Amca bak kıza öyle gülümseme yaşına başına bakmicam!... (Celal'i kes)
Sahnenin etrafında bu kadar dolaşmak yeter. Zira içeriği de en az onun kadar ilgi çekiciydi. Rıza Kocaoğlu’nun diziye katıldığını öğrenince şaşırmıştım ama bu kadar fantastik bir karakterle karşımıza çıkacağını beklemiyordum. Henüz bir hareketini görmedik ama dövüşleri organize eden biri olarak belli ki hepsini tepeleyecek yetenekte bir karakter. Tez vakitte yeşil sahalarda görmek istiyoruz kendisini. 

Berrak Tüzünataç’ı Elveda Rumeli’den beri çok beğenirim. Filinta’ya da çok şey katacağını düşünüyordum. Bir karara varmak için henüz çok erken ama Farah karakterini biraz problemli buldum. Evet, karakter şüphe içinde olabilir. Hatta belki de çok kısa süre içerisinde saf değiştirecektir. Ne olacağına dair hiçbir duyumum yok. Zaten bunun önemi de yok. Bahsetmek istediğim şey, Farah karakterinin kendi içinde yaşadığı o çelişki ve pişmanlığın seyirciye geçmemiş olması. Geçmesine pek imkan da yok. Zira o, her ne kadar "şu kadar adam öldürdüm, şu kötülükleri yaptık, değer mi?" diye sorsa da, bize dolu dolu gelen sözler değil bunlar.

"Stalin 1 milyon insan katletti" söyleminin etkisi başkadır, Stalin’in bir masumu katledişini görmenin etkisi bambaşkadır. Farah karakterine acil ve sağlam bir motivasyon kaynağı gerekiyor. Ya öyle bir şey yaşayacak ki bu bölümde düşündüklerinin yanlış olduğuna kanaat getirecek ya da ne kadar haklı olduğunu seyirciye ispatlayacak. O zamana kadar seyirciyle arasında kısa da olsa hep bir mesafe kalacaktır.

Gelelim dövüş sahnelerine… Söyleyecek hiçbir lafım yok. Yerli diziler içerisinde gördüklerimin en iyisi diyebilirim. Zaten Filinta’nın bu işi nefis yaptığını hep duyuyordum. Sonuna kadar hak verdim. Sadece koca baltalı adamın nasıl oldu da son 12'ye kaldığını anlayamadım. Adam baltayı kaldırıp sallayana kadar mevsimler gelip geçiyor. Umarım bu 6 karakteri bir çırpıda harcamazlar. Hepsine özenli bir son bekliyorum. 

Adamlar böyle deli çalışırken bizimkiler de boş durmuyor tabii… Mustafa ile Ali’yi eğitime almışlar. İki teşkilat arasındaki her şey çok zıt olmasına rağmen aslında düstur bakımından birbirleriyle benzerlikler gösteriyorlardı. Rakibini yen, ödülü kazan ve yüce amaçlara hizmet et. Boşuna demiyorlar gizli teşkilatların ritüelleri hep birbirine benzer diye… 


Benim merak ettiğim çekmecelerde ne var?

Mustafa ve Ali’nin son sınavı geçişlerine hiç girmeyeceğim zira sonrası çok daha ilgi çekiciydi. Hem gizli geçit hem içerideki teşkilat eminim herkesi zevkten dört köşe etmiştir. Sultan ve Davut Paşa anlattı biz dinledik. Vallahi bir saat daha anlatsalar sıkılmadan dinlerdik. 

Esasında anlattıklarını bugün Google’da ufak bir araştırmayla bulabilirsiniz ama dönem içinde düşündüğünüzde o denli bir bilgiye sahip olmaları durumu hayli etkileyici kılıyor. Kısaca Tapınak Şovalyeleri’nin tarihinden bahsettiler. Yüceler Meclisi dediğimiz şey belli ki Tapınakçılar. Hasan Sabbah ve Alamut Kalesi konusu açılmıştı ki kanalın diğer bir yapımı Diriliş’de de bu konu üzerinde hayli durulmuştu.

Tam da bu noktada kafaların biraz karışık olduğunu fark ettim. Tapınakçıları isim vererek veyahut ismini değiştirerek düşman konumuna oturtabilirsiniz. Fakat o zaman şeytana taptıklarını iddia etmek seyirciyi yönlendirdiğiniz düşmana ters düşer.. Zira böyle bir şey yok. Ayrıca sırf Gargoyle heykelleri çirkin ve canavar gibi göründüğü için adamların ne kadar kötü ve şeytana taptıklarının simgesi olarak mekanlarda kullanmak en kibar tabirle seyirciyi biraz hafife almak oluyor.  


Gündüzleri taş kesilirler geceleri ise canlanırlarmış...

O heykeller gerçekten çirkin ama bunun bir sebebi var. Gotik mimaride kiliselerin, katedrallerin ve hatta bazı binaların üstüne konurdu. Hem yağmur suyu için oluk görevi görürdü hem de inanışa göre kötü ruhları mekandan uzak tutarlardı. Gargoyleleri gören kötü ruhlar dahi ürker, musallat olmazdı. Filinta’nın sembol kullanma çabasına gerçekten hayran kaldım ama biraz daha özen lütfen.

Diriliş "Ertuğrul", Filinta ve Kurtlar Vadisi Pusu'da düşman olarak hep Tapınak Şövalyeleri gösteriliyor. Hani Hollywood kökenli olsalar bir üst akıl var diyeceğim ama bizde pek rastlanmaz öyle şeylere. İşin kötüsü üç dizi hakkında da yazılarım var. Üç dizide de adamlarla o kadar uğraşılıyor ve dolayısıyla ben de uğraşıyorum ki inceden tedirginim hani… Herkes kendini kurtarır da ben kalırım. Bir gün yeni bölüm yazıları gelmez ve Ranini’ye nedenini sorduğunuzda “Samed kim? Bizde öyle bir yazar yok” cevabı alırsanız anlayın ki Tapınakçılar daha fazla katlanamayıp beni katlamış...

Bölüme dönersek; kısa bir bilgi bombardımanından sonra emir komuta zinciri de belirlendi. Kadı artık teşkilatın başındaki kişi olacak. Tabii bu işten en hoşnut olmayan adam da Davut Paşa ama, ben Mustafa Avkıran'ın canlandırdığı karakteri çok sevdim. Pasif agresif tarzı muazzam. Yelkenleri önünde sonunda suya indirecektir ama o zamana kadar kolay teslim olmayacak.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER