Mira ve Yaman evlendi: Çok şükür!
Hala ekranın en yakışan çifti anketi yapanlar varmış! 
Aşk nasıl sorgusuz sualsiz giriyorsa hayatımıza, beraberinde getirdiği hisler de aynı destursuzlukla girer yüreğe. Heyecan, tutku, şefkat, özlem, kaybetme kaygısı ve daha niceleri… Tüm bu hisleri yaşayan, izleyene de sanki o aşkı kendi yaşıyormuşçasına hissettiren, efsane bir MedCezir bölümüydü 75. bölüm. Birçoğumuz gibi benim de favorim Uludağ tatilli 22. bölümdür. Artık yeni favorimiz belli, hem Yaman’ımızla Mira’mızı sağ salim evlendirdik, hem de çok özel duygularla dolu, eğlenceli, dramatik harika yazılmış ve çekilmiş bir bölüm izledik. Emeği geçen herkesin eline sağlık, gönlüne bereket.
 
“Son 3” açıklamasından itibaren boğazımıza yerleşen yumruyla, final merakı iyice fazlalaşmıştı. MedCezir izleyicisinin haftalık periyodu şu günlerde şöyle: Her fragman kare kare izlenir, fotoğraflar didiklenir, itinayla panik olunur, Orkun ne yapacak diye endişelenilir, Faruk ne bela yaratacak paranoyası yapılır, bir sonraki fragmanla rahat bir nefes alınır, sonra “kesin çok güldük çok ağlayacağız klişesi bu işte, biliyoruz” vesvesi…
 
Ruh halimizin capsini alsam fotoroman olurdu!
 
Mesela, hafta boyunca, birçok mutlu düğün fotoğrafı görmemize rağmen, Yaman’a doğru gelinliğiyle yürüyen Mira’nın ağır ağır açılıp kapanan gözlerine, kafamızda iki sesin kavgası eşlik etti: “Ay kesin bayılacak” “Yok, yok öyle bir şey, kandırılmaya çalışıyoruz”. Sevgili Ece Yörenç ve yazar ekibi, hassas noktalarımıza öyle altın vuruşlar yapıyorlar ki, biz bir fareyiz, onlar bir kedi adeta! Şikâyetçi miyim? Kesinlikle hayır! Bir sonraki sahnede ne olacağını bilerek izlemenin heyecanı nerede? Bu paranoyaya kapılmayı sağladığı için seviyorum kalemlerini, elinize sağlık!
 
Gelelim bu harika bölümü didik didik etmeye… Geçen hafta son çare atölyeyi yakan Faruk’la başladık bölüme. Faruk, bir ara gelinliği de yangında giden Mira için pişmanlık duysa da, sigortadan aldığı parayla tefecilere borcunu ödedi. Böylece “FFSM” (final felaket senaryosu maddelerimiz)den birinin üzeri çizilmiş oldu. Tefeciler tarafından vurulan Yaman ya da Mira paranoyamız için endişelenmeye gerek yok artık, oley! 
 
Kapalı Çarşı gören Altınkoy kızları! Not: Ceren, "Orkun'dan yaralılar" kontenjanıyla kadroya dahil oldu.
 
Tabii bu felaketçi maddelerin bolluğundan bahsetmeme gerek yok sanırım. Gördük ki; Eylül'le listelerimiz aynı kıvamda. “Kına gecesi alışverişinde gelini kaybetmek” maddesi onun da felaketler listesinde varmış belli ki. Nasıl panikledi şekerim! Mira’cığım hiç bozulma hayatım, seni gözümüzün önünden ayırasımız yok.

Bu arada Hale'nin, adının hakkını verircesine, başında melek halesiyle dolaşması ne olacak? Mira ile aralarındaki mesafenin düğün hazırlıklarını kapsamaması kalp ben. Ayrıca, Altınkoy kadınlarının ilk kez Kapalı Çarşı'ya gitmeleri ayrıntısı gözlerden kaçmadı. Sude ve Bay Aşk, bunu yardımcıların yapması gereken işler olarak düşünüp uyumlarını bir kez daha kanıtlasalar da, hazırlıkların en keyifli aşamaları bu alışverişlerdir, NET!  Onlar için keyif, birkaç dakikalık havai fişek gösterisine kurban edilen kuşlar! Sosyal mesajını sevdiğim kahramanım; Ya-men! 
 
Aşk; bazen bir fotoğraf karesidir, kelimelere ihtiyaç duymayan...
 
Doğum günü seromonisi Orkun’un hediyesini göremeden de bitti diyorduk ki, Mira’cığım doğum günü hediyesi olarak damatlık almasıyla “yuvayı nasıl dişi kuş yapar” gösterdi tatlım. Yaman’ın doğum gününe, Serezler saadeti içinde girmesine karşı değilim ama, Faruk’un yediği haltlar neden Yamira’yı tırmalıyor? Tam saydırmaya başlarken Mira’cığım kapıdan göründü de hepimizi mest eden harika aşk sahneleri izledik. Her karesi “sen aşkın fotoğrafını çekebilir misin” sorusuna cevap değil de neydi?
 
"Gitti gül gibi oğlan vah vah!" dedi Yaman, tatlısınız!
 
Mira o kadar başka bir kız ki, sahildeki oynaşmalarında “kafamda AVM var” diye hastalığını basitleştirip sıradanlaştırabiliyor. Onun kadar tatlı olan başka bir şey de, Yaman’ın “bekârlığa veda” şakasıydı. İkisi de, iki yıl önceki hallerinden o kadar başka, öyle güzel bir yerdeler ki… Hayattan çok şey öğrendiler, hatta birçoğumuza öğrettiler. İyi ki varsınız, iyi ki böyle güzel bir aşk yaşadınız (gözyaşları, burun çekişleri). Bu keyifli sahneler harika bir de karar aldırdı Yamira’ya. Sahilde çıplak ayaklarla evlenme fikrine tav olmayan, bir Sude var herhalde.
 
Sude'nin "çok acı çekiyorum" hali:)
 
Şu yukarıdaki halleriyle DEV eğlenceli olan Sude, hamilelik nedeniyle saçını oksijenle açan liseli varoş görüntüsüne aldırmadan, kumsaldaki düğün planını "panayır" olarak nitelendirdi ya, hangisi daha komikti karar veremedim. Sedef'le catfight ilişkisini daha fazla izleyemeyeceğimiz için çok üzgünüm ama, o kesin. 
 
Yapımcılar ayıq olun! "Stil savaşları" diye yarışma yapıp jüri koltuğuna Sedef'le Sude'yi oturtmak için daha ne bekliyorsunuz!
 
Yalnız sözle değil, stilleriyle de müthiş bir mücadele vardı, hele ki şu yukarıdaki karenin olduğu sahnede. Çok özleyeceğim bu kavgaları!
 
Gelelim damadın en iyi arkadaş kontenjanındaki kardeşi Mert'e... Bu bölüm haftalar sonra ilk kez sevimliydi. Ne oldu da sinir bozuculuktan şirinliğe evrildi çıkaramadım ama memnunum, Eylül'cüğüm şu haliyle ona karşı koyamamana onay verebilirim. Yalnız, flört evresinde, göze "yaa, ama çok tatlı değil miiiiğğğ" nidasıyla sevimli görünen o defolar, aşk zamanın törpüsüne maruz kalınca hiç öyle olmuyor, uyarayım.
 
Mert'in gözünden Yaman!
 
Mert'in yaptığı planı kurgularken Mira'ya giydirdiği narçiçeği elbise ve elbette planı çok iyiydi. Bu arada bu planın kurgusu sayesinde, Mert’in gözünden Yaman’ın nasıl göründüğüne de tanık olduk. Mert’e göre Yaman; ortamlarda gereksiz gereksiz dayı-maço tavırlarla konuşan biri. Eminim Yaman’a hayran olan bu kadar çok kadın olmasına bir türlü anlam veremiyor kendince! Hayalini kurması ve işleseydi nasıl tatlış olacaktı kısmını görmemiz iyi oldu, zira o planın patlayacağı çok açıktı. Hayır, planın falsosundan değil, Mert'ten dolayı! Herkes Yaman'a ağzından kaçırdığına inanınca Mert'in kendinden şüphe etmesi ise bugüne kadarki en efsane şapşikliği değil de neydi! 
 
Bir Orkun Civanoğlu prodüksiyonudur!
 
Orkun'u bu hafta en güzel gülen kötüler listesinin zirvesine alıyorum. Leyla'ya yaptığı "seni görmek bugün alnıma yazılmış" şakası en iyilerdendi. Öyle ezik ezik Mira'ya saplantısından değil de, intikam almak için zekice planlar yaptığında izlemesi nasıl da keyifli oluyor. Vincin intikamı çok ağır oldu, ama itiraf edeyim, Yaman'a kıyamasam da, bir o kadar da keyifliydi ormanda tek başına Yaman’ı izlemek. Yaman tatlım, bunun Mert'in planı olduğuna o kadar emindi ki, tıpış tıpış gitti maskeli adamlarla. Yoksa hepsini devirip, tarihine bir kahramanlık öyküsü daha eklemesi işten değildi. 
 
Turunç, Bıyıklı ve Murat'ın da "son 3" şerefine, MedCezir kötülerine saygı kuşağıyla anıldığı 75. bölümde bir tek Tan eksikti sanırım, gözlerim aradı.
 
"Bir sürü haller içinde halim."
 
Eğlenceden eğlenceye sürüklendiğimiz MedCezir'in 75. bölümünde Turunç Nadir'in gizli kasasını keşfedip, umutlanan Leyla'yı izlemek de çok keyifliydi. Leyla'cığım, ilk anda hayal kırıklığına uğrasan da, o keseden hayallerindeki gibi altınlar, elmaslar çıksaydı, bu kadar sükse yapamazdın, farkındasın. Her ne kadar Orkun’un alın yazısı şakasına bayılsam da, sen bugüne dek kimsenin hakkından gelemediği kadar hakkından geldin Orkun’un. Çocuk Mira’nın nikâhına mı yansın, çevirdiği işlerin hortlayan Turunç Nadir tarafından ortaya çıkarılacak olmasına mı paniklesin, şaşırdı. Sude görse çekirgesiyle gurur duyardı.
 
Göz yaşartacak kadar duygusal!
 
Sude'ye Bay Aşk'la boşanmalarını iptal edecek görüntüleri verip, hayranlığını ilan ederken dolu dolu olan gözlerinle bu bölümün harikaları arasında sen de yerini aldın. Ona aynı gözyaşlarıyla karşılık verdi Sude! İşte bu da, bu bölümün efsane olmasını sağlayan sahnelerden biriydi.

 
Gelelim kelimelerin kifayetsiz kaldığı ve MedCezir'in 75. bölümün efsane olmasını sağlayan bir başka sahneye! Anlatılmaz yaşanır dedikleri, şu başta aşkın destursuzca hayatımıza kattığı diğer hisler diye bahsettiğim kısmı, Mira'nın şu refleksi anlatmıyor mu! Sude Beylice'nin kızı olmak bunu gerektirir!


Var mı böyle bir damat!
 
Olaysız geçemeyeceğine emin olunan Altınkoy’un kına gecesi konsepti, az hasarla atlatıldı. Sonrası düğün dernek zaten. Sabah bandosuyla donla odasından fırlayan Yaman, bahaneyle Eylül’ün kalp kırıklarını adım adım tamir eden Mert, damat traşı, heyecandan kıpır kıpır Mira, dolu gözlerle Faruk ve Selim… Hepsini izlemek gerek, aileden birinin video kayıtlarını izlemek gibiydi bundan sonrası, anlatsam yetmez!
 
Sezen, bu çifti görse şarkıyı yeniden yazardı: Boyuna da posuna maşallah! 

Boyuna posuna maşallah dediğimiz Yaman ve Mira’nın düğünü; Türk Televizyonları’nın en sıcak, en doğal, en bizden, en güzel düğünlerinden biriydi(gözyaşları, burun çekişleri vol II). Şükür yahu!
 
Çerçeveletip de mi saklasak, çerçeveletmeyip de mi?
 
Şu karelerin güzelliği baş döndürücü olsa da, drama tanrısı fısıltısı mı desem, paranoyam mı desem artık bilemiyorum, ama aklımdan şöyle bir şey geçmiyor değil: Ya Mira, o Yaman’a yürüdüğü sahnede düşüp bayıldıysa ve tüm bunlar hayalse? Tamam, sustum! Veda fragmanıyla altüst olan ruh halimize, bu tezim hiç iyi gelmedi biliyorum. Kaldı 2! Finalin hikayesi ne olursa olsun farketmez, çok ağlayacağız çok! 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER