Bir an gelir geçmişte içimizde kalan şeyleri hatırlar,
yapamadıklarımızı telafi etmek isteriz. Bunun için planlar yapar, harekete
geçeriz. Biz yarınımız için yapmak istediklerimizi planlarken hayat da bazı
sürprizlerle çıkagelir; bazen acı, bazen tatlı. İşte o an geldiğinde kimimiz
kendimizden emin yürümeye devam ederiz, kimimizse yaprak gibi savruluruz. Hayat
sürpriziyle çıkageldiğinde Betty, şaşılacak derecede güçlü duranlardan oldu.
İlk bölümde tüm hayatını Don ve çocuklarına adayan biri olarak gördüğümüz Betty
her geçen sezonda daha da ayakları yere basan bir kadın olarak çıktı karşımıza. Ama
asla tam anlamıyla güçlü bir kadın değildi, kırılgandı, hassastı. Fakat finale doğru yürürken
yüreğindeki güç, Sally ile beraber beni de ağlattı.
Pes etme Betty!
Betty’nin anneliğini hiçbir zaman sevmedim. Kimi anlar
geldi, Betty bir şeylerin farkına varır gibi oldu ama çocuklarıyla arasındaki
duvarı bir türlü yıkamadı. Hele Sally ile karşı karşıya geldiğinde o duvara
kendi elleriyle yeni tuğlalar koydu Betty. Fakat bugün Sally ile arasında geçen
konuşma ve yazdığı mektupla o duvarı yerle bir etti. Sandığımızdan daha güçlü
bir kadınmış Betty… Son sezonda Betty’nin yeniden okula döneceğinden çok
psikoloji okumak istemesine şaşırdık, ona en uzak bölüm olduğunu düşündük, onun
içinden geçenleri dinlemedik. Ama Betty, kolunda kitaplar okul merdivenlerinde
tökezlediğinde tutup kaldırmak istedim onu. ‘Kalk Betty, pes etmek yok!’ demek
istedim. Betty’nin hastalığı onun nasıl bir anne olduğu gerçeğiyle yüzleştirdi
bizi. En fazla bir yıl yaşayacak bir kadının hiçbir şey olmamış gibi hayatına
devam etmesinin, çocuklarına söyleyememesinin, ilk anda Sally’nin yüzüne
bakacak gücü bulamamasının altında yatan zayıflığı gelecek hafta göreceğiz.
Gerçi umarım zaman atlaması yapmazlar, Betty’yi mavi şifon elbisesi içinde
cansız görmek istemiyorum. Buna dayanabileceğimi sanmıyorum. Fakat ne olursa
olsun seni hep genç ve güzel hatırlayacağız Birdie!
Keşke birbirinize hala uzak olsaydınız da annenin kalan günlerini saymak, vasiyetini okumak zorunda kalmasaydın Sally...
Betty’nin hastalığını öğrendikten sonra Henry’nin arabada
verdiği tepki çok gerçekçiydi, Betty’nin sakinliği ise çok can acıtıcı.
Henry’nin Betty’ye güç verecek tek kişinin Sally olduğunu bilmesi de güzel bir
ayrıntıydı. Betty ve Sally arasında buzdan bir köprü olsa da o köprüyü ortadan
kaldırmak bir çift sözle mümkün. Sally, annesi için sonuna kadar mücadele
edebilecek bir kız ve evet benim için çok güçlü bir karakter. Sally’nin annesi
için mücadele edebilecek yüreklilikte bir kız olmasından daha güzeli ise
Betty’nin kızını o durumda bırakmak istememesi. Sally’nin onunla beraber
mücadele etmesini istemiyor Betty, sadece ölümünden sonra bir şeyleri yerine
getirmesini istiyor. Bu durum kimi için güçsüzlüktür fakat ileri evre bir
kanser hastasının son zamanlarını hastalıkla mücadele ederek değil de sanki o
hastalık hiç hayatına girmemiş gibi davranarak geçirmesini güçsüzlük olarak
nitelendiremiyorum. Kanser hastalığının son evresine tanık olmuş bir insanın
hassasiyeti de diyebilirsiniz buna, Betty’nin duruşu benim için çok hassas, çok
insancıl. Sally’nin Henry’ye kulaklarını kapatması, annesine bakışı, Gene’i
kucaklaması ve o mektubu okuması içimi çok acıttı. Sally büyük bir yükün
altında ve o yükün altında ezilmesini istemiyorum.
Beni ilk günkü gibi sever misin Trudy?
Peggy, Joan ve Roger’ı hiç görmediğimiz bölüm boyunca
Pete’in finalini izledik bir nevi. Pete Campbell’ı hem iş hem aşk hayatında iyi
bir noktada bıraktık. Trudy ve Pete bence ruh ikizi, hatta Mad Men’in birbirine
bu kadar benzeyen tek çifti olduğunu da söyleyebilirim. Bu yüzden Pete ve
Trudy’nin ‘ilk sefermiş gibi’ bir akşam yemeği yiyecek ve sonrasında da üç
kişilik mutlu aile tablosu çizecek olmaları rahatsız edici bir son olarak
gelmiyor kulağıma. Ama Pete’in bir çocuğu daha var olduğunu hatırlaması
gerektiğini düşünüyorum.
Ben Don Draper, herkesten kaçarım da bir kendimden kaçamam.
Betty için ağlarken Don için gülümsediğim bir bölüm olması
sebebiyle karmakarışık bir vaziyette olduğumu belirtmeliyim. Son sezona
başlarken içimden Don için iki farklı son geçiyordu. Biri herkesin de tahmin
edeceği gibi Don’ın intiharı, diğeri de her şeyi geride bırakıp yeni bir hayat
kurması. Özellikle iki bölümdür Don’a çizilen rotadan memnunum, otobüs
durağında birkaç parça eşyayla kalan Don Draper kabulüm. Hatta ben McCann’e
dönüp Jim Hobart’la esaslı bir kavga etmiştir diye umarken geri dönmeden yoluna
devam etmesi beni daha çok tatmin etti. İlk bölümden bu yana tanıdığımız Don
Draper’ın McCann’de kuzu kuzu işini yapmasını bekleyemezdik elbet, değil mi? Don’ın
her şeyi geride bırakıp yoluna bakmasını seviyorum ama herkese güvenmesini de
bir türlü anlayamıyorum. Evet kaybedecek hiçbir şeyim yok edasında dolansa da,
herkese güvenilmeyeceğini öğrenecek kadar da yaşadı. Bir an odasını
bastıklarında gerçek kimliğiyle ilgili bir şeyler yaşanacak diye korktum
açıkçası. Doğrusu bundan tek korkan da ben değilim, Don başını yastığa bu
korkuyla koyuyor, rüyalarına bu korkusu misafir oluyor. Bölüm açılışındaki rüya
sahnesinde polisin ‘seni er ya da geç yakalayacağımızı biliyordun’ demesi de,
işte hep bilinçaltı.
Don her bölümde bir şeyleri geride bırakıyor. Evini, işini,
arabasını… Finalde Donald Draper adıyla vedalaşacak olmasından da neredeyse
eminim. Peki hafızasını tamamen silebilecek mi? Yıllar boyu yaşadıklarını
unutabilecek mi? Hayır. Çünkü her şeyden uzaklaşabilir insan, geçmişinden ise asla! Hoş, geçmişinden uzaklaşmasını, yaşadıklarını unutmasını da istemiyorum zaten. Dick Whitman, Donald
Draper’la büyüdü, onunla kendini buldu. Haftaya Dick Whitman-Donald Draper
vedasında Dick’in nasıl bir evrim geçirdiğini de tekrar göreceğiz aslında. Don'ın kendiyle yüzleşmesini, geçmişini reddetmek yerine kabullenmesini seviyorum; karşısına çıkanlara elini uzatırken, göğsünü gere gere 'ben Dick Whitman' demesini isterim. Diyecek mi, göreceğiz. Bir sonraki durakta neler olacak, kim bilir değil mi?
Bir devrin sonu geliyor; son kez dönecek jenerik, son kez
dinleyeceğimiz bölüm sonu şarkısı ve son kez rastlaşacağımız reklamcılığın
altın çocukları… Tarihi bir finalle veda edeceğimizden kuşkum yok, gönlümden
veda etmek geçmiyor elbet ama elden gelen de bir şey yok. Buruk geçecek bir
hafta sonrasında final bölümünde görüşmek dileğiyle!