Üç Kafadarlar
Bana Baba Dedi bir önceki hafta Kaan, Bora ve Cüneyt’in nezarethaneye atılmasıyla bitmiş, bizimkilerin etrafını koca bir hüzün dalgasıyla birlikte çaresizlik sarmıştı. Yeni bölümde Rafet’in yardımlarıyla Kaan ve Cüneyt hapisten kurtulmayı başardılar ama Bora onlarla birlikte çıkamadı. Hem Rafet’e olan borçları yüzünden Rafet ona yardım etmemeyi tercih etti hem de ödemesi gereken üç yüz küsur liralık bir kefaret vardı.


Bütün erkekler toplandık...

Annesi Müjgan Bora’yı hapisten çıkaradursun, Kaan ve Cüneyt hâlâ parasız, hâlâ pulsuzlar. Hayri hastaneden taburcu oldu ama ne yazık ki çıkarken zihninin önemli birkaç parçasını yanına almayı unutmuş, Kaan’a avans verirken kullanacağı kartın şifresini de zihnindeki o parçalarda bırakmıştı. Ha, Tahsin’i de unutmuş mu diye soracaksanız sakın teşebbüs bile etmeyin. Hayri kendini unutur, Tahsin’i unutmaz. Tahsin’den korkmayı da asla bırakmaz. Bu yüzden kendini güvende hissettirecek, ona kol kanat gerecek birilerini daha doğrusu birini yanında istiyor. Eh, hâl böyle olunca insanın aklına da Müjgan’dan, dizinin en harbi kadınından başkası gelmiyor.

 Kaan Hayri ile, Hayri Müjgan ile ilgilenirken Cüneyt de ne yapsın, Cafe Mekan’ın işletmeciliğine el koyar ve orayı gözde bir yer hâline getirmek için elinden geleni yapar fakat toptancıdan malları alırken iki katını teklif edip, cafede onları yarı fiyatına satınca işler hiç planladığı gibi gitmez ve dükkanı neredeyse batacak duruma getirir. Şaşılacak bir şey değil, bazı insanlar ticaret yapmak için doğmamışlardır.


Ne bağımlılığı canım, bağımlılık olsa duramazdım.

Tabii Bora onlardan biri değil. Az çok bu işlerden anlıyor ve kafasındaki çarkları sadece uyanıklık için çalıştırıp günün yirmi dört saati çeşitli konular için plan kurduğundan, hemen yeni bir plan yapıyor, bu parasızlık illetinden kurtulmak için Rafet’e reddedemeyeceği bir teklifle gidiyor. İnternet reklamı…

 Rafet başta bu işe pek sıcak bakmasa da Bora’nın ona önerdiği internet reklamlarını izlemeye kendini kaptırıyor ve birkaç saat içinde internet bağımlısı oluveriyor. Gözlerinin telefonunun ekranından ayırmaz, çeşit çeşit reklam izler olan Rafet öyle bir değişim yaşıyor ki bu bölümde Zeo ile bile uğraşmıyor. Hatta onun önerdiği müzik sitelerinden müzik dinlemeye falan koyuluyor, reklam – müzik karışımı bir dünyaya adım atıyor. Müzik demişken bildiğiniz üzere Zeo Jaweed usta bir rapçi ve dizide de zaman zaman onun şarkılarına yer veriliyor. Dün akşamki bölümde birkaç hafta önce Ankara’da verdiği konserden kısa bir görüntü izledik, bir nebzede olsa “üfle” şarkısını dinledik. Her ne kadar Rafet sözlerini anlamadığını söylese de inanın bana şarkıyı beğendi. Nereden anladın diye soracak olursanız, o şarkıyı dinleyip beğenmeyecek adam tanımıyorum diyeceğim gibi Rafet’in mimikleri kendini ele verdi de diyebilirim.

 Diğer yandan Didem’in de kendini ele verdiği bazı konular var. Deli gibi pizza yiyor olması depresyonda olduğunun başlıca kanıtı ve Kaan bu durumu yanlış anlamayı başaracak kadar gözünü kapatmış. Pizzacı çocuğu Didem’in erkek arkadaşı sanıyor ve onu kıskanıyor olsa bile pizzacı çocukla sohbet etme girişiminden geri kalmıyor. Tabii pizzacının onu deli sandığı ve o gözle baktığı da kesin. Özellikle son kısımda Kaan’ın ona kafa attığı kısmı da atlamayacak olursak…

 Eh, hadi diyelim Kaan birine kafa attı, Cüneyt ve Bora bundan geri kalırlar mı? Tam olarak aynı zamanlarda Cüneyt, kardeşi Canan’ın çalıştığı sağlık ocağına yeni gelen doktora Bora’nın doldurmaları nedeniyle, Bora ise Hayri’ye annesine olan ilgisi sebebiyetiyle kafa attı… Daha önce bir tespit yapmış bu tespitimi dile getirmekten de geri kalmamıştım. Bizimkiler aynı zaman diliminde, aşağı yukarı aynı şeyleri yaşamayı çok seviyorlar, birbirlerinden habersiz bile olsalar bunu başarmayı beceriyorlar. Gerçekten enteresan.

 Ben kafa atarsam tam atarım, sonra da ardıma bile bakmadan topuklarım diyenlere… 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER