Bir şey var, bize derin derin nefes aldıran
E söyleyin bakalım, kaç kişiyiz? Şimdi şurada, tam olduğumuz yerde, baş ağrılarından kalp çarpıntılarına, iç sıkışmalarından sinir boşalmalarına savrulmadan kalabilmiş kaç cengaver kaldık? Saymaya kalksak iki elin parmaklarını geçebiliyor muyuz?
 
Şahsıma evvela Cuma akşamları bir Türk dizisinin başına çakılı kalmayı öğreten Ömer – Defne ikilisi, koca bir millete de sonunda aşk acısının “zenginleştirilmiş son baskı” tarifini öğretti velhasıl kelam: Gerçek anlamda hayatımızda olmayan, hatta gerçek bile olmayan iki ürkek ruh gıyabında çekilen aşk acısı. Aşk Acısı 2.0!
 
Çok zaman evvel “Aşk, çikolata gibidir.” benzetmesi çalınmıştı bir yeren kulağıma... İlk anda dudaklardan beyne hücum eden o eşsiz serotonin bombardımanından; sonunda damaklarda geriye buruk, kekremsi bir tat kalması anlamında. Yıllar geçti, hafızam beni pek çok konuda gerekli gereksiz yarı yolda bıraktı, lakin bu benzetmenin gölgesi adeta erimiş çikolatanın parmaklara yapışıp kalması gibi üzerimden gitmedi. Damaklarım kurtulsa beynim kurtulamadı o tattan. Yani anlayacağınız Ömercim ve Defnecim, ben hazırlıklıyım böyle dünyanın en tatlı mutluluklarının bir anda pat diye ağzımda acılaşmasına! Karşınızda gezegenin en büyük çikolata aşıklarından biri duruyor, yıllardır acısına ekşisine bakmadan o eşsiz mutluluk hissinin peşinden koşup durmakta olan. Çünkü gerçek aşk, bunu gerektirir. Şimdi de sizin aşkınızın “aşık”ıyız; yenilmem, bunalmam, yaka silkmem, nokta yani!
 
Aşk da bir nevi böyle bile bile ladeslerden, uçurumlardan atlamalardan, sonu düşünülmeyen kahramanlıklardan, ateşe benzin atmalardan ibaret değil mi zaten? Sizin için öyle olduğunu biliyoruz Ömer’le Defne. Zaten aşkınızı en tatlış yapan da bu belki. Size ve aşkınıza aşık olmamız, sadece her biriniz tek tek ayrı şahanelikler barındırdığı için değil derinliklerinizde... Aşk uğruna önceki ezberlerinizden, kalın duvarlarınızdan, bileğinizdeki prangalardan SONUNDA sıyrılabilmenizden. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER