Finale iki kala bol entrika dolu bir bölüm daha izledik bu hafta. Geçen bölüm Ünsal’ın akılsızlığı yüzünden vurulup hastaneye düşmesiyle bitmişti. Son sahnede gözlerini açan Ünsal Kertenkele’yi işaret ediyordu. Bu bölüm Ünsal yine aynı akılsızlıkla kendine Kertenkele’nin tuzak kurduğunu sanarak başladı. Gerçekten bu hâlde komiser olabilmesi hayret verici. Ama Ünsal’a mı üzülsem, Levent’e mi üzülsem bilemedim. Bu kadar absürt hâle gelmesini anlayamıyorum. Levent Ünsal’ın yanına girdiğinde başladığı tiradı dinlerken çok keyifliydi ama sonradan sapıtıp, adamın oksijen maskesini falan çıkarması, serumu patlatması falan… diyecek kelime bulamıyorum. Komik bile değildi. Velhasıl, Şenbak bile öğrenmiş Kertenkele’nin Ünsal’ı kurtardığını da, polis teşkilatının haberi ancak bir gün sonra oluyor da tetikçiyi yakalıyorlar. O da muhtemelen Sokrat’ın özellikle gönderdiği biri çünkü hemen konuşuyor ve beni Kertenkele tuttu diyor… şu Sokrat tam dayaklık :)
Havalar güzelleşince bahçeye yayılmış kahvaltı. Güneş altında pişer insan yahu? Bu zenginlerin elbiseleri içten soğutmalı herhalde.
Bölümün hemen başında Cansu abla Kertenkele’nin hâline üzülüp bir şeyler yapmak istediğinde Şevket’e inatla Sokrat’ın kim olduğunu sorması bir an ümitlendirdi beni ama bir şey çıktığını görmedik. Sezon sonuna iki bölüm kaldı ama hâlâ Cansu ablanın dizideki fonksiyonunu çözebilmiş değiliz.
Gerçek Kötü Sokrat’ın, ruh hastası bir şekilde Kertenkele’den Ünsal’ı öldürmesini istemesi hepimizi tedirgin etti sanırım. Ertesi sahnede Kertenkele’yi elinde silahla görmek… Hemen ardından gelen Kenan ile sohbet ise herhalde bölümün en iyi yeriydi. Kenan şimdiye kadar hep Sokrat’tan kurtaracağını söylüyordu Kertenkele’yi ama Kertenkele’den icazet çıkmadı. Yine de Kenan Kertenkele’yi takip edip baskın yaptı ama tek kurşunun Gerçek Kötü Kenan’ı öldürmeye yetmeyeceğini biliyorduk.
Azmi Bulut’un sahneleri yine göz doldurdu. Cemaatin hiç de ilgisini çekmeyen, pek de değerli bir öğüt barındırmayacak, meleklerin cinsiyetleriyle ilgili konuşmasını dinlemeyince insanlar ziyadesiyle sevindim. Her ne iş olursa olsun, resmi bir unvanın hiçbir önemi yok. Önemli olan o işi gönülden, severek yapmak. Hâl böyle olunca da çakma hoca Kertenkele, gerçek hoca Azmi Bulut’tan çok daha iyi yapabiliyor kanaat işini. Azmi Bulut malikânenin yolunu nasıl buldu bilmiyorum ama, sonrasında yarattığı kaos çok eğlenceliydi. Azmi hocanın delirmelerini izlemek çok hoşuma gidiyor. Kertenkele bu seferki din bilgisi yarışmasından da ultra büyük şansı sayesinde kurtuldu. Yani adamın hırsız olmasına filan gerek yok anacığım, bir spor loto oynasa iki haftada Türkiye’nin en zengin adamı olur çıkar bu şansla. Sayısal loto oynasa Hicabi’nin en sevdiği 6 sayı çıkar, o derece! Hele Tülin’in bile Kertenkele’ye inanması ile artık Azmi hocanın pek bir şansı kalmadığını söyleyebiliriz. Zaten sonrasında Azmi Bulut’u akıl hastanesine götürülmesiyle birlikte bu hikâye de kapanacak gibi duruyor.
Kaç bölümdür bir türlü aklî dengesinin yerinde olduğunu gösteren raporu alamayan Kenan, sonunda çareyi doktoru kendini vurmakla tehdit etmekte bulmuş! Ne kadar güldüm, anlatamam. Doktor da fazlasıyla uzatmıştı zaten bu test işini. Kenan’a helal olsun! Camiye giderken yolda kafasının gidip gelmesi ile yüreğim ağzıma geldi. Kenan’ın aklı bu kadar git gelli değildi, bir tümsek, bir top adamı fırıldak gibi döndürüyor art arda 180 derece. Kenan’ın kafasıyla birlikte biz de hop oturup hop kalktık. Herhalde bu düğüm son bölümde çözülecek.
Kertenkele'yi bu kadar bekletecek ne vardı?
Otuz bölümdür beklediğimiz aşk sahnelerini sonunda bu bölüm görebildik. Zehra resmen adam hapse girene kadar bekledi seni seviyorum demek için. Meğer Kertenkele romantik komedi sevmiyormuş. Kuzum senin hayatın Türk dramı soslu romantik komedi olmuş, farkında değilsin yahu :) Biraz romantizm yaşamak için dışarı çıktıkları ilk anda oturup insan gibi muhabbet etmek yerine sinemaya gitmeyi seçen her Türk çifti gibi başladı gece ama şükür ki Kertenkele mevzuyu lehine çevirebildi. Hırsızlığın verdiği avantajı, romantik, ufak bir araba seyahatine çevirdi. Aslında üstü açık bir araba olsaydı da o sahneleri görseydik diye iç geçirmedim değil.
Bu bölüm ayrica art arda evlilik teklifleri, aşk itirafları izledik. Önce Semih Betül’e evlenme teklif etti, ardından Selin Levent’i erkek arkadaşı olarak “kabul etti.” Semih’in hâlâ tam nerede Zehra’yı bırakıp Betül’e döndüğünü anlayabilmiş değiliz, ama ciddi gözüküyor. Betül’ün de gönlü var ama Kertenkele’nin bu aşkı onaylaması mümkün değil! Gelecek bölümde Semih uyuzluğu bir kenara bırakıp Kertenkele’nin hayatını filan kurtarırsa belki değiştiğine inanabilir Kertenkele. Örneğin Betül’ü tek başına kurtarmaya gitse, bir çıkış yapsa, tek bir hareketle gönüllere taht kurabilir. Hazır Kertenkele de cezaevindeyken kızları kurtaracak kimse yok (Ünsal mı? Yok canım). Tabii bunca emekten sonra, son Zehra ve Betül’ün son kez kurtarılacağı noktada Semih’in ortaya çıkması çok moral bozucu olurdu Kertenkele için.
Sinema. İlk defa dışarı çıkıyorsan en iyi tercih tabii, yüzünü görüp ne yapacaksın?
Semih sonuç olarak doğru yolu bulmuş gibi duruyor. Zehra ile asla olamayacağı aşikardı. Biraz daha dikkat etse tavırlarına, ailemizin sevilen yüzlerinden olabilir. Bizde böyle bir durum var; dizide bir jön olduğu vakit önce “kızım olsa verir miyim?” diye bir sorgularız. Bu testi geçiyorsa artık sırtı yere gelmez. Semih henüz bu seviyeyi aşabilmiş değil.
Levent de otuz bölümdür verdiği çabanın sonucunu bu bölümde aldı. Zehra şımarık bir kız çocuğu gibi naz yapıp Kertenkele’nin burnundan kırk kere getirdi ama Selin adeta bir düşes edasıyla Levent ile dalga geçen tıynetsiz arkadaşlarının ağızlarının payını verip, Levent’e ilan-ı aşk etti. Öte yandan, bu aşkların kaybedenleri tarafında nasıl Semih ile Zehra arasındaki ilişki sessiz sedasız kesildiyse, Kenan ile Selin arasındaki hikâye de çok ani ve garip bir şekilde bitti. Aylardır söylüyorum, Selin’in Levent’e bir diksiyon kursu ayarlaması lazım. Levent özünde iyi niyetli bir insan olmasına rağmen çok sakar ve absürt ve saçma bir şekilde eğer diksiyonunu düzeltebilirse bu sakarlıkların hepsinden kurtulacağını düşünüyorum naifçe. Levent yüzünden Cem Yılmaz reklamı izleyemez olduk :)
Bu arada deri pantolonlarıyla birlikte Zehra’nın Kedi Kadın potansiyelini bir tek ben görüyor olamam, değil mi? Gelecek sezonda Kertenkele ile ikisini bir aksiyon-komedi içinde görebilir miyiz acaba, Zehra’nın Kedi Kadın, Kertenkele’nin Batman olduğu bir senaryo bana çok ilgi çekici geliyor! Hatta Levent’in Robin rolüne bürünmesi de işten bile değil. Şimdi düşününce, Selin’deki Kedi Kadın potansiyeli de takdire şayan yani! Yoksa bir Türk Avengers ekibi mi doğuyordu!
Sokrat, neden olduğu belirsiz bir şekilde Kertenkele’ye bir şans daha verdi kızları kurtarması için. Tabii dizinin bir bölüm daha uzamasından başka, bu hareketin sebebini neden olduğunu anlamak mümkün değildi. Her ne kadar Gerçek Kötü olursa olsun, adamı defalarca vurabilecekken bu kadar oyalaması için mantıklı bir temel göremiyorum. İntikamın soğuk yenen bir yemek olduğunu artık ezberledik ama bu artık buzluktan üç kere çıktıktan sonra dördüncü kez buzluğa geri giren yemeğe benzedi, murdar olur o artık, yenmez!
Gelecek bölüm Kertenkele’nin apar topar girdiği cezaevinden kaçış sahnelerine şahit olacağız gibi duruyor. Bu aralar oldukça büyük dramlarla bitiyor diziler, umarım bizi mutlu bir son bekliyordur! Gelecek hafta, finale bir kala görüşmek üzere, hoşça kalın!