Savaşlar bazen insanlara bazen devletlere karşı
verilir. Bazen kendi içimizdeki dürtülerle çatışırız bazen korunmasız görev
kurbanı bir askerle. Tarih o gün savaş alanında olanlar değildir oysa ki...
Tarih, o gün orda hayatta kalanların anlattıklarıdır.
Wayward Pines benim gözümde seyirlik güzel bir dizi
olmanın da ötesine geçti. Sunduğu dünya, verdiği hassas mesajlar ve farklı
tavrıyla unutulmazlarım arasına girdi. Finalden beklentimi almak beni çok mutlu
etti. Bir sezon gibi kısa bir sürede bitmesi üzmüş olsa da ben doğru kararın bu
olduğuna inanıyorum.
Son kez Dota atayım bari!
En önemli soru David'in gerçekten insanlık için
çalışıp çalışmadığıydı. Fakat final bize gösterdi ki o kontrol manyağı,
hastalıklı bir dahiden başka bir şey değilmiş. Acı olan Pam'in de onun safında
yer alıp kurbanlar listesine dahil oluşuydu. Ama neyse ki hâlâ vicdan şalterini
kapatmamış görev insanları da var.
Kafama yatmayan en önemli şey özensiz efektlerdi.
Yaratıkların makyajı bile bir nebze işi kotarırken efektler durumu zorlaştırdı.
Kasabaya baskın yapılırken halkın gözlerindeki yapay korku da inancımı epey
zorladı. Gerçek acıyı kemirilmesine rağmen hayatta olan Tim'in gözlerinde gördüm ben. Gerilim mi? Onun iliğini kemiğini sömürdük, var olsunlar.
Theresa ve Kate arasındaki anlaşmazlığın giderilmesi
öyle mutlu ediciydi ki. Birbirlerinin yaralarını sarabilen kadınlar
güzelleştiriyor dünyayı. Başka şartlar altında karşılaşmış olsalar, dünyanın en
iyi iki dostu bile olabilirlerdi. Kate'in Harold'a aşık olduğunu 9 bölüm
boyunca hiç sezmedim ne yalan söyleyeyim. Ama finalde anladık ki insan
sevildikçe sevmeyi de öğreniyor. Çıkarsız ve sadakat dolu hisleri...
Be a man...
Bölümler boyu sabrımı zorlayan Ben nihayet gerçek
bir adam olmayı başardı. Ne de olsa gözü boyanmış kompleksli bir çocuktu.
Zamana fazlasıyla ihtiyacı vardı ama zaman dedikleri bir bayılınca 3 yıldan
aşağı etmiyor bu kasabada... Şimdi sana kaybolan yıllarını verseler talebelik
günlerini Amy ile muhallebicide geçirir miydin Ben? Amy yıllarını sensiz nasıl harcadı acaba?
Bu donduruluş gerçekleşemez, biz kardeşiz!
David'i en başından beri yanında olan kardeşi Pam'in
öldürmesi beklenen bir şeydi. Zira yalnızca biri hayatta kalmalıydı. Tüm kasaba
yıkılırken David içkisini yudumlayıp klasik müzik keyfine dalan bir psikopattı.
Ben elbette ki Pam'in hayatta kalmasından memnunum. Ama bu, yaptığı tüm korkunç
şeyleri affettirmiyor. Sadece harcadığı son kurşunun muhatabı sayesinde ufak
bir teselli veriyor.
Ne iyi adamdın sen Ethan Burke... Ama çoğu insana
negatif görünen sonun o kadar gerçekti ki. Dünyayı kurtaran kişi olabilirsin
ama şarkılar her zaman senin için söylenmez. Birkaç ergen bebe geldi, senden
nefret etti ve son... İşte bizim kurtarıcımız diye David'in heykelini diktiler
huzurun orta yerine.
Peki bu başa döndüren final sonuna kadar mantık mı
doluydu? Elbette ki hayır. Özgürlüğü böyle ağır bir bedel ödeyerek kazanmış
insanlar öylesine teslim mi ettiler kasabayı? O sümüklü gençler hemşireleri
nasıl eğitti mesela, korkuyu yeniden nasıl sağladılar? Pam, Kate ve Theresa
hâlâ hayatta mıydı yoksa tutuklanmışlar mıydı? Ethan'ın kasabaya geldiği ilk
anla ilgili yapılan vurgu (dondurma yiyen şerif bile) epik dursa da boşluklar
da yok değildi.
Poposundan mı vurdun Ethan?
Benim beklentimi karşılayan şey ise duygulardı. Ethan'ın
görev adamı olduğunu biliyorduk. Bu fedakarlığı şaşırtıcı olmasa da üzücüydü.
Karakterlerin dönüşümünü izlemek de keyifliydi. Her ne kadar devamı
getirilebilir bir hikaye olduğu düşünülse de bu iş burda durmalıydı. Sonlara
doğru bir hayatta kalma mücadelesine dönüştü ve sahiden de başarıldı. Ama
hayatta kalmak sadece gözetlendiğin bir evde nefes almak mıydı? Peki dünya
tarihi sahiden bize anlatılanların aynısı mıydı? Sorgulamamızın bir parçası
olduğun için teşekkürler Wayward Pines. Ailenden ayrılmayı göze alıp tarihi sessizce yazdığın için teşekkürler Ethan Burke. Sizi özleyeceğiz...
Güzel günler.