakalım vuran kim vurulan kim? Hem
tüfekle bedeninden, hem de öpücüklerle kalbinden...
Siz neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.
Güzel günler.