Bu hafta karlı New York günleriyle başlayamadık. Onun yerine
siyah-beyaz eski bir film vardı. Neden bilmem siyah-beyaz filmler bana hep
itici gelmiştir. 2011 En iyi Film Oscar’ını kaldıran siyah-beyaz ve sessiz The
Artist’i izlerken bile sıkılmıştım. Fakat nedense bu filmde sıkılmadım. Son
derece saçma ve eğlenceli bir vampir filmiydi. Sonradan anladık ki filmin
yıldızı dizimizin yeni karakterlerinden biriymiş.
Bölüm boyunca ara ara
göründü ve Gus ile sürekli problemler yaşadı. İlk bakışta hayırsız babası falan
sandım ama Gus, adamın sinema geçmişini sonradan hatırlayınca bende devreler
iyice yandı. Belli ki adamı gelecek bölümlerde tanıyacağız. Yine de Gus’un
sinefil yanı bizi ezmedi değil.
Dizideki iyilerin dağınıklığı The Strain için bir problemdi
ama bu işi de yavaş yavaş hallediyorlar. Dutch’ın Fitzwilliam’a ulaşma fikri
gerçekten iyiydi. Eldritch’in Fitzwilliam’ı hayatta bırakma fikri ise bir o
kadar kötü. Zaten hep böyle olmamış mıdır? Büyürken kaçırılan ufacık detaylar
ileride senin sonunu hazırlar. Şimdilik Fitzwilliam biraz naz yapacakmış gibi
duruyor ama eninde sonunda yola gelecek. Ya kardeşini kaybedip gelecek ya da
başka bir travma yaşayıp gelecek. İhtiyarın bahsettiği sadakat çemberinden
kendisinin çıkması imkansız. Bir şeyler onu itecek. Ne zaman ve nasıl olacağını
gerçekten merak ediyorum.
This is Şükrü Saraçoğlu!
Bu arada Staten Island’ın muh-te-şem giriş manzarasına da bayıldım.
Zombili veya vampirli fark etmez böylesi bir felakete karşı alınabilecek en
realist çözümler konusunda The Strain adeta ders veriyor. İzledikçe gözümde The
Walking Dead’in karizması çiziliyor.
Daha önceki yazılarımda dizilerdeki flashback sahnelerini
sevmediğimi söylemiştim. The Strain bu konuda gittikçe istisna bir hal alıyor.
İhtiyar ile Eldritch’in flashback sahneleri muazzam oluyor. Bu hafta Eldritch
ve Eichorst’un ilk temaslarını gördük ama ne konuştular tabii o da bir sır.
Aslında Eichorst’un aynı maskeyle hem 66’da hem de 2015’de görünmesi biraz
saçma... Maskenin teknolojisi dahi değişmemiş. Bu konuya mantıklı bir cevap
verirler mi bilemem ama bir FX draması için hayli büyük bir açık. Yine
flashback’de kutsal kitabımızın adını da öğrendik. Occido Lumen güya yok
edilmiş ama mutlaka başka basımları da vardır. İş umarım The Mummy filmindeki
ölüler kitabına dönmez.
Gus kadar güzel yazılan pek az karakter var bu alemde. Tüm o
serseri haline rağmen içinde çok güzel bir adam var. Bu hafta eşyalarını almaya
gittiğinde annesiyle karşılaşması gerçekten zor bir sahneydi. Mükemmel bir
çatışma yarattılar. Master’in annesi aracılığı ile konuşmasında hangimiz nefesimizi
tutmadık ki?..
Yine de kendimi Gus’un yerine koyduğumda onun gibi davranır
mıydım bilemiyorum. Evden çıkarken kapıyı kilitlemesi annesini bir şekilde
etkisiz hale getirdiğini ama canlı bıraktığını gösteriyor. Benim başıma gelse sanırım
dünyada en çok öldürmek isteyeceğim vampir annem olurdu. Hele ki Master’in onu
ele geçirişini gördükten sonra o solucana annemi yar etmezdim. Çeker
çıkartırdım içinden onu ve daha sonra yasımı tutardım.
Sol arka... Topuk, topuk, topuk!
Eldritch’in sağlam planlar yaptığından bahsetmiştik. Planın
son adımını da nihayet uyguladı. Ekonomiyi kalıcı olarak çökerterek anarşiye
tüm kapıları açtı. Bütün finans liderlerini toplayıp vampirlere yem etmek
kusursuz bir plan. Yine de ben kameramana takıldım. Muhabirin arkasından
vampirlerin aşağı atladığını görüyorsun ve hala kayıttasın. Çoktan semt
değiştirmiştim. Tam bir vahşet oldu ve hala olayın ciddiyetini algılayamayanlar
için son nokta da koyuldu. Gölgelerde sinsi sinsi ilerlemeleri artık mümkün
değil. Vampirler ve İnsanlar arasındaki büyük savaş gittikçe hızlanacak.
Nihayet Ephraim’in büyük planına geldik. Enfekte olmuş
vampiri çayıra saldılar ama o akıl hastanesine gitti. Tabii bizimkilerde de
ardından doğru akıl hastanesine gittiler. E yerini bilecekler ki yarın gelip
bakacaklar enfeksiyon bulaşıcı olmuş mu olmamış mı... Hepsi gereksiz risk
aslında. Yukarıda bahsettiğim The Strain’in gerçekçi çözümlerine uymayan
refleksler ama olsun. Bu kadarına da razıyız. Enfeksiyon hem bulaşıyor hem de
öldürüyor. Bunu anladıkları sırada Master çoktan hastalık kapmışları imha
etmeye başlamıştı... Master’leri istiyorsa Vampirler de intihar eder. Başka bir
vampir yapımında göremeyeceğiniz türden bir sahneydi. Gökten vampir yağdı.
Ephraim enfeksiyon tuttuğu için çok mutlu ama en güçlü
silahını bu kadar kolay açık etmesi çok büyük bir hata. Masterin eli armut
toplamayacaktır. En azından tutma ihtimalinde zaman kazanmak için bir grup
strigoiye enfeksiyon bulaştırıp şehrin çeşitli noktalarına salmaları gerekirdi.
Mantık bunu söyler. Ephraim ise “baaak bende seni öldürecek bir silah var”
dedi. O silahı ateşlemedi bile. Strigoi karısı, oğlunun izine adım adım
yaklaşırken Master’in de öncelikli problemi haline geldiler. Mevlam
yardımcıları olsun. Amin.