45.bölümün finali o kadar beklenmedik şekilde gelişti ki,
ağzımdan “yok artık” çıkıverdi. Öykü’nün Ayaz’dan öğrendikleri ile içinde
büyüttüğü öfke, kendi başına giriştiği işi eline yüzüne bulaştırmasının verdiği
pişmanlık ve ardından yaşadığı çaresizlik şiddete başvurmasına sebep oldu. Öykü’nün
o bir iki saniye içinde aklından geçenler ile yaptığı eylemin aslında öyle
hayati sonuçları olabilir ki, evlerden ırak.

Anket hazırlayıp Ranini.tv okurlarına sorduk: Mete’ye ne
olacak? (Ankete ulaşmak için tıklayınız) Ben Mete’ye herhangi bir şey olacağını sanmıyorum,
bu nedenle neşeli şıklar ekledim ama Kiraz Mevsimi’nde bu kürek darbesinin izi
kalır mı kalır! Birkaç tahminim var, şuracığa sıralayayım. Dediğim gibi, Mete’ye
bir şey olmaz hatta hemen ayaklanır gibi geliyor ama anketin şıklarına da
koyduğum gibi, geçici hafıza kaybı gibi bizleri de güldürebilecek taraflara
çekilebilir belki konu. Elbette işin karanlık tarafı da var, yani Mete’nin
iyice hırslanıp çok daha büyük oyunların peşine düşmesi gibi. Hatta belki de
ikisi birden, sonuçta Mete bu, çok da şaşırmayız. Bir diğer tahminim, Burcu ile
Öykü’nün arası açılabilir, Burcu ağabeyinin kürekle imtihanının hesabını Öykü’ye
kesip tavır alabilir. En olmasını istemediğim ise Ayaz’ın yine kahramanlık
yapıp “ben vurdum” demesi, ama bu defa elleri kuvvetli, Mete’nin ipliğini pazara
çıkartacak belgeler ellerinde olduğu sürece Mete’nin sessiz kalmaktan başka
çaresi olmayacak gibi görünüyor.
Ayaz iç ses: O taksiye binmeye hiç çalışmayacaktım !
Ayaz’ın Öykü’den bir çırpıda ayrılmak istediğini söyletecek
kadar onu korkutup sindiren Mete’nin tehditleri bu hafta buhar olup uçtu.
Aslında Ayaz, Öykü’nün kaçırılması vesilesi ile Mete’nin ihaleye girdiğini ve bu
ihalenin öyle çokta kanuni yolları takip etmediğini öğrenerek Mete hakkında
aradığı fırsatı yakaladı. Bu da Ayaz’a ders olmuştur, kolay mı öyle “senin için
yıldızları bile yere indiririm” dediğin sevdiğini hiç savaşmadan ilk tehditte
terk etmek. Sonuç olarak gerçeği açıklamak pahalıya patladı. Çikolata ve güller
neyse de, sinema organizasyonuna sağlam para harcamıştır Ayaz. Bir de o telaşta
Öykü’ye yüzükleri verip yeniden sevgilim olur musun dedi ya, neyse. Hazır organizasyonu
yapmışsın, evlilik teklifi tazelemesi yapaydın ya keşke.
Baloya ben de kokteyl masası kostümü ile katıldım, solda üzerinde iki şarap kadehi duran benim !
Üzülerek söyleyeceğim ama maalesef dizilerin büyük bir
çoğunluğunda bir türlü gerçeği yansıtamayan iki sahne var; biri iş
toplantıları, diğeri partiler balolar vs. Neden bu sahnelere gereken önem
verilmiyor ve geçiştiriliyor? Tahminim; toplantı ve parti gibi sahneler dizinin
ana konusunu doğrudan beslenmiyorsa, “yersiz
uzun” dizilerimizin vaktini doldurmak için eklendiğinden ve ilave masraf
yaratacağından. Örneğin toplantı sahnelerinde; toplantıya katılanların çoğunlukla
masanın çevresine rastgele oturtulmuş insanlar olduğunu boş boş etrafa
bakmalarından, ruhsuz cümlelerinden ve odanın içindeki havadan hemen anlıyoruz.
Parti sahnelerinin çoğunda ise; müziğin ritmine bile uymadan olduğu yerde sallanan,
gülümsemeye çalışan ama eğlendiğinden emin olamadığınız insanlarla dolu
partiler izliyoruz. İki konunun bir diğer ortak noktası da, çoğunlukla iki
ortama da uymayan figüran seçimi oluyor. Bu hafta Kiraz Mevsimi’ndeki maskeli
balo sahnesinde benim dikkatimi çeken ise az önce yazdıklarımdan farklı olarak,
seçilen mekândı. Maskeli balo gibi iddialı bir organizasyon için kostümlere ve
makyaja gösterilen özen keşke mekâna da gösterilseydi. Kullanılan oyuncu
sayısına göre kat kat büyük olan ve maskeli balo ruhunu yansıtacak herhangi bir
dekor uygulanmayan dev mekânın içinde tüm o renkli ve özenilerek seçildiği
belli olan kostümler yitip gitti. Keşke çok daha ufak, sıcak, baloya uygun dekore
edilmiş bir mekân tercih edilseydi.
Geçtiğimiz hafta 44. bölüm ile ilgili yazdığım övgüleri
üzülerek bu hafta tekrarlayamıyorum. Bu hafta, geçtiğimiz haftanın neşeli ve akıcı
sahneleri yerine, kahkahası az ve daha monoton bir akış vardı. Yavaş yavaş sezon sonuna yaklaştığımız bu bölümlerde açıkçası daha fazla hareket ama daha da önemlisi istikrarlı bir ilerleme olmasını bekliyorum. Mesela, Öykü’nün “Ayaz
beni seviyor” temalı mutluluk turu hem uzundu, hem de sahici gelmedi. Ardından,
Ayaz’ın Öykü’ye sinemada hazırladığı sürprize kadarki sıradan ikna denemeleri yerine
daha yaratıcı, daha hareketli ve hatta komedi unsuru fazla sahneler olabilirdi. Bunun yanında, sinema sürprizi ise hiç izlemediğimiz bir fikir olmasa bile, sahnede yer
alanların coşkusu ve doğallığı, sahnede kullanılan Oya-Bora’nın Sevme Zamanı şarkısının uyumu benim
gözümde sahneyi özel kılmaya yetti. Öykü ve Ayaz’ı bir arada, mutlu ve ayrılığın
ardından bir parça daha tutku dolu görmek de güzeldi. Bizim iki saatte izlediğimiz ve birkaç sayfada yorumladığımız,
ama ardında günlerin emeğinin olduğu ve 45. bölüme dinlenmeden aralıksız gelen
Kiraz Mevsimi‘nde emeği geçen herkesin ellerine ve gönlüne sağlık. Bakalım EN
listesinde neler var.
EN sevdiğim sahne: Sinema sahnesi ama özellikle Özge Gürel’in
bu sahnedeki performansı. Sanki orada gerçekten sürpriz yapılmış gibi olan yüz
ifadesi ve mutluluğunu izlemek çok keyifliydi.

EN ne olduğunu çözemediğim sahne: Kızların Ayaz’ın etrafında
ilkel kabilelerin yaptığına benzer danslar yaptıkları sahne, gerçekten, orada
ne olduğunu anlayan?

EN neşeli sahne: Hırsızlara fotoğraf makinasını
kaptırdıkları sahne
EN aklımın kaldığı yer: Balat sokakları. Çekimleri o
sokaklarda yapmayı ne güzel düşünmüşler. İnsanın gerçekten sırt çantasına bir
sandviç bir de su alarak, bütün gün o sokaklarda gezip fotoğraf çekesi geliyor.
EN delikanlılar: Önem ve Mehmet. Dışarı çık bir şey
göstereceğim diyerek motorla geziye çıkan da ilk defa görüyorum. Bu sahnenin
bölüme katkısını da çok anlayamadım açıkçası.
Maskeli Balo’nun EN’lerini de yazmamak olmaz: EN iyi kostüm:
Emre ve kovboy, taklit de güzeldi. EN iyi makyaj: Mete ve Jack Sparrow. EN iyi
maske: Elbette Öykü’nün maskesi