Doctor Who: Hayalet Avcıları
Dalekler korkutucu elbette. Ama sanki eskisi kadar değil. Missy’nin geçtiğimiz iki bölümde kendileriyle oynayışı hala güldürüyor beni. Evrendeki bütün uzaylılar bir kenara, Doktor’u bile adım atarken iki kere düşündürenler var: Hayaletler. Klostrofobisi olanlara pek tavsiye edilmeyecek bir senaryoya hayaletleri de katarak güzel bir macera çıkaran Toby Whithouse, daha evvel “The Vampires of Venice”, “The God Complex”, “School Reunion” gibi bölümlere de imzasını atmıştı. “Under the Lake” bölümünü ise Daniel O’Hara yönetti.


Su altı madenciliği ağır iş.

Her şey 2119 yılında İskoçya’da bir su altı madeninde başladı. Kaptan Moran önderliğindeki ekibimiz, bulundukları gölün tabanında bir uzay gemisine benzeyen esrarengiz bir araç buldular ve incelemek için fasiliteye aldılar. Maden fasilitesi, yakındaki bir barajın suları altında kalmış bir ordu eğitim merkezine kurulmuştu petrol çıkarmak amacıyla. Ekipte, petrolün haklarını alan Vector Petroleum şirketinin temsilcisi Pritchard, ordu personelleri Cass, Lunn ve O’Donnell ile bilimadamı Bennet bulunuyordu. Aracın içini incelerken ilginç dört harf ile karşılaştı ekibimiz. Daha sonra TARDIS’in bile çeviremeyeceği bu harfleri gördükten sonra da bir anda bir “hayaletin” saldırısına uğradılar ve aracın motorları ateşlendi. Kaptan Moran Cass’ı korumak için kendini feda etti ve hemen sonrasına bir hayalet olarak diğer hayaletle birlikte ekibin karşısına çıktı.


TARDIS’in nadiren çözemediği yazılardan biri.

Üç gün sonra ise olay mahaline duruma el koyabilecek tek adam geldi: Doktor, Clara ve TARDIS madene ayak basmıştı, fakat TARDIS huzursuzdu ve Doktor bunu hissedebiliyordu. Ekibin ortada olmadığı madeni gezerken hayaletlere rastladılar. Kendilerine zarar vermeyen hayaletler, Doktor ve Clara uzay gemisindeki anlamsız gözüken harfleri gördükten sonra saldırıya geçtiler. Madenin koridorlarında kaçarken ise ekibin saklandığı Faraday Kafesi’ne ulaştılar. Elektromanyetizmanın gücünün sökmediği bir yapıdır Faraday Kafesi, radyo dalgaları, radyasyon, yıldırım bile size zarar veremez içindeyken. Maden nükleer güç ile çalıştığı için radyasyondan koruma amaçlı inşa edilmişti bu yapı, ve aynı zamanda hayaletlerden de koruyordu herkesi.


Doktor ve Clara maden ekibiyle birlikte Faraday Kafesi’nde.

Kendilerini psişik kağıt sayesinde UNIT üyeleri olarak tanıtan Doktor ve Clara maden ekibiyle tanıştı ve ilk hayaletin Tivoli gezegeninden bir uzaylının şeklinde olduğunu söyledi. Tivoli gezegeninden diğer bir tanıdık olan Gibbis yine bir Toby Whithouse bölümü olan “The God Complex”de karşımıza çıkmıştı hatırlarsanız. Hayaletlerin Faraday Kafesi ile birlikte sevmediği bir şey daha vardı: Madenin “gündüz modu”. Güneş ışığı kendilerine ulaşamadığı için yapay olarak gündüz ve gece modlarına giriyordu maden ve gündüz modunda hayaletler ortadan kayboluyordu. Ekip ise değerli ekipmanlar nedeniyle madeni terk etmiyordu, kapitalizmin gerçek temsilcisi Pritchard’ın isteği üzerine.

Uzay gemisinin uykuya yatmış olması gereken pilotu ve güç hücrelerinden biri ise ortada yoktu ve bu elbette değerli bir kaynak olması nedeniyle değeri paraya eşit gören Pritchard’ın dikkatini çekmişti. Yavaşça ortadan kayboldu kendisi, ekibimiz incelemelerine devam ederken. Doktor ise bir anda 180 derece dönmüş ve hayaletlerin gerçekten hayalet olduğuna kanaat getirmişti. Durumun ilginçliği karşısında oldukça etkilenmiş olduğunu gizlemeyen Doktor yine çevresindekilerle duygusal olarak bağ kuramamıştı ve Clara’nın böyle durumlara karşı hazırladığı kartlara başvurdu Doktor. Bu sırada fasilite birden gece moduna geri döndü beklenenden oldukça erken bir şekilde. Hayaletler durumu kendi lehlerine kullanmaya başlamıştı.




BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER