Aşk; hem zehir, hem panzehir...
Aşkın bünyedeki etkisi (Temsili)
Hiç bitmesini istemediğim bir bölüm oldu benim için. Bölüm başladığında bir rüyaya daldım, bitince uyandım sanki. Ne zaman başladı, ne zaman bitti anlamadım bile. Aşk kokan bir bölümdü. Ben de büyüsüne kapılıp hikayenin içinde buldum kendimi. Zaman zaman üzen ama daha çok gülümseten bir bölüm izledik. Ağlatırken güldüren hikayeleri izlemeyi çok seviyorum. Adı Mutluluk’un bu akşam yayınlanan bölümünde de tam olarak bu durum söz konusuydu. Suratımız ne zaman asılsa, gözümüzden ne zaman yaş gelse arkasından hemen tebessüm kondurdu yüzümüze. Gözyaşlarımızı kahkahalarımız sildi.


Şiir gibi adam...

Öncelikle buradan Vural Hoca'ya saygılarımı iletmek istiyorum. Aşk’ı bu kadar güzel tarif edebilenini görmemiştim daha önce. Tabii esas Vural’ın ağzından dökülen o şahane cümleleri yazan kaleme teşekkür etmek gerekir. Hakan Bonomo ve Aksel Bonfil ne güzel yazmış aşk’ı… Onların sözcükleri Vural’da hayat bulup bizim kalbimize ulaştı. “Bir gün en büyük düşmanın sanki, öbür gün hayatının aşkı” diye anlatmışlar. Kendi hikayelerindeki karakterler gibi… Kumsal ve Batu, Gonca ve Zeki, Vural ve İpek… Bu bölümde onları bol bol izleme şansı bulduk. Bu ikililerin daha fazla sahneleri olsun diyenler (misal ben) bayram etti. Hem didiştiler hem de biribirlerinin gözlerine sanki yeryüzündeki en değerli varlığa bakıyor gibi baktılar.


Saati saatini tutmayan biricik çiftimiz

Kavga ederken bile buram buram aşk kokan çiftlerimizin ilki Kumsal ve Batu. İstanbul’a geldiklerinden beri sakin bir günleri olmadı. Bir araya geldiklerinde tozu dumana katmaktan geri kalmıyorlar. Kavga, gürültünün arasında biribirlerine karşı bir şeyler hissetmeye başladıklarını zaten anlamıştık ama bu bölüm tescillenmiş oldu. Vural’ın barında, şahane bir manzarada adını bile koymak üzereydik ama başka bahara kaldı. Vural ve Eren’in zamanlamasına sağlık! Bu arada öpüşmek üzere oldukları sahnede olduğum kadar mutlu olup, heyecanlandığım bir yer daha vardı bölümde; Batu’nun rüyası. Nedenini siz sormadan ben söyleyeyim. O rüyada Batu, Tatlı’nın Kumsal’a zarar verdiğini görüyordu. Uyandığında öyle korkmuştu ki gözlerindeki kaybetme duygusu Kumsal’a olan aşkını kanıtlar nitelikteydi. Böyle detayları çok önemli buluyorum. Aşkı daha çekici ve inandırıcı kılıyor.


"Çocuk mütemadiyen konuşuyo" by Gonca

“Hem severim hem döverim” çiftlerimiziden bir diğeri tabii ki Zeki ve Gonca. Onca didişmeye rağmen Gonca’nın “ölüm kalım meselesi” demesiyle ona koşan bir adet Zeki ve gülümsememeye ant içen ama söz konusu Zeki olunca gardını indiren bir adet Gonca… Henüz kimse o gardın indiğinin farkında değil ama yakın zamanda herkesin haberi olur. Zeki, Gonca’yı gülümserken görünce Sera’yla girdiği iddiayı geç olsa da kazandı diye zafer çığlıkları attı ama aslında durumun öyle olmadığını hepimiz biliyoruz. O mutluluğun sebebi Gonca’yı gülümserken görmesiydi. Bu arada birlikte radyo yayını yapmaya başlamalılar. Müptelası olacak bir sürü kişi bulabilirim. Beraber şarkı da söyleyebilirler… Yeter ki bir arada olsunlar. Daha önce de söylediğim gibi ikisini de o kadar gerçekçi buluyorum ki sanki gerçekten hayatımın bir yerlerinde varlar. Olmasını da çok isterdim. Onları izlerken hissettiğim keyfin tarifi mümkün değil.

Geçen haftaki bölümde Gonca’nın bakıp içlendiği bir fotoğraftan trajik bir hikayesi olduğunu düşünmüştük. Bu bölüm haklı olduğumuzun ipuçlarını aldık. Ailesiyle konuşurken acı çekiyormuş gibi tavırları, Sera baygınlık geçirdiğinde hastanede fazla kalamaması beni kafamda ürkütücü hikayeler kurmaya itiyor. Sera, Gonca’ya “Hiç aşık oldun mu” demişti, Gonca’nın suratı asılmıştı. Sevdiği adamı kaybetmiş ve bunun ailesiyle bir bağlantısı olabilir mi acaba diye düşünmeden edemiyorum. Bir yandan Gonca için üzülürken bir yandan da biliyorum ki mutlu günler onu bekliyor.Yaşadıkları yüzünden saklandığı yerden Zeki sayesinde çıkacak.  


"Gitme kal yalan söyledim" by İpek

Benim için bu bölümün favori adamı Vural. İpek’e olan aşkı saygı duyulası. Böylesine severken nasıl olmuş da İpek’i kaybetmiş merak içindeyim. Zira İpek de hala Vural’a aşık. Bu bölüme kadar emin değildim fakat partide Vural’la konuşmasından sonra sık sık dalıp gitmesi aklının ve kalbinin hala onda olduğunu kanıtladı bence. Hal böyleyken insan bu ayrılığa neyin sebep olduğunu merak ediyor. Taylan’ın da İpek’e olan hisleriyle tanıştığımıza göre nur topu gibi bir aşk üçgenimiz oldu diyebiliriz.

Söylemeden edemeyeceğim Vural’ın aşkın bir insana yaptırabileceği tüm hataları yapıyor olması bence çok sevimliydi. İpek’in peşinden ayrılmayıp sık boğaz etmesi (kaçan kovalanır Vural hocam, kimse öğretmemiş sana demek ki), kıskanması ve hatta kıskançlıktan gözünün dönmesi... İpek’i Taylan’dan kıskandığı için korkusuzca okul hocalarının olduğu partiyi basması hepimize düşüncesizce ve çocukça gelmiş olabilir ama o kadar tatlı kıskanıyordu ki ona kızmamızın imkanı yoktu. Haksızdı ama yine de İpek'in herkesin ortasında "git" diye bağırmasını  haketmedi bence. Tez zamanda kavuşsa İpek’ine keşke. 


Kör olaydı gözlerimde görmeyeydi şu sahneyi

Bu defa yazımın sonuna Eren’i değil Sera’yı sakladım. Eren’e karşı ne hissettiğimi hala bilemediğim için hakkında diyecek bir şey bulamıyorum şimdilik. Sera’dan ise her bölüm birkaç adım daha uzaklaşıyorum. Sevdiği adam tarafından en yakın arkadaşıyla aldatılan ve bunun üzerine intihar etmeye kalkan bir kız nasıl aynı şeyi başkasına yaşatır anlamıyorum. Batu’yu öpmesiyle beni kaybetmesi bir oldu. Kumsal ve Batu’nun dengesiz bir ilişkileri olsa da onlara en uzak kişi bile biribirlerine nasıl baktıklarını görebilir. Üstelik Sera’nın Batu’ya aşık olduğunu da düşünmüyorum. Bence yaşadığı travmadan sonra ilgi ve sevgi gördüğü bir adama minnet duyuyor, hepsi bu. O kişi Batu değil bir başkası olsa yine aynı şekilde hissedecekti. Bunu Sera’nın da anlaması dileğiyle…  

 

  

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER