Ekran ömrü açısından bir asır gibi gelen
günler, haftalar ve hatta aylar boyunca o “aşk”a ulaşmak için bekledik yanı başınızda.
Sizi adeta her bölüm birer parça çikolata gibi atıp atıp durduk; sonradan acır
mı, ekşir mi diye bakmadan. Her hafta ayrı şevk ile oturduk beyaz cam
karşısına, sonunda pek çok defa ekranla beraber gölümüzü de mecburi karartarak.
Ama enseyi karartmadık hiçbir zaman nihayetinde. Biz de, ve şükür ki, siz de.
İşte belki en çok da bu nedenle hem bizim size, hem de sizin size aşkınız bu
kadar gerçek ve sağlam olacak bundan sonraki düzlüklerde ve tepelerde.
Bugün ise düzlükten önceki son tepeye
biz mi çıktık, yoksa tepeden tepeden bize mi çıktılar dersiniz; deve olup birer
birer hendek mi atladık dersiniz bilmiyorum, ama bu “13. Engel”i tamamlayarak
cengaver birer maraton koşucusu olduğumuzu kanıtladık ona artık şüphe yok,
değil mi? Bölümü izlerken “Allah’ım resmen acı çekiyorum!”, “Ruhumu teslim
ediyorum!” sanrılarımın böyle yazarken yok olup gitmesi de sevdaya dâhil mi
peki? Öyle olsa gerek... Eee, biz de Ömer’le Defne’nin “yanında mutluysak demek”!
Bölüme ilişkin yorumumu başta “ağzımda
acılaşan çikolata tadı” potasında eritmeye niyetlensem de 1-Beynim bu derece
“tek atışlık” çalışmaya programlı değil. 2-Genellemelerden çok istisnaların
insanıyım; o nedenle neşteri elimde buluveriyorum işte bir kez daha: Biraz
aşktan, güzel havalardan, ekmekten, tuzdan bahsedelim o zaman mesela! Bu diziyi
neden bu kadar sevdiğimizi bize böyle hatırlatmasanız olmaz, değil mi? Bence
olmaz, çünkü hep hatırlatın! Ömer’in ıslığından kulağımıza çalınan Sevil Berberi’nden
girelim, Orhan Veli’den çıkalım. Yarın sevdiğimiz birine “Sende bir şey var.”
diyelim, “Bana derin derin nefes aldıran bir şey.” Kışın bitişiyle ağır, kadife perdesini
indiren ekranlardan hayatımıza sızan bir uçarı yaz eğlenceliğini değil; bizi tahmin
etmediğimiz anlarda bambaşka diyarlara taşıyan bir hikayenin içine düştüğümüzü
tekrar tekrar hatırlayalım. Ömer’e 500 bininci kez hayran olalım, yapraklarını
katman katman açan Necmi amca gibi sevgili yan karakterlere şapka çıkaralım. Kiralık
Aşk’ı Kiralık Aşk yapan, izlemeyene büyük ihtimalle anlatamayacağımız; bunun
gibi derinlikli, ince, sanatsal duyarlılığı yüksek ellerce yaratıldığı belli
olan detayları hatırlayalım ve kıymet bilelim. Çünkü detaylar her şeydir,
incelikli detaylara ise paha biçilemez.