Bir hafta boyunca merakla bekledik. Neyse ki korktuğumuz olmadı.
Tilki tıpış tıpış Polat’ı geri aradı. Geçen bölüm yazısında Tilki’nin
kızacağını beklediğimi söylemiştim. Kızmış meğer ama maksimum bu kadar
kızabiliyormuş. “Rusya’dan çıkamayacaksın Polat Alemdar” ve “İstanbul’da
görüşürüz Tilki” repliğine bayılsam da sözün hakkını veremediklerini
düşünüyorum.
Tilki birine, bir yerden çıkamayacağını söylüyorsa bu seyirciye
bir vaaddir. Otoyolda bir çatışma ve karşılıklı birbirine sıkmadan başka hiçbir
engelle karşılaşılmadı. Halbuki Tilki bir lafıyla Rusya’yı ayağa kaldırmalıydı.
Ben Tilki’den onu beklerdim. Ne yalan söyleyeyim gözümdeki karizması biraz
çizildi.
Kim ulan bu Erol Egemen?
Bir zamanlar bir Erol Egemen vardı. Herkes soruyordu “kim lan bu
Erol Egemen?” Sanırım şimdi de biz Vadiciler “kim lan bu Öktem?” diye sormaya
başlayacağız. Öktem, Kurtlar Vadisi Pusu’nun
Erol Egemen’i olmaz inşallah. Zira hala onun kim olduğunu bilmiyoruz. Öktem
hakkında da en ufak bir ipucu yok. Sadece Yusuf’un onu bulmayı çok istediğini
biliyoruz. Şedid kampına gitmeyi göze alacak kadar çok istiyor. Sezon finali
gelmeden Yusuf’la Polat’ı aynı karede görebilecek miyiz çok merak ediyorum.
Yusuf, Mete’yi kaldırınca “ya Mete tanırsa” diye pek telaş
etmiştim. Mete’nin gözlerinin bağlandığını görünce kendime güldüm vallahi. Bu
kadar kolay çözüm aklımın ucundan dahi geçmemişti. Mete’nin bu kadar kolay
ötmesini beklemiyordum. Sanırım Öktem Egemen, Şedid’in elinde diye fazla ezilmeye
gerek duymadı. Yoksa Mete gibileri sevmesek de kolay ötmezler.
Sis çökünce geceye kurtlar iner şehre..
Mete Hari
Fehmi – Hakkı arasında geçen konuşmada Mete’nin sadece ve sadece
Semra Hanım’a sadık olduğu vurgusunun yapılması çok önemli. Semra Hanım’ı
bizzat Polat İhtiyarlar meclisi için aday olarak göstermişti. Semra Hanım da
Mete’den artık sadece oraya çalışmasını istemişti. Sonra o konu çok uzun süre
kapalı kaldı. Bugün tekrar açıldı. Uzun zamandır Mete – Akif çatışması
göremememiz ve konunun tekrar dillendirilmesi Mete’nin İhtiyarlar’ın adamı
olarak hem konseyde hem de Ra’nın takımında yer aldığı fikrini
kuvvetlendiriyor. Umarım yanılmam zira Mete’yi iyilerin safında görmek çok
keyifli olur. Hele böyle bir durumda Akif’in vereceği tepkiyi görmeyi çok
isterim.
Ov, ov çekilin yoldan
çılgın Türkler geliyorlar...
Nedim evlat acısı yaşamışken geri çekilmesini beklemiyordum. Şuan
yanlarında Polat Alemdar gibi bir şans var. Şedid’e istediğini verirse yarın
başka şeyler de isteyecekler. Sonraki gün yine, yine yine... Fakat şimdi
mücadele ederse kurtulma imkanı var. Tabi bu olay John Smith’in hiç mi hiç
hoşuna gitmedi.
John Smith’in problemi için çözüm yardımı gecikmedi. İttifak
tekrar kuruluyor. Algis ve Fehmi Irak’a gitti. Fehmi’de bu aralar farklı bir
cesaret var ama Algis kesin yürek yemiş. Halife Samedi ile konuşmaya başlamadan
temsil ettikleri gücün üstünde durmaları konum itibariyle çok anlamlıydı.
Tanrılar Irak’da buluşuyor... Daha iyi bir buluşma yeri düşünemiyorum zira kan
manzarasını hep sevmişlerdir. Algis ve Fehmi’nin “madem petrol kuyularını
alamıyoruz o zaman işlenmesine engel oluruz” mantığı gerçekten harikaydı. Bu
tip hamleler adamların neden bu kadar güçlü olduğunu anlamamızı sağlıyor.
Musul'daki rafineri’nin kontrol altına alınması ise gereksiz
kanlı oldu. Sanırım amaç Şedid’in ne kadar vahşi bir örgüt olduğunu göstermekti
ama Şedid vahşetini şova çevirmeyi seven bir örgüt. Bu ise sadece vahşetti. Pek
Şedid tarzı değil. Yine de işe yaradı mı? Yaradı. Bir kez daha İhtiyarların bir
sonraki hamleyi düşünmeden hareket etmesi pahalıya patladı. Sen petrol
çıkartıp, işleyeceğim de ama rafineriyi güvenlik altına alma. Bu kadar
rahatlığa pes diyorum. Adamlar ne planlar yaparken bizimkiler adım adım
düşünüyorlar. Dolayısıyla büyük resim hep ıska, hep ıska...
Varsa şekliniz, Kuzey Irak'a da bekleriz..
Neyse ki Hoca insiyatif kullandı da onlara da yar etmedi. İki
roketatarla koskoca İstasyon yok oldu. Patlama sahnesine hiç girmiyorum zira
daha önce de dediğim gibi bu tip aksaklıklar haftalık diziler için kabul
edilebilir bir durum. Keyifli olan tek şey Halife Samedi’nin haberi aldığındaki
yüzünün ifadesiydi.
O ifade aslında Abdurrahman Çelebi saltanatının bittiğini ilan
ediyordu. Yoklukta buralarda türlü vahşetler yapıp kendilerini çılgın
sanıyorlardı. Fakat onlardan daha çılgınları da var. Çılgın Türkler diye boşuna
denmiyor. Karşı taraf için en beklenmedik darbeydi vurduk. Zira o petrolü
çıkartmak bizim için ne kadar değerliyse ucuz petrolü el altından dağıtmak da
onlar için o kadar önemli. Uzun zaman sonra İhtiyarların bir hamlesini beğenmiş
oldum. Haydi hayırlısı...
İyi çocuk olamadım,
Şirinleri göremedim...
Pusat nihayet toparlanmış ama daha taburcu dahi olmadan bela onu
çağırmaya başladı. Fehmi, Hakkı’ya “onun karşısına denk birini çıkar” derken
tip ve karizmadan bahsetmiyordu herhalde. Tayfun, Kurtlar Vadisi Yüzü olmaya
yatkın bir aday ama hakikaten itici bir karakter. Pusat, kumarhane tahriğine
kapılmayınca ümitlenmiştim doğrusu. Laf aramızda ilginç de bir yumruk atma
tekniği var. Paralel değil de hafif diklemesine sallıyor yumruğunu. Olsun ona
yakışıyor.
Yakışmayan şey ise abisi “gideceksin buralardan” demesine rağmen
Tayfun’un gırtlağına yapışmasıydı. Polat sanırım bu yüzden Pusat’ı çok
yakınında tutmuyor. Yaptığı şey çok büyük toyluktu. Bıçağı da eski yarasının
olduğu yerden yedi. Bu o yaranın kaçıncı darbe alışı sayısını ben unuttum.
Pusat ölmez, kurtulur da akıllanır mı? Hiç sanmıyorum. Şimdi ona lazım olan şey
İstanbul’da kalıp mücadele etmek için daha büyük bir motive kaynağı. Bu arada
Polat’a benden naçizane bir tavsiye, eğer Pusat’ın akıllanmasını istiyorsa
evine hastane faturalarını yollamaya başlasın.
Düşmanlıkta kalitenin
adresi Polat Alemdar!
İstanbul’a dönüş kolay oldu da sonrası epey sıkıntılıydı.
Beklemekten nefret edenler derneği onursal başkanı olarak Polat’ı çok iyi
anladım. Yine de Tilki’yle telefon konuşmaları dahi güzeldi. “Düşmanın zekisi,
dostun aptalından iyidir” lafını tuttum doğrusu. Kardeşleri takas etme fikri,
yerinde bir karardı ama bu kadar afili yapacaklarını beklemiyordum.
Başından sonuna kadar harika planlanmış bir takas izledik.
Kaliteli bir Hollywood filminde izleyebileceğimiz türden bir senaryoydu.
Kelepçeleme olayına ayrı şaşırdım, takas için teleferiğin kullanılmasına ayrı
şaşırdım. Bölüm boyunca bu sahneleri beklememize değdi. Tilki, Polat’a “sana
hayranlık beslemeye başladım” demişti. Bu takas yöntemiyle bence Tilki de Polat
tarafından biraz hayranlık duygusunu ha kettiğini gösterdi.
Hanimiş bu sahne? Neredeymiş bu sahne? Agugugugugu
Fakat Tilki, Polat’a kötü sürpriz derken neyi kastetti
anlayamadım. Zira Safiye’ye bir şey yapması mümkün değildi. Çünkü Cahit’e onu
tekrar kaçıracağını söylemesinin üzerinden iki dakika bile geçmemişti. Herhalde
kötü sürpriz derken ilacın etkisinden bahsediyordu. Eğer durum bundan ibaretse
o kadar güzelim sahnenin ardından gereksiz bir gerilim yaratma çabasına
girilmiş demektir. Yine de sahne o kadar güzeldi ki bu durumu da görmezden
gelebiliriz.
Tilki – Polat savaşı daha da kızışarak devam edecek. Burası net.
Benim merak ettiğim nokta Stefan ne olacak? Tilki’nin zayıf noktası bir kez ortaya
çıktı. Tekrar tekrar kaşımamak israf olur. Artık bunu görmek için gelecek
bölümleri bekleyeceğiz.
Bu arada unutmadan Süha Bey’e Martin’in verdiği zehirli çay
meselesinin bu kadar kolay çözülmesi beni şüphelendirdi. Adam süpürürken
dresuar gibi şeyin altında kalan bir miktar çay’a dikkat çekmelerinin bir
sebebi olmalı. Onu da bekleyip göreceğiz. Martin konusuna hiç girmiyorum zira
ziyadesiyle adamdan sıkıldım. Leyla'nın saçları da güzel olmuş.
Son olarak bu hafta içi dizide Erhan’ın azarladığı işçi rolünde
karşımıza çıkan ve benim de buradan Erhan’a kızmama sebep olan Musa Karagöz
hakkın rahmetine kavuşmuş. Sevenlerine ve Pana Film ailesine ranini.tv adına
baş sağlığı diliyorum. Mekanı cennet olsun.
Haftaya görüşürüz.