Ben niye ölüyorum? Sen öl!

Tam bir finale hazırlık bölümüydü ve bunu bizi hiç sıkmadan yaptılar. Ara ara flashbackler ile karakterlerin geçmişlerini öğreniyoruz ki bu gerçekten hoş bir yöntem. O zamana kadar merak etmemiş olsak bile güzel kurgulandığı için hemen müşterisi oluyoruz. Eph ve Nora’nın tanışma hikayesi de böyleydi. Dikkat çekici nokta Jim’in 2013 yılında Nora ve Eph’in ilişkisine onay vermesiydi. Muhtemelen ikisini sattığı günleri gördük. Kim bilir belki ileride bu konuya daha da detaylı tanık oluruz.

Bölümün en sevindirici gelişmesi Zack’i anneannesine gidecek olması. Nihayet sevimsiz bücürden kurtuluyoruz. Fakat strigoilerin en sevdiklerinin peşinden gittikleri düşünülürse çok da iyi bir plan mı bilemedim doğrusu. Şehrin düşebileceğine hiç ihtimal vermiyorlar. Büyük hata…

Gus ve Silver Angel’i bir araya getirmek için gerçekten iki sezon beklediniz mi? Bu nasıl büyük bir israf… Nefis bir ikili oldular yahu! Kısacık sahnelerini izlemeye doyamıyorum. Cezaevi operasyonu güzeldi ama kurtarmaya gittikleri esas adamın cacık çıkması hoş olmadı. Yine de hiç şaşırmadım. Gus gibi bir adam geçmişinde bu kadar pisliğe batmışsa mutlaka sağlam bir nedeni vardır. Adam berbat bir insan sarrafıymış. Bizzat kurtarmaya gittiği adam ilk fırsatta ona silah çekti. Neyse ki Silver Angel var. Herifin ciğerini söktü vallahi...

Sen Fet'i üzdün. Bizimle gelemezsin.

Biz Nikki’ye bitch diyorduk ya, yanılmışız. Meğer asıl bitch içimizdeymiş. Hiç beklemezdim Dutch’dan bunu… Herkes sevdiklerini kaybederken esmer bir hatunla çarşaflara dolanma uğruna her şeyi yakıp yıkması tam bir hayal kırıklığı yarattı. Fet adam gibi adam. Onu cehennemden kurtardı ve bunun için zerre minnet duymasını beklemedi. Eğilmedi, bükülmedi. İnsanın kalitesi ayrılıkta belli olurmuş derler. Bu işten hem Nikki hem Dutch kaybederek çıktılar. Tek bir kazanan var. O da gönlümüzün kundakçısı Fet reyiz. Şimdi Nikki de gitti. Dutch tekrar ne yüzle dönecek bakalım. Tabii önce dönecek mi onu görmeliyiz.

Justine Başgan’a bi tiran diyorum, bi askerleriyiz diyorum kısacası duygular karma karışık. Fakat hiç de haksız değilim. Bu bölümde belediye başkanının durumu hala idrak edememiş olması ve işe yarayacak tek insanı görevden alması gerçekten akıl alır gibi değildi. Şunu anladım ki The Strain evreninde hala durumun vehametini anlayamayan pek çok yetkili var. Bu kesinlikle "zengin kesimin %1’ine göz koymaktansa yansın bu dünya" kafası değil. Zira o kesim solucanlardan bir tekini dahi görmüş olsa %50’sini de verir. Canlarından daha tatlı bir şey yok.

Başgan’ın belediye başkanına karşı boş durmayacağını biliyordum. Benim aklıma Manhattan’da Upper East Side’nin tam ortasına 10 strigoi salmak ve herkesin korkuyu tatmasını sağladıktan sonra onları imha etmek fikri gelmişti. Başgan çok daha kısa bir yol seçmiş... 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER